10 Temmuz 2012 09:38

Yine kıdem tazminatı

Yine kıdem tazminatı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükmet ve sermaye cephesi, yıllardır kıdem tazminatını kaldırmak için çalışıyor. Bir yandan bir yasa taslağı hazırlayıp her adımda bir öncekine göre daha işçi aleyhine maddeler ekleyerek taslağı “olgunlaştırırken”, öte yandan kamuoyunu ikna etmek için sıkça “müjdeli haberler” üstünden kara bir propaganda yapılıyor. “Kıdem tazminatından artık herkes yararlanacak”, “Bizde de Avusturya modeli uygulanacak”, “Ev almak isteyenlere müjde; 15 yılı dolduran işçi kıdem tazminatı fonunda biriken parasının yarısını çekip ev alabilecek” ... haberleriyle sermaye güçleri adım adım kamuoyunu hazırlıyorlar.  
Kısacası sermaye cenahı, bir yandan işçinin iş güvencesinin son dayanağını ortan kaldırırken öte yandan emekli oluğunda ya da işten atıldığında eline geçecek belirli bir miktar paranın da patronların cebinde kalması için uğraşıyor.
Böylece hem işçinin patrona maliyeti ucuzlayacak hem de patron istediği anda işçiyi atmak için elini kolunu bağlayan tüm bağlardan kurtulmuş olacak!
Türkiye’yi sermaye cenneti yapmak isteyenlerin hayallerindeki Türkiye de bu! Ve kıdem tazminatının bir biçimde fona çevrilerek tasfiyesi de, bu Türkiye’nin Çinlileştirilmesinin, Tayvanlaştırılmasının amacının en önemli hamlesidir.
Evet, patronlar cenahı ve hükümetleri bunun için her fırsatta yeni bir adım atıyorlar. Son numaraları da “kıdem tazminatı yasa tasarısına” 15 yılını dolduran işçinin kıdem tazminatı fonundaki parasının yarısını çekerek ev alabileceği düzenlemesinin eklenmesidir.
Ortalama ücretle çalışan bir işçinin kıdem tazminatı fonunda, mevcut yasa tasarısındaki düzenlemeye göre 15 yıllık tazminatının yarısının 10 bin TL bile tutmayacağı düşünüldüğünde, bunun nasıl bir imkan olduğu, daha doğrusu hiçbir şey olmadığı apaçıktır! Ki, bu, vatandaşı kıdem tazminatının tasfiyesine ikna etme propagandası olduğu gibi aynı zamanda sürecin sonuna gelindiğinin de işaretidir. Yani bundan sonraki hamle yasayı hızla Meclis Genel Kurulundan geçirerek, yasalaştırmaktır!
Hükümet ve patronlar cenahı böylece kıdem tazminatını ortadan kaldıracak saldırıları hızla devreye sokarken emek cephesinde olanlar, bu gelişmeler karşısında “Yok öyle olmaz; bu oyundur”, “Kıdem tazminatından vazgeçmeyeceğiz”, “Kıdem tazminatına dokunmak genel grev sebebidir” gibi, o da sorulduğunda, laf söylemeyi aşan bir tepki yoktur.
“Sermaye cenahı gece gündüz çalışıp, manevralarla ilerlerken, kıdem tazminatının tasfiyesini önlemek için sendikalar nasıl bir mücadele hattı izliyorlar” derseniz, bunun bir yanıtı yoktur. Sadece yanıt da değil, bu konuda bir şeyler yapılmaya çalışıldığının hiçbir belirtisi de yoktur.  
Peki soralım: Bugüne kadar bir konfederasyon, bir sendika kıdem tazminatının kaldırılmasını önlemek için ne yapalım” diye günü kurtarmayı aşan bir gündem yapmış, bu konuda dikkate değer bir adım atmış mıdır?
Belki bir iki sendikada böyle şeyler olmuştur. DİSK’in basın açıklaması türünden girişimleri olmuştur ama konfederasyon ve sendikaların bir mücadele stratejisi içeren gündeme sahip olduğunu gösteren hiçbir belirti yoktur.
Peki sıkışınca, “Kıdem tazminatına dokunulursa genel grev yaparız!” tehdidi, hatta bu tehdidin bir günlük genel grev olarak pratiğe geçmesi sermaye cephesinin bu saldırısını önleyecek bir yol mudur?
Kesinlikle hayır. Nitekim kamu emekçilerinin 23 Mayıstaki başarılı genel grevi, bırakalım yasal bir düzenlemeyi toplu sözleşmenin bir-iki puan artırılmasını bile sağlamaya yetmemiştir.
Hele sendikaların düşündüğü gibi, yasa tasarısı Meclis Genel Kuruluna gelince bir-iki günlük bir genel grevin hiç bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır.
Çünkü, son 25 yılın sendikal mücadelesi de açıkça göstermektedir ki; kıdem tazminatı gibi önemli bir konuda sendikalar cephesi saldırıyı püskürtecek stratejiye sahip olup bu saldırının her aşamasına yanıt veren ve sermaye cephesinin cesaretini kıran bir mücadele yolu izlemedikçe saldırının geri püskürtülmesi olanaksızdır.
Bunu da bütün sendikacılar bilirler ama bilmezden gelirler; gelmektedirler.
“Peki ne yapıyorlar sendikacılar” diye bakıyoruz ve görüyoruz ki, bu mücadelede yer alması gereken sendikacılar, kendilerine bağlı az çok bir mücadele kıpırtısı gösteren şubelerin yönetimlerini tasfiye edip yerine kendilerine yakın kişileri getirmek üzere olağanüstü genel kurullar düzenliyorlar. Bunun için işçinin bilincini köreltiyorlar, yetmiyor işçinin ödediği aidatları, yandaş delegeleri lüks otellerde ağırlamak için kullanıyorlar. Üstelik de bunu yapanların bazılarının SGBP içinde yer aldıklarını söylemekten de geri durmuyorlar.
Elbette ki, SGBP içinde ne amaçla yer aldıkları da tartışılan bu zevatın yaptıkları hiçbir sendikacı ve işçi için kabul edilebilir olmamalıdır. Emek cephesi bu tür girişimlere, “Bunlar sendikaların iç işi” diye bakmamalıdır. Çünkü iç işi, dış işi kalmamıştır sendikaların.  Ve bu girişimler sadece sendikaların güç ve itibar yitimini hızlandırmaktadır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...