25 Temmuz 2012 05:38

Sendikalar bunu da mı yapamaz?

Sendikalar bunu da mı yapamaz?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cunta hükümetlerinin pervasız emek düşmanlığı yaptığı dönemleri bir yana bırakırsak, “Cumhuriyet tarihinin en emek düşmanı hükümeti hangi hükümettir?” dense, buna tereddütsüz, “AKP Hükümetidir!” diyebiliriz.
Üstü kapalı yürütülmüş ve uzun zaman aralıklarına yayılmış, “reform” adı altında, “gelecek kuşaklara iyilik ediyoruz” gibi demagojiyle üstü örtülmüş olan SGSS gibi karşı reform saldırılarını bir yana bıraksak bile, son yıl içindeki uygulamalar bu Hükümetin emek düşmanlığında vardığı aşamayı göstermesi bakımından yeterlidir.

EMEĞİN HAKLARINA KARŞI GÖRÜLMEMİŞ DÜŞMANLIK!

* Bu ülkede yedi aydan beri hükümet toplu sözleşmeleri askıya almıştır ve şu anda 300 binden fazla (kamu ile birlikte yetki bekleyen işçi sayısının 500 bine yaklaştığı belirtilmektir) işçi ve sendikaları toplu sözleşme için Hükümetin ya yeni yasa çıkarmasını ya da mevcut yasaya göre yetkilerin tanınmasını beklemektedir. Ancak hükümet mevcut yasayı tanımamakta, “Yeni yasa çıkaracağız, bu yüzden yetkileri askıya aldık” derken yeni yasayı da aylardır, hatta yıllardır çıkarmamaktadır. Böylece bugün sendikalı işçilerin önemli bir bölümü sendikalı olma ve TİS hakkını kullanamaz duruma gelmiştir.
* Cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde bu hükümet bir işkolunda, havacılık işkolunu, grev yasağı kapsamına alarak on binlerce işçinin grev hakkını gasp etmiştir. Bu haklarının gaspını protesto eden 305 sendikalı işçiyi de işten atmıştır.
* Yine bu hükümet, kıdem tazminatını, “Zaten işçilerin çoğu alamıyor” diye ortadan kaldırmak (aslında kıdem tazminatı var gibi görünecek bir işleve sahip olmayacak demek daha doğru) üzere harekete geçmiştir.
* Bireysel emeklilik yasası çıkarılarak bir yandan sosyal güvenlik isteminin altı oyulmaya, öte yandan da işsizlik fonuna patron ve hükümet katkısı dörtte üç oranında azaltılıp bu meblağın bireysel emeklilik sigortasına aktarılmasıyla işsizlik fonunun yağmalanması için yeni ve hızlı adımlar atılmaya başlanmıştır.

EMEK DÜŞMANI GÜÇLER ‘YENİ ANAYASA’ HAZIRLIYOR!

İşte bu saldırıların da başlıca gücü olarak rol oynayan AKP Hükümeti bir anayasa yazmaktadır. Ve bu aynasının “yeni ve demokratik”, “ileri demokrasi”nin anayasası olacağı ilan etmiş bulunmaktadır.
Her ne kadar Meclisteki dört partinin bu anayasa taslağını hazırladığı iddia edilse de AKP’nin sonunda yapmak istediği AKP’nin amaçlarını ve oluşturmak istediği düzeni tarif eden bir anayasa metnini referanduma sunmaktır. Süreç böyle bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Ve AKP Hükümeti, her kesimi, kendi anayasasına meşruiyet kazandırmak için bu “yeni anayasa hakkında fikirlerini” söylemeyle çağırmaktadır. Bu vesileyle sendikalara da kürsü açacağını söylemektedir. Dolayısıyla da Türk-İş başta olmak üzere sendikaların da bu “ileri demokrasi anayasasının” dolgu maddesi olarak kullanacağını AKP önde gelenleri açıklamalarıyla, verdikleri ilanlarla duyurmaktadırlar.

SENDİKALAR İNİSİYATİF ALMAZSA DOLGU MADDESİ OLMAYI AŞAMAZLAR!

Ve eğer sendikalar sadece hükümetin oluşturduğu kürsülere çıkıp fikir söylemeyle sınırlı bir katılım yaparlarsa, dünyanın en emek yanlısı fikirlerini bile söyleseler, apaçık ki Hükümetin değirmenine su taşıyacak, sonunda AKP’nin parmak çoğunluğu tarafından belirlenen, emek düşmanlığının ruh ve şekil kazandırdığı bir anayasa çalışmasının dolgu maddesi olmayı aşamayacaklardır.
AKP ve hükümetin emek düşmanı politikaları ve mevzisi dikkate alındığında, sendikalar ve emek cephesinden ciddi bir tepki ve AKP Hükümeti ve patronları bu alanda gerileten bir mücadele ortaya çıkmazsa, sendikacıların hükümetin açtığı kürsülerden fikir ifade etmekle sınırlı eleştirilerinin hiçbir kıymeti harbiyesi olmayacaktır. Ve bu durumda ”yeni” ve “demokratik” denilen anayasada işçi-emekçi haklarının nasıl yer alacağı da herkesin malumudur!
Şunu hemen belirtelim ki, bu koşullarda 1982 Anayasası’na girmiş olan emekçi hakları bile bu yeni anayasada tırpanlanacaktır. Görünen köy kılavuz istemez!

EMEKÇİLERİN TALEPLERİNİN ANAYASADA YER ALMASI İÇİN MÜCADELE!

Bu yüzden de sendikalar, tabii konfederasyonlar için;  her şeyden önce kendilerini, işçileri doğrudan ilgilendiren emekçilerin örgütlenmesi, daha iyi çalışma ve yaşama koşulları için verecekleri mücadelenin önündeki engellerin kaldırılması talepleri ve bu taleplerinin anayasada bir biçimde ifade edilmesi son derece hayatidir.
Bu amaçla;
1-) Grev ve grev hakkının kullanılmasının önündeki her türlü engelin kaldırılması ve işçinin sermaye karşısındaki en önemli aracı olan grevin hiçbir biçimde sınırlandırılmamasının,
2-) Sendikalaşmanın önündeki tüm engellerin kaldırılması ve sendikalaşmayı önleyen yasa ve yönetmeliklerin geçersiz sayılmasının,
3-) İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerle çatışan esnek çalışma ve öteki çalışma biçimlerinin yasaklanmasının,
4-) İşçinin iş güvencesinin sağlanması, taşeron vb. işçi sağlığını ve tehlikeye atan, iş güvencesiz çalışma biçimlerinin yasaklanmasının,  
5-) Kadın ve çocuk işçilerin korunmasına yönelik tüm önlemlerin alınmasının,
5-) İşçinin, emekçinin din, dil etnik kimlikleri üstündeki tüm baskıların kaldırılması, her tür ayırımcılığın yasaklanması, her ulustan, her dilden her din ve mezhepten işçilerin birliğinin önündeki engellerin kaldırması; ırkçılık, dincilik, mezhepçiliğin yasaklanmasının, anayasal güvenceye alınması için bir mücadele sendikalar için olmazsa olmaz hale gelmiştir.

EMEKÇİLER DEMOKRATİK OLMAYAN VE EMEĞİN HAKLARINI KORUMAYAN BİR ANAYASAYA BOYUN EĞEMEZ!

Bu amaçla işçilerin bilgilendirilmesi, sendikalı, sendikasız tüm işçiler ve emekçiler içinde demokratik ve yeni bir anayasanın nasıl olabileceği, emeğin haklarına güvence sağlamayan, demokratik olmayan bir anayasaya işçilerin emekçilerin evet demeyeceğinin ilan edilmesi, bu doğrultuda bir mücadelenin örgütlenmesi hayati önemdedir.
İş yerlerinde, sanayi havzalarında hizmet birimlerinde demokratik ve emeğin haklarını güvenceye alan bir anayasanın nasıl olabileceği doğrultusunda aydınlatma faaliyeti için işyerinde, sanayi sitelerinde, OSB’lerde, sanayi havzalarında, hizmet kurumlarında,... bu doğrultuda toplantılar düzenlemek; çeşitli aydınlatma etkinlikleri organize etmek,... mitingler ve gösterilerle bu aydınlatma faaliyetini ilerletmek, demokratik ve emeğin haklarını güvenceye almayan bir anayasanın ne yeni ne de demokratik olmayacağı konusunda emekçilerin birleşip ortak bir tutum koyması, sermaye ve AKP anayasasına izin vermemenin, işçilerin, emekçilerin isteklerinin de anayasada yer bulabilmesinin başlıca yolu olarak görünmektedir.

SENDİKALAR BÖYLE BİR MÜCADELEYİ YÜRÜTEBİLİRLER!

Konfederasyonlar, sendikalar bir kampanya açarak, anayasada hangi taleplerin yer alması gerektiğini ya da hangi taleplerine güvence isteklerini (özgürlükler ve emeğin hakları alanında) ilan edip bunu etrafında bir mücadele yürütemez mi?
Elbette yapabilirler. Bunun için koşullar son derece uygundur. Ancak Türkiye’de sendikal hareketin durumu Türk-İş, Hak-İş, Memur Sen gibi konfederasyonların hükümetle içli dışlılığı ve uyguladıkları ”diyalogcu sendikacılık” anlayışı dikkate alındığında böyle en yukarıdan örgütlenen bir kampanya ile yeni ve demokratik bir anayasa için mücadele beklenemez. Bu yüzden de burada, böyle bir mücadelede az çok birleşebilen konfederasyon ve sendika merkezlerinin, o da olmazsa doğrudan yerel platformların, işçi kurultaylarının komiteleri, çeşitli bölgelerde bu mücadeleyi başlatacak sendika şubelerinin başlatacağı bir mücadele olarak biçimlenebilir demokratik anayasa mücadelesi.
Eğer sendikalar “Bunu da yapamayız; bunun için gücümüz yok, Hükümet bize kızar onun için yapamayız, bir araya gelemeyiz, hükümet sendikaları böler, ...” gibi bahanelerle bu mücadelenin dışına düşerlerse sadece var oluş nedenlerine değil tarihsel haklılıklarına da ihanet etmiş olurlar.
Kaldı ki bu tartışmanı uzun zamana yayılmaya da tahammülü yoktur. Çünkü AKP Hükümeti anayasasını hızla Meclisten geçirmek üzere kolları sıvamıştır.

SENDİKALARIN YENİDEN AYAĞA KALKMASI VE İTİBAR KAZANMALARI İÇİN BİR FIRSAT!

Bu süreç iyi değerlendirilirse, aynı zamanda sürecin sendikaların yeniden inşasını ve ayağa kalkmaların, toplum indindeki itibarlarını kazanmaları için de son derece önemli bir fırsat olacağı da ortadadır. Ve burada işin en ağırlıklı bölümü elbette her sektörden, her işyerinden ileri işçi-emekçi kesimlerine ve sınıftan yana sendikacılara düşmektedir. Çünkü ancak onlar inisiyatif alır ve bu mücadeleyi başlatırsa ve yeterince kapsayıcı hareket ederlerse bir süre sonra başlangıçta mücadelenin dışında kalan çeşitli sendikal kesimler de bu mücadelenin içinde yer almak zorunda kalacaktır.
Elbette metal işkolu başta olmak üzere önümüzdeki günlerde başlayacak olan TİS mücadelesi, yetki barajının ve noter şartının kaldırılması, kimi işyerlerinde süren direnişlerin taleplerinin elde edilmesi çerçevesinde yürütülen mücadeleler de demokratik anayasa mücadelesinin bir alanı ve parçası olarak ele alındığı ölçüde mücadele anlamlanacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...