01 Haziran 2012 15:28

Ortak mücadele zorunluluğu

Ortak mücadele zorunluluğu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu köşede, çarşamba günü çıkan yazıda, kamu emekçilerinin büyük grevinin öğrettiği en önemli şeyin, “kamu emekçilerinin tabandaki birliği” olduğuna dikkat çekilmişti. Ve elbette ki, bu çok önemlidir, “olmazsa olmaz”dır. Ancak kamu emekçilerinin bir tek konfederasyon ve bu konfederasyona bağlı sendikalara değil, üçü büyük, 5-6 konfederasyona bağlı sendikalara üye oldukları dikkate alındığında, tabandaki birliğin ilerlemesinde, işyerinde örgütlü farklı konfederasyonlara bağlı sendikalar arasındaki birliğin de son derece önemli bir yer tuttuğu da olup bitene ön yargıyla bakmayan herkesin gördüğü bir gerçektir.
En son grevde, konfederasyonlar arasında eylem birliğinin ne kadar önemli olduğu da açıkça görülmüştür.
Örneğin büyük grevde kim en önemli rol oynamıştır dersek;
KESK,”Grevi ilk kez biz ortaya attık, 23 Mayıs’ta grev yapacağımızı ilan ettik. Eğer biz grev çağrısı yapmasak, diğer konfederasyonlar ne greve çıkardı ne de greve çıksalar bile grev böyle başarılı olurdu. Biz grev dediğimiz ve bu grevin tabanda uyandırdığı heyecanı görünce diğer konfederasyonlar da greve katıldı!”
Kamu-Sen, “Evet, KESK grevi önceden ilan etti, ama biz KESK grev dedi, ‘Biz de ona tabi olmayalım, bu bize yakışmaz, başka bir gün greve çıkacağız’ deseydik, greve katılan tabanın bu kadar genişleyeceği bir heyecan ortaya çıkmazdı. Bu yüzden de grevi başarılı yapan bizim KESK’in çağrısını yaptığı greve katılmayı kompleks yapmayarak katılmamız, bu grevin böyle başarılı olmasına önemli bir katkı yapmıştır!”
Memur-Sen ise; “Evet biz en son greve katıldık. Ama Eğitim Bir-Sen’in geniş üye tabanıyla greve destek vermesi olmasaydı, özellikle eğitim hizmet kolunda bu ölçüde etkili bir grev olamazdı. Dahası biz açıkça grev ilan etmediğimiz hizmet kollarında da greve destek vererek, grevin güçlü geçmesini sağladık. Dahası bizim gibi ‘hükümete yakın’ bilinen bir sendika merkezinin hükümetle karşı karşıya gelmesi hiçbir sendikaya üye olmayan emekçiler içinde de greve katılımı artırmıştır!” diyebilirler. Ve her üç konfederasyonun söylediklerinin de kendi çapında doğruluğu ve haklılığı vardır. Ancak, sendikal mücadelenin ve sendika olmanın ölçütleri açısından bakıldığında ne bir grev kararı almak, ne de greve katılmış olmak sendikaların ayrıca “övünüp” bundan kendilerine özel bir pay çıkaracağı bir şey değildir. Çünkü bu onların görevi, hatta varlık nedenidir. Ancak Türkiye’de (ülkeden ülkeye değişse de dünyada da) sendikal mücadele öylesine bir kaosa itilmiş bulunuyor ki, sendikaların grev kararı alması, birkaç konfederasyonun alınan greve şöyle böyle de olsa destek vermesi, “büyük bir ilerleme” olarak görülüyor. Ne yazık ki durum bu!
Bu durum elbette sendikal hareketin zayıflığının işareti ve bu zayıflığın bir boyutu da sendikal parçalanmışlık olarak tezahür ediyor. Ülkemizdeki kamu emekçilerinin sendikal mücadelesi için bu genel geçer durum daha yakıcı biçimde kendini gösteriyor. Bu yüzden de sendikal mücadelenin az çok etkili olabilmesi için konfederasyonlar ve aynı hizmet kolundaki sendikalar arasında ortak bir mücadele zemini oluşturulması; belki eylem birliklerinden başlayarak sektörel düzeyde ortak mücadele stratejisi geliştirmeyi, bu stratejiyi geliştirmeyi bir mücadele, sendikal hareketin yeniden inşasının mücadelesi olarak ele almayı zorunlu kılmaktadır.
Yani hiç olmazsa; ortak greve gitmeyi “eş zamanlı grev”, “grevde ortak ama alanda ayrı eylem” gibi sendikal literatürde olmayan, belki siyasi fraksiyonlar arasında ayrılık yaratmayı öne çıkaran tartışmalarda kullanılan ifadeleri sendikal hareketin söyleminden çıkararak işe başlamak gerekmektedir. Başka bir söyleyişle bu eylem birliği ile başlayan ilişkilerin, giderek ortak bir mücadele hattı oluşturmayı esas alan bir çizgiye yönelmesi için girişimleri artırmak ve bir plana bağlı olarak hareket etmek zorunlu görünmektedir. Dahası kamu emekçisi sendikaların “resmen” ve “grev hakkı olmadan” da olsa “toplu sözleşme” yapar duruma gelmeleri, konfederasyonlar ve sendikalar arasında ortak mücadele hattı oluşturmayı da zorunlu kılmaktadır. Aksi halde, konfederasyon farklılıklarını öne çıkaran, rekabetçi bir tutumla hareket etmek, sadece hükümetin kamu emekçilerini bölerek kendi istediği noktaya getirmesinin dayanağı olur, olmaktadır.
Böylesi başarılı bir grevden sonra konfederasyonların hakem heyeti toplantısına katılıp katılmamak için hükümetin ve kamu emekçilerinin önünde kavgaya tutuşması ve bu kavgayı sonra da sürdüreceklerinin anlaşılması bile konfederasyonlar arasında hükümetin politikalarına karşı ortak bir mücadele hattı geliştirmenin önemini daha iyi ortaya çıkarmıştır.
Salı günü bu tartışmaya, “Kamu emekçileri konfederasyonlarını ortak bir mücadele etrafında bir araya getirme mücadelesi, kendi başına bir mücadele miydi; bu mücadeleyi kim örgütleyecek?” sorusuyla devam edeceğiz.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...