28 Haziran 2012 10:49

Saldırıya yanıt ortak olmalı!

Saldırıya yanıt ortak olmalı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Genel Başkan Lami Özgen de dahil 71 KESK yöneticisinin gözaltına alındığı operasyonun arkasından KESK üyeleri de çeşitli eylemlerle Özel Yetkili Mahkemelerin bu uygulamasını protesto ediyor. Kamu emekçileri, birkaç günden beri ülkenin birçok yerinde ve özellikle de Ankara’da, bir yandan sendikaların basılıp aranmasına, yöneticilerinin “KCK’li” gibi afaki suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklanmalarına, daha önce de pek çok yöneticilerinin aynı biçimde tutuklanmış ve aylardır cezaevinde tutulmasına da tepki gösteriyorlar.   
Emniyet ve savcılıkta KESK yöneticilerine, “Niçin KCK’li oldun, şu KCK eyleminde neden yer aldın?”  diye sorulmuyor. Tersine sorular tümüyle sendikal faaliyet üstüne 1.5-2 milyon kamu emekçisinin katıldığı “greve niçin katıldıkları” ya da KESK içindeki bir sendikal platform olan “Demokratik Emek Platformu’na neden katıldıkları” soruluyor. Örneğin KESK’lilerin, KESK’li kadın sendikacıların tutuklanmasını protesto etmesi ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü’yle ilgili etkinlikleri suç olarak gösteriliyor ve “KESK’in devlete karşı terör örgütü adına yaptığı eylemler nelerdir?” diye KESK yöneticilerine soruluyor. Oysa kendilerinin bu soruya yanıt vermesi gerekir. Ancak öyle anlaşılıyor ki, savcıların ve emniyetin elinde KESK’lileri suçlayacak, sadece Kürt sendikacıların ve kamu emekçilerinin değil Türk kökenli sendikacı ve kamu emekçilerinin de ortak karar alıp ortak katıldıkları, bir sendikacının yaptığı, yapması gereken eylemler dışında bir “suç unsuru” yoktur.
Ancak bu bile mahkemeye çıkarılan 34 sendikacıdan 22’sinin tutuklanarak cezaevine gönderilmesini (bu yazın yazıldığı saatlerde durum buydu) önleyememiştir.
Sorgulamalarda sorunlardan da açıkça anlaşılıyor ki, KESK yöneticilerinin, “sendikal mücadele içinde aktif yer alıyor olmaları”, “Kürt olmaları”yla ve “BDP’ye yakın bir çizgide mücadele etmeleri”yle birleştirilerek suç sayılıyor!
Kamu emekçileri de bunun farkında oldukları için, yöneticilerini savunuyorlar ve öyle görünüyor ki savunmaya da devam edecekler.
Ne var ki kamu emekçilerinin örgütlü olduğu diğer sendikal konfederasyonlar Memur-Sen, Kamu-Sen,...ve Türk-İş’in Hak-İş’in yöneticileri, en azından bir boyutu itibariyle sendikal hareketin köşeye sıkıştırılması ve mücadeleci bir sendika merkezinin tahrip-tasfiye edilmesi amaçlı bu saldırıyı, “Sendikal hareketle ilgili operasyon değil!” diyerek görmezden geliyorlar. Dahası bu saldırının yarattığı psikolojiyi KESK tabanında sinsi, yıkıcı propagandaya dönüştürerek kirli, utanç verici tutum aldıkları haberleri de geliyor.
Herhalde bunu yapanlar kendileri için bir fayda sağlayamazlar, ama bundan bir fayda sağlasalar bile bu tür sendikacılığın aleti oldukları için yarın utanç duyacaklardır.
Elbette böyle sendikacılık yapanlardan olumlu anlamda bir şey beklenemez. Ama ÖYM’ler üstünden KESK’e yönelik saldırı karşısında, bu saldırının sendikalara ve demokrasi mücadelesine saldırı olduğunu fark eden sendikacıların, emek örgütü yöneticilerinin, ilerici demokrat çevrelerin de böyle köşelerinden olup biteni seyretmeleri, ya da kalabalık gördüklerinde sert açıklamalarla yetinip, sonra kendi “rutinlerine” dönmeleri de ne anlaşılır ne de kabul edilirdir!
Evet KESK’in çeşitli illerde ve mahkeme önünde protestosu anlamlıdır ve elbette KESK gibi mücadeleci bir sendika merkezi kendince de bir takım eylemlerle kendisi üstünden girişilen saldırıya yanıt verecek tepkiler örgütleyebilir. Ama bundan da önemlisi emek ve demokrasi cephesinin Kürt sorununun demokratik çözümü mücadelesiyle emek mücadelesinin kesişme noktasına yönelik saldırıya yanıt vermek tüm emek ve demokrasi güçlerinin sorumluluğu ile hareket geçmesidir.
DİSK’i, KESK’i, SGBP’si, çeşitli emek örgütleri, (yanı sıra HDK gibi demokrasi mücadelesiyle emek mücadelesini birleştirmeyi misyon edinmiş odak) ortak bir mücadele hattında birleşerek bu saldırıya karış bir tutum geliştirmek için harekete geçmezse neye karşı, ne zaman harekete geçeceklerdir?
Burada bir işçi sendikaları merkezi olarak SGBP’nin öncülük etmesi de; hem onun ülke sorunları ve sendikal hareketin sorunları karşısında kedisine biçtiği misyonun bir gereğidir hem de SGBP böyle bir çıkış yaptığında herkesin itirazsız elinden gelen katkıyı sunmak için hareketleneceği bir etki uyandıracaktır.
Ne yapılıp, nasıl hareket edileceğine bugün mücadelenin önüne düşme pozisyonuna sahip bu birlik karar verebilir. Önümüzün “yaz olması” gibi bahaneler bu görevin ve sorumluluğun ertelenmesine dayanak gösterilemez. Gösterilirse bu da zaten böyle bir mücadeleyi örgütlemeye niyetin olmadığı anlamına gelir. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...