20 Haziran 2012 02:20

Bu tepkisizlikle nereye kadar?

Bu tepkisizlikle nereye kadar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Koca bir iş kolu (hava taşımacılığı), bir yasa maddesiyle, grev yasağı kapsamına alınıyor. Sanki bu saldırı sadece Hava-İş Sendikasını ilgilendiriyormuş gibi, sadece Hava-İş ve üyeleri bir tepki gösteriyor. Sendikalardan ve konfederasyonlardan sendikal harekete yönelik bu saldırıya karşı hiçbir ciddi tepki görünmüyor.
Bu yasağa karşı çıkan ve iş bırakan Hava-İş üyelerinden 305’i işten atılıyor, sendikalar ve konfederasyonlardan verilen tepki; “laf ola beri gele” çizgisini aşmıyor. Direniş yeri ziyaretleri bol nutuk, az destekle geçiştiriliyor. Yukarıdaki bu tepkisizlik aslında şubeler düzeyinde ve daha alt temsilcilikler düzeyinde de aynen yineleniyor adeta.
Şubat 2012’den beri Çalışma Bakanlığı, ne yeni örgütlenen yerlere ne de toplusözleşme için yetki talebinde bulunulan işyerine yetki için izin vermiyor. “Çünkü”, diyor bakanlık, “Yeni bir yasa çıkaracağız. Bu yüzden yetki vermeyi durdurduk!” Ve 2012 Şubatından beri 800 işyerinde 200 binden fazla işçi ve sendikaları yetki bekliyor. Bu arada patronlar, sendikalara üye işçileri birer birer, onar onar, nasıl işine geliyorsa öyle işten atarak sendikaları güçsüzleştirmeye devam ediyor. “Yetki gelse bile sendikanın işyerinde üyesi kalmasın!” istiyor patronlar.
Bütün bu hengame içinde Çalışma Bakanı çıkıp; “Canım zaten hükümetin grevleri yasaklama yetkisi var. Mecliste bulunan Toplu İş İlişkileri Yasası’nda da grev hakkını ciddi biçimde sınırlıyoruz. Ne vardı ki bir de hava iş kolu grev yasağı kapsamına alındı?” diye soruyor.
Bırakalım Hava-İş ve üyelerine yönelik saldırıyı, hükümetin, sendikaların her birini doğrudan ilgilendiren bakanlığın yetki vermeyi bloke ederek sendikal hareketi 4 aydır tatil etmesine karşı hiç bir tepkinin gelmemesi nasıl açıklanabilir?
Bu tepkisizliği, bu aymazlığı açıklayabilecek bir sendika ya da konfederasyon yöneticisi var mıdır?
Tablo buyken;
- Peki siz hükümet olsanız, sendikalardan gelen talepleri dikkate alıp, “Şu yasayı çıkarırken sendikaların istediklerini yerine getireyim, yoksa huzursuzluk çıkar, bir de işçilerle uğraşmak zorunda kalırım” diye bir kaygı duyar mısınız?
- Peki siz patron olsanız; “Sendika işyerimde örgütlenmiş, ne yapalım kabul edeceğiz, yoksa bir yandan işçilerle öte yandan yasalarla papaz olmak işime gelmez” diye düşünür müsünüz?
Yoksa hükümet olarak; “Canım ne olacak nasıl olsa sendikalar mırın kırın ötesinde bir tepki göstermiyor, fırsat varken ben de patronların gönlünü hoş edecek yasal düzenlemeler yapayım” mı dersiniz? Ya da patron olarak; “Sendika yetki çoğunluğunu sağlamış ama nasıl olsa yetki bekleyecekler, ben de o zamana kadar sendikalı işçileri hallederim” diye mi düşünürsünüz?
Herhalde ikinci seçenekler öne çıkar!
Yani hükümet sendikanın değil patronun istediğine, patron da işçinin ve sendikanın isteklerine göre değil kendi çıkarına en çok ne geliyorsa ona uygun davranır.
Bugün olan da teferruatlarından arındırıldığında budur!
Evet; yasalar kötüdür, hükümet işçi düşmanı, emek düşmanı düzenlemeler ve uygulamalarla sendikaları ve işçileri köşeye sıkıştırmayı başlıca politika edinmiştir.
Evet; patronlar, yasa hak, hukuk dinlememekte, işçilerin en temel haklarını tanımamakta, en başta sendikalı olma hakkını elindeki her imkanla etkisizleştirmek için uğraşmaktadırlar.
Ancak sendikal hareket 250 yıldan beri, hükümetler ve patronların icazetiyle değil onlara karşı mücadele içinde var olup, büyümüşlerdir. Gerçek sendikalar için bu gerçeğin tersi hiç olmamıştır. Bu yüzden de bugün de sendikalar sendika olarak kalacaksa, yeniden örgütlenip ayağa kalkacaklarsa, hükümetlerin icazeti ve patronların inayetiyle değil, onlara karşı mücadele içinde ayağa kalkacaklardır.
Sendikacılar, bu yalın gerçeği anlamadıklarında ya da gözden kaçırdıklarında, niyetleri ne olursa olsun, hükümetlerin ve patronların kucağına düşerler. İşçiler bunu anlamadıklarında sadece yakınırlar ve haklarını savunmayı, sınıf olarak ayağa kakıp kendi bağımsız eylemlerini geliştirmeyi başaramazlar.
Emekten, mücadeleden yanayım diyen sendikacılar da bunu anlayıp bunun gereği olan bir mücadele hattına girmezlerse, bunu anlamayan ve patronlarla iş birliği içinde sendikacılık yapanlarla ayırımları kalmaz.
İçinden geçilen süreç, safları bu kadar netleştirmiştir ve bu yüzden de bir ayağı orada bir ayağı burada sendikacılık giderek daha olanaksız hale gelmektedir. Ve sınıftan yanayım demeye devam eden sendikacılara bugün, bu yüzden daha çok çaba, daha büyük bir cesaretle girişimler yapma görevi düşmektedir. Hava-İş ve öteki direnişler etrafındaki mücadele olsun, hükümetin ve patronların emek düşmanı politikaları karşısında durma olsun, bu saflaşmanın en sıcak alanı olarak biçimlenmektedir. Ve bu küçük mücadeleler ve saflaşmalar, aynı zamanda emek mücadelesini birleştirme stratejisinin bir dayanağı olarak işlev gördüğü ölçüde anlamlanacaktır. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...