25 Eylül 2012

Çokbilmişlerin yeni stratejileri...

Siyaset üzerinde yönlendiriciliği olan, her gün “büyük” televizyonlarda gördüğümüz yazar, akademisyen, stratejist, analist falan filancıların “önemlileri”, yazı ve konuşmalarında “Yazdıklarımız bildiklerimizin onda biri” vurgusunu hatırlatma gereğini hep duyarlar.
Aslında bununla ne kadar “ağır bilgilere” sahip olduklarını anlatır, “önemlerini” pekiştirirler.
Her biri şu veya bu biçimiyle bir “merkezin” yanında/yakınında duran bu bayların söylemleri, çoğu kez işe de yarar.
“Piyasa yapmak” isteyenler bunların bildiklerinin peşine düşer, “bilip de söylemediklerini” didikler, “yeni ne bulabilirim” diye didinmeye başlarlar.
Bu çokbilmişlerimiz her şeyi gıdım gıdım pazarladıklarından neyi ne kadar bildiklerini anlamamız olası değil; ama her söylediklerinin bir alt yapısının olduğunu, bir “merkeze” dayandığını bilmek olasıdır.
Bilgi alırlar, hatta bu bilgiler bazen bavullarla bunlara taşınır; doğrudur...
Ama aldıkları ve aktardıkları bilgi hiç şüphe yok, şu veya bu biçimiyle bir “merkezin”, yani bir “dengenin” aktardıklarıdır ve bu “merkezin” uygun gördüğü kadardır...
Tabi şunu da biliyoruz: En nihayetinde “bilgi” bir pazar işidir ve çoğu kez bilgiyi sunan “merkez”, kendi manipülatif politikalarının yaşama geçmesi için bu “bilgiyi” paylaşır.
* * *
Yazdıklarım biraz karmaşık gibi görünse de, pek öyle değil.
Örneğin yeniden “şiddet sarmalına” alındığımız günlerden bu yana Kürt sorununda tartışılanlara bakalım.
Tam her şey yolunda gidiyor, Kürtçe televizyon kuruluyor, Habur gerillalara açılıyor, Öcalan’a ev hapsi yolda derken, işler tam tersine döndü.
“Açılım”ı savunan, hükümete yol gösteren “kalemler” birden başladılar PKK’ye verip veriştirmeye,  KCK’yi ağızlarına dolamaya.
Efendim, “PKK içinde ‘Şahinler’ ve ‘Güvercinler’ var”mış; “Şahinler açılımın önünü kesiyorlar”mış; “KCK paralel devlet yapılanması”ymış, falan da filan...
Ne oldu?
Bu çokbilmişlerin ağızlarına dolamasıyla düğmeye basıldı, KCK adıyla yapılan operasyonlarda binlerce Kürt siyasetçi, seçilmiş yönetici, milletvekili, gazeteci, yazar, hukukçu, bilim insanı cezaevlerine konuldu; bir o kadarı da dışarı kaçmak zorunda kaldı.
Operasyonlar şimdilerde ise parlamentoya yöneldi, BDP’li vekillerin demokratik siyaset alanının dışına atılması hazırlıkları konuşuluyor.
KCK operasyonlarını ısrarla savunan bu çokbilmişlere, illegalitenin, özellikle de PKK gibi kitlesel desteğe sahip örgütlerin boşluğu kaldırmayacağını, yakalanan, ülkeyi terk eden her kişinin yerinin kısa zamanda doldurulacağını, KCK operasyonlarına bel bağlayanların bu yönüyle ciddi anlamda yanıldıklarını daha o zamanlar hatırlatmıştık.
Yanılmakla kalmadılar, açık alanda siyaset yapan çokça deneyimli insanın demokratik yasal zeminin dışına çıkmasına da neden oldular.
Filmin koptuğu nokta, Oslo’dan öte aslında burasıdır...
Geçmişte birileri elini masaya vurduğunda, kendilerini ta en tepeye kadar dinletebilecek konumdaydı.
Şimdi?
Yok; artık hiçbir şey eskisi gibi değil ve ne yazık ki köprülerin altından çok sular geçti...
* * *
Bu her şeyi bilen zatlar bugünlerde yeni argümanlar geliştirmeye başlamışlar.
Efendim “PKK’ye karşı klasik yöntemlerle yürütülen mücadele yeterli değil”miş, “Bu nedenle nokta operasyonlara, gerekirse nokta suikastlara yönelmek gerekli”ymiş...
KCK operasyonlarıyla çöken, geri tepen, giderek de ülkeyi içinden çıkılmaz noktalara koşar adım sürükleyen “güvenlikçi” politikaların üzerine geliştirdikleri yeni argümanın, denenmemiş politikalar olduğuna inanıyorlar, bu zatlar...
Denenmemiş olduğunu iddia ettikleri “yeni stratejide” ne var?
“Hareketli alan kontrolü”, “profesyonel nokta operasyonları”, “örgüt yöneticilerine nokta suikastlar” vs...
Yani şiddeti mevcudun bir adım ötesine taşımak...
Bunlar denenmemiş “stratejiler” mi?
Bu politikaların nesi yeni?
17 bin “Faîlî Dewlet” cinayet, yani Ağar’ın deyimiyle “bin nokta operasyon” denenmedi mi?
Köy yakmalarla, boşaltmalarla “hareketli alan kontrolü”nün alası yapılmadı mı?
Bir anda on binlerce insanı tutuklamanın, işkenceden geçirmenin en okkalısı, üstelik her gün birkaç insanın “Ranzadan düşerek öldüğünün rapor edilmesi” de dahil, 12 Eylül’den sonra yaşama geçirilmedi mi?
Daha ne kaldı, denenmedik?
* * *
Bu çokbilmiş “pazar erbabları”, eminim şimdi ellerini ovuşturuyorlardır.
Denenmemiş tek yol denenirken, en azından savaşın ve şiddetin bitirilmesi için taraflar eksik aksak da olsa el sıkışmaya hazırlanırken, ülkeyi yeniden her gün onlarca insanın yaşamını yitirdiği bir noktaya getirdiler.
Bu “erbablar” el ovuşturmasın da ne yapsın?
* * *
Gelinen noktanın geri dönüşü var mı?
Yaşamın hiç bir evresinde, en acımasız dönemlerde bile karamsar olmamak gerekir.
Bazen tek bir sözcük, tek bir etkili girişim, tek bir ‘gerçek’, tüm yaşananları tersine çevirebilir.
Bunun için “çok bilmeye” de gerek yok.
Yaşamak, yaşananlardan dersler çıkarmak yeter de artar bile...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et