Ölümü seyretmek
Birkaç yıl önce D-100 karayolunda bir kaza olmuş trafik durma noktasına gelmişti. Trafik sadece kazanın olduğu şeritte değil karşı şeritte de akmıyordu. Kaza yapan araçları gören sürücüler kaza alanına yaklaşınca araçlarını yavaşlatıp meraklı gözlerle “manzarayı” seyrediyor ve böylelikle arkadalarında seyir için sıraya giren yüzlerce aracın birikmesine de vesile oluyorlardı. Kaza gerçekten ağırdı; can kayıpları olduğu anlaşılıyordu.
Birden yanımda bitiveren biri “gafası gopmuş mu gopmuş mu?” diye sordu bana.
Sonra farkettim ki tüm trafiktekilerin ilgi ve merakı aslında aynı temele dayanıyor: “O’na birşey oldu mu?”. İşte bu soru duyarsızlaşmanın ve dahası kendi içinde bulunduğu durumu başkasının kötü hali üzerinden temize çekme çabasının ürünüydü. Kazada yaralanan veya ölenlerden daha acınası halde olan onları seyredalanların durumuydu.
***
Kazadır olur diyebilirsiniz. Fakat kaza süsü verilmiş cinayetlerde de “seyre dalma” hali pek değişmiyor. Sadece Temmuz 2012’de 110 işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2010 yılında 1444 ve 2011 yılında 1563 sigortalı işçi ölümü gerçekleşti. Bunlar sigortalı işçiler, varın daha ağır koşullarda sigortasız çalıştırılanların halini siz düşünün!
***
Ölümler İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıktıktan beri katlanarak artıyor. Konuyu seyretmenin ötesine geçip takip eden çok az kurum var. Bunların başında İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi var. Hem iş cinayetleri ile ilgili raporlar hazırlanıyor hem de ölümler görmeyen gözler görsün diye duyuruluyor. Trafikte ölenlere hayranlıkla değil de iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlere “ölümler dursun” diye bakmadıkça kapitalizmin işkencehanelerine dönüşen işyerlerindeki ölümler hızlanarak artacak.
***
Dil ve zihin arasında dolayımsız bir yol bulunuyor. Karşımızdakilerle konuşurken ya da birilerine birşeyleri anlatırken seçtiğimiz sözcükler, terim ve kavramlar aslında zihnimizin de aynası oluyor. Atasözünde de denildiği gibi: “Dervişin fikri ne ise zikri de odur”. Siz eğer İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği yasasını İş Sağlığı ve Güvenliği yasasına çeviriyorsanız önceliğinizin insan hayatı değil işin dolayısıyla kapitalist artı-değerin “güvence” altına alınması olduğunu beyan etmiş oluyorsunuz. Gerisi boş laf!
***
Kapitalist rekabet amansız hale geldikçe üretim koşulları da ağırlaşıyor. Uzun çalışma süreleri, tehlikeli maddelerle üretim, yoğun stres hemen hemen tüm üretim alanlarını yaşam için tehlikeli hale getiriyor. Bir de doğrudan ölümle burun buruna çalışılan alanlar var: Madencilik, kimya, inşaat, gemi, mevsimlik tarım işçiliği gibi. Bu bilinen alanlara son yıllarda bir yenisi daha eklendi: set işçiliği. Yanıbaşındaki felaketleri seyredalarak kendi acısını unutan topluma malzeme sunan televizyon dizilerinin setlerinde sigortasız, güvencesiz ve saatlerce dinlenmeden çalıştırılan set işçileri de iş cinayetlerinin kurbanları. Bunlardan biri 1 Mayıs 2012 tarihinde Arka Sokaklar isimli dizinin setinde yaşanan “kaza” sonucu hayatını kaybeden Selin Erdem. Selin’in ailesi ve arkadaşları iş güvencesizliği nedeniyle hayatını kaybeden kızlarının, kardeşlerinin, arkadaşlarının davasını takip ediyor. 4. Duruşma, bugün (14 Ağustos 2012) Çağlayan’da (hani şu övünülen Avrupa’nın en büyük mahkeme binasında) olacak. Umutları yaşanan iş cinayetinin bir hukuk cinayetiyle desteklenmemesi sorumluların ceza alması yönünde.
***
Selin için ve her gün ölen işçi Ahmet’ler, işçi Emine’ler için iş cinayetlerini seyre dalmadan takip etmek gerekiyor!
Evrensel'i Takip Et