15 Ağustos 2011 02:49

Şortlu kızlar mı, dindarlar mı?

Şortlu kızlar mı, dindarlar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sapla samanı ayırmak gerek. Daha önce anlatmaya çalıştım, şimdi ‘şortlu kıza dayak’, ‘Erzurum’da sigara içen kadına ramazan saldırısı’ ve ‘Fatih’teki provokatör travestiler’ meseleleri üzerine bir kere daha gireceğim konuya:
28 Şubat’ın boğucu günlerinde, İzmir’de evlerin posta kutularına sistematik biçimde tek sayfalık fotokopi mektuplar konuyordu. Kâğıtta bazı firmaların ‘irticacılar’a yardım ettiği belirtiliyor ve bu firmalardan alışveriş yapılmaması isteniyordu. Ülker de vardı içinde, Evyap da... Elden ele dolaşıyordu liste.
Misafirliklerde de konuşmalar dönüp dolaşıp Refah-Yol hükümetine geliyordu. Erbakan meclis kürsüsünden ‘Kanlı mı geleceğiz, tatlı mı geleceğiz’ derken, benim annem, ablamı Almanya’ya kaçırmayı düşünüyordu.
Televizyon haberlerinde, ya Şevki Yılmaz’ın bir küfürlü videosu ya bir ‘sapık hoca’nın konulu(!) videosu oluyordu. Ve evet bu ülkenin bazı yurttaşları çok korkuyordu. 28 Şubat’ta, öncesinde ve sonrasında mesela İzmirliler bu yüzden askere sarıldı. Asker-sever olduğundan değil. ‘İslamcılar gelecek bizi kesecek’ lafı da bir espri değil, ciddi bir korkuydu o dönem.
‘İrticacılar’ da boş durmuyordu tabii bu arada: Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemini ‘mum söndü oynuyorlar’ diye değerlendirdiği, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin, 10 Kasım günü, ‘Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin’ diye konuştuğu, Erbakan’ın Başbakanlık Konutunda şeyhlere iftar yemeği verdiği, Star muhabiri Işın Gürel’in dövüldüğü günlerdi…
Fethullah Gülen ortaya çıkan bir kasetinde cemaat üyesi askeri öğrencilere ‘Çalışın, İngilizce öğrenin, amirlerinizle iyi geçinin ve kendinizi saklayın’ derken, doğal olarak pek çok insan ‘her yanımız kuşatıldı’ diye düşünüyordu.
Şimdilerde “Ay İzmirliler de hasta kemalist, laik, orducu falan yaaani” diye ‘toplumsal analiz’ yapanlar anlamak istemez ama yine de söyleyeyim: İzmirliler çoğunlukla böyle değildi, bir toplumsal süreç sonucunda buraya savruldu. 1950’lerden beri merkez sağ partilerin kalesi olan İzmir, 1999 seçimlerinden itibaren, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin psikolojik harekâtı ve üstün gayretiyle, DSP-CHP goygoyculuğu, Cumhuriyet mitingleri tepkiselliği, Atatürk imzalı dövme salgını ve Mustafa Kemal’li Türk bayrağı seviciliği çizgisine geldi…
Diyeceğim, TSK’nın yürüttüğü psikolojik harekât ve Refah Partisi’ne oy veren kişi ya da grupların saldırgan tutumları başa baş gidiyordu o dönemde. Yani ne yeni beyaztürk ırkçılığının başkenti ilan edilen İzmir’i ya da önderini Yozdil bellemiş İzmirlileri savunabilirim, ne de siyasal İslamcıların yediği naneleri görmezden gelebilirim.
Ben, İzmir’de az önce anlattığım atmosferde büyüdüğüm ve sonraları, yürütülen psikolojik harekâtı da görebildiğim için, dindar insanlara hep saygı duydum aslında. Onlar türban değil başörtüsü dediği için televizyondaki tüm işlerimde ‘başörtüsü’ dedim. Siyasi bir tartışmayı yönetirken ‘solculuk’tan mütevellit bir dindarlık düşmanlığı veya AK Parti karşıtlığı yapmadım. Hep, dindarların mağdur edildiklerini düşündüm. Ama şimdi, zulümleri mazlumluklarını geçti mi diye de sorgular oldum.
‘Şort giymiş bir genç kadın otobüste ayağını uzattığı için bir yolcuyla tartışmış, sonra kavga başlamış, kadın adamım yüzüne sert bir cisimle vurmuş, adam da kadına yumruk atmış.’ Hakikaten İslamcıların iddia ettiği gibi, böyle olmuş olabilir mi? Olabilir.
Belki gerçekten, İmam Hatip mezunu diğer kadın Erzurum’da sigara içtiği için saldırıya uğramadı ve hatta kendisi özel olarak şehre gönderilmiş kızıl saçlı bir provokatör.
İnanın bu kör dövüşüne girip bir tarafta saf tutmak bana zül geliyor.
Tamam, bu ülkede dindar insanlar Birinci Cumhuriyet boyunca çeşitli mağduriyetler yaşadı. İkinci Cumhuriyet döneminde bile devam etti bunlar. Ama bu kadar öfkeyi, bu hırsı, bu intikamcı duyguları mazur gösterecek kadar mı? Mağduriyetler toplamını hesaplamayalım, mağduriyetleri yarıştırmayalım ama birbirimize karşı da dürüst olalım. Bu ülkede ramazan ayında bırakın rahatça içki içmeyi, rahatça yemek yemenin, su içmenin bile mümkün olmadığı bilinmiyor mu? Başı açık kadınlar sokaklarda ‘laf yememek’ için kıyafetlerinden, kimliklerinden taviz vermiyor mu?
Durup düşünelim, Ramazan faslının mağdurları gerçekten dindarlar mı?


GEÇEN HAFTA TWITTER'DA

Egemen_Bagis:
Soğuk Savaş döneminde Avrupa’yı biz koruduk. Londra’yı da bugün Türkiye’li kardeşlerimiz koruyor. AB’nin de istikrar ve huzur sembolüyüz.

Lemanyurtsever:
@Egemen_Bagis Cumartesi Annelerinin 333.kez Galatasay’daki buluşmasına siz de bir ses verin. 13.8.2011 Saat 12.00 Galatasaray Mey.

Fehim_Isik:
27 yıldır karşılıklı güçlerin çatışması, 87 yıldır da devlet şiddeti deneniyor. Denenmeyen tek şey Barış. Barışı denemek çok mu zor?

Kocabasoglu:
Slogan Önerilerim: AK Parti mazlumdur mazlum kalacak / Mağduruz haklıyız; 23’e dek iktidardayız / Aslan Özel Harekat, hem sivil hem Demokrat

Taylan Özgür:
Ece Temelkuran’a Commodore 64 diyen Nagehan Alçı, kendini iPad 2 falan mı sanıyor? Oysa daha çok piyasadaki toplama bilgisayarlara benziyor.

mehmetesen:
O ŞİMDİ ASKER CANI NELER İSTER manşetini atan yok hayret!

eksihabermas:
Sağda kendine demokrat deme modası var. Demokratlık bir ideoloji değil, bir tutumdur ve demokratlığınıza siz değil muhataplarınız karar verir.

mmulteci:
fatma girik bir hülya koçyiğit değil. hülya koçyiğit bir türkan şoray değil. hiçkimse türkan şoray değil. alex bile bir türkan şoray değil.

hilalcebeciii:
hayırdrı burda kendi özel sayfamda iççamaşırlı resmimi paylaştım diye saldıran zihniyetle şort giyeni döven zihniyet aynı diil mi ??

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa