07 Temmuz 2014 20:00

Anneler istedi ve o anneler başardı!

Atatürk ilkokulu öğrencilerinin anneleri biraraya geldi ve okula çıkan tahliye kararıyla çocukların sınıflarının dağıtılmasını engelledi...

Anneler istedi ve o anneler başardı!
Paylaş

Şule KUZULU
Zeytinburnu’ndaki Atatürk İlkokulu’nda, tıpkı ilçedeki diğer okullarda olduğu gibi, İSMEP kapsamında güçlendirme yapılacaktır kararı çıktı. Bu karara göre okul başka bir okula tahliye edilecek. İyi güzel de, nereye tahliye edilecek? Atatürk İlkokulu büyük bir ilkokul, onca öğrenci nereye gidecek? Karar açıklanmıştı ama okulun nereye tahliye edileceği bildirilmemişti. Hem öğretmenler hem de veliler bu belirsizlikte hoşnutsuzca fikir yürütüyorduk. Ama yine de işin içinden çıkamıyorduk. Çünkü, en yakınımızdaki okullar için de aynı karar alınmıştı. O zaman nereye gidecektik? Neden kimse bize bir bilgi vermiyordu? Topyekün bir güçlendirme söz konusuydu ve diğer okulların 2014-2015 eğitim-öğretim yılını nerede geçirecekleri belli iken, ilçenin büyük okullarından olan Atatürk İlkokulu’nun eğitime nerede başlayacağı belli değildi. Veliler haklı olarak daha fazla isyan ediyorlardı bu belirsizliğe: “Madem sağlam bir okul değildik, o halde neden bir eğitim-öğretim yılı boyunca bir başka okulu misafir ettik?​”

ÇOCUKLARIM VE HAYALLERİ
Bu belirsizlik ve karmaşa devam ederken, benim öğretmeni olduğum sınıfın burnunun dibinde hummalı bir çalışma başlamıştı. Hatta mesafe o kadar yakındı ki, çalışanların sesleri sınıfın içinden rahatça duyuluyordu. Bir yandan çocukların dikkati dağılıyor diye hayıflanıyordum, diğer yandan da hep beraber fikir yürütüyorduk: “Buraya ne yapılıyor?​” diye. Birkaç öğrencim çocuk iyimserlikleri ile, “Okula spor salonu yapılacaktır belki” dediklerinde, artık sınıfa hakim olmak zordu. Her kafadan bir ses çıkıyor, kim hangi sporu yapacağını söylüyor, artık teneffüslerde bile soluğu spor salonunda alacaklarını söylüyorlardı. O an sınıfa hakim olmak isteyen kim? En güzel tablolardan biri vardı karşımda: Çocuklarım ve hayalleri. Zaten o hayaller değil midir onları çocuk yapan? Büyüdüğünde sistem üzerlerinden defalarca bir TIR gibi ezer geçerken, hayalleri de çocukluklarında kalmış olur çoktan. Değil düşünceye, hayaline bile pranga vurulur çünkü.
Artık her gün spor salonu hakkında konuşuluyordu ama çok geçmeden anlaşıldı ki, oraya spor salonu değil, mescit yapılıyordu. Yapıldı da. Birkaç gün içinde her şey olup bitti. Okulun hemen köşesindeki cami, ihtiyacı karşılamadığı için yıkılacaktı. Yıkılmadan önce de, cemaatin ibadet edeceği yer hazırlanmıştı. Biz okul olarak nereye tahliye edileceğimizi, nerede eğitime-öğretime başlayacağımızı bilmiyorduk ama, cemaat daha camisi yıkılmadan biliyordu bundan sonra nerede ibadet edeceğini.
Mescit yapımında gürültüden rahatsız olan ben ve sınıfım daha bir şey görmemişiz aslında. Ben dersimi anlatırken bir anda çocuklar pencereye üşüşüyor, mescide gelenlere el sallamaya başlıyordu. Kendini göstermek için pencereye canhıraş tık tık edeni bile vardı. Artık iç içe ders yapıyorduk. Tabii bazı zamanlarda imam benim sesimi silip götürüyordu ama biz yine de bir şekilde anlaşıyorduk çocuklarımla.

ŞAKA GİBİ
Cemaat mescidine kavuştuktan sonra cami hızla yıkıldı ve yenisi için inşaat başladı da, bizim okulsa hala bilinmeyenli denklemdi. Sonunda bir açıklama yapıldı. 36 sınıflık Atatürk İlkokulu, 16 sınıflık Merkezefendi okuluna tahliye edilecekti. Geriye kalan 20 sınıfın ne olacağı belli değildi. Sonra o da açıklandı. Sınıflar kendi zümrelerinde birleştirilecek, puan sıralamasına göre açıkta kalan öğretmenler ise, geçici olarak ilçede dağıtılacaktı. Şaka gibi bir uygulamaydı. Oysa, diğer ilkokullar ve ortaokullar tahliye edilirken, hemen yakınımızdaki imamhatip liseleri pırıl pırıl yeni ve yarı yarıya boş kontejanla duruyordu. Neden onlardan bir tanesine yönlendirilmiyorduk da, küçücük bir okulda tıkış tıkış eğitim öğretim yapmaya mecbur ediliyorduk? Durum gerçekten karikatürlere konu olacak cinstendi. Aldığımız yanıt da öyle. İmamhatiplere çok talep olduğu, önümüzdeki dönem hiç boş kontenjan olmayacağı söyleniyordu. Gerçi biz o kontenjanların nasıl dolacağını Evrensel Gazetesi’nde okumuştuk ya, şaşırmadık. Fakat hiçbir itirazımız da dikkate alınmıyordu. Yukarıdan böyle buyurulmuştu(!) Ama veliler ve biz öğretmenler buna ikna olmadık.

BÜTÜN ANNELER TOPLANDI...
Okulun bahçesinde bir araya gelen anneler, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gittiler. Topladıkları dilekçeleri vermeden önce burada bir basın açıklaması yaptılar. Buradan sonra da İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gideceklerini belirttiler. Ne olursa olsun çocuklarının Merkezefendi okulunda birleştirimiş sınıflarda eğitim-öğretim görmesini kabul etmeyeceklerini, bunun için de mücadeleye hazır olduklarını açıkladılar. Ve mücadelelerini kazandılar da.
Evet, Atatürk İlkokulu Merkezefendi İlkokulu’na tahliye edilecek fakat sınıflar birleştirilmeyecek, açıkta kalan sınıflar ise hemen bitişiğindeki Kırımlı İsmail Rüştü Olcay Lisesi’nde eğitim ve öğretime devam edeceklerdi.
Anneler istedi, direndi ve ne öğrenciler öğretmenlerinden, ne de öğretmenler öğrencilerinden ayrı kalmayacak artık.
Bundan böyle, masalların sonundaki gökten düşen üç elmayı okumayacağım çocuklarıma. “Kimsenin başına elma düştüğü falan yok, istiyorsan o elmayı -ki o elma senin hakkın- almak için mücadele edeceksin” diyeceğim. Buna en güzel örnek de okuldaki annelerin mücadelesi.

ÖNCEKİ HABER

Mevsimlik işçi ailenin 5 yaşındaki kızı, nehre düşerek boğuldu

SONRAKİ HABER

Hiç bitmeyen eğitim telaşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...