07 Temmuz 2014 19:40

Öldürmeyi marifet saydılar

Nefes alamadığımı hissettiğimde, boğazıma kocaman bir şey gelip yumruk oldu. Gözlerim yanıyor sanki. Ciğerlerim aldığım havayı geri vermemek istercesine şişip kalıyordu...

Öldürmeyi marifet saydılar
Paylaş

Zehra UZDEMİR
Nefes alamadığımı hissettiğimde, boğazıma kocaman bir şey gelip yumruk oldu. Gözlerim yanıyor sanki. Ciğerlerim aldığım havayı geri vermemek istercesine şişip kalıyordu. Öylece baktım mezarlara. Biri 73, biri 95 doğumlu, baba-oğul! 301 işçiden sadece ikisi. Yatıyorlar! Bakıyorum, bu acıyı kadın olarak tarif edemiyorum. Hangi kadın diyorum kendime, hangi kadın dayanır bu acıya. Oğul bir tarafta, yar bir tarafta… Lanet olsun bu sisteme, lanet olsun bunları yaşatanlara ve bu sistemi yaratanlara!
Dönüş yoluna girdiğimizde Soma’ya geleli 7-8 saat olmuştu. Ne çok acı sığdırdık bunca saate. Düşünüyoruz hepimiz. Konuşmadan gidiyoruz epeyce. Belli ki aynı yerdeyiz hepimiz. Neydi bizi buraya getiren? Benim buraya 25 gün sonra gelmemi sağlayan neydi? Sadece buraları görme merakı mı? Bir işçi kadın olmak mı? Arka arkaya bir sürü soru gelip geçerken aklımdan sesli düşündüğümün farkına varmamıştım. ‘’Lanet olsun” demişim seslice. Sanki o ana kadar susan ve gözyaşlarını saklamaya çalışan 18 insan uyandı…
Kelimeler birbirini takip etti.
Cinayet işlemelerine gerek yokmuş! Zaten yoksulluk diz boyu.
Yoksulluğa şükretmek bu nasıl bir şey
Allah yardımcıları olsun. Kısa süre de unutulur mu bu acılar?
Çocuklar daha ne kadar da küçükler. Gelinler ne yapacak, onlar daha çok gençler!
Sesler arasında ‘’Yeter’in bakışlarını, çaresizliğimi düşünüyorum. Bizi gördüğünde 23 yaşında bir çocuk annesi eşini kaybetmiş, gelinin yanındaydık. Gözleri yaşlı ‘’damadımı kaybettim ben, evladım dul, kızı yetim kaldı. İki kardeş öldüler. Dünürümün acısını tarif edemem. Kızına götürmek isterim sizi, orda görsün tanışsın bilsin isterim’’ diyor. Yolda giderken de daha bir açılıyor yüreği. ‘’Cenazemizi defnettikten sonra düştük kızın derdine daha 24 yaşında. İş yok, maaş yok, gelecek yok. Bir ev aldılar krediyle onu bile ödeyemeden acısıyla baş başa bıraktı bizi. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Yardımlar geliyormuş ama biz bir şey görmedik’’ diye hayıflanıyor. Gözlerinde yaş, gözlerinde ne yapacağını bilememezlik, ‘’nereye gidebilir ki’’. Oradaki aileleri  gün boyu tespit etmemizi sağlayan, ziyaret ederken yanımızdan hiç ayrılmayan maden işçisi söze şöyle başlıyor. “Dava açacağız, mahkemeye vereceğiz hepsini’’ diyerek başlıyor sözlerine. ‘’ İnmem bir daha, gitmem. Tarlada çalışırım daha iyi. Hem dava açınca hiçbir maden iş vermez bir daha bana’’ diyerek susuyor.
Manisa il sınırını çıkarken yoksulluğun gözle görüldüğü, yükseldiği, kısacık ziyaretlerden onlarca acı çıktığını yazarak da bitmeyeceğini biliyoruz. Acılarını yüreğimizde görüyoruz.
Bizi Soma’ya getiren dayanışma olduğunu biliyoruz. Yola çıkarken elimizden az da olsa yaralarına merhem olacağımızı düşündüğümüz belki daimi olmayacak yardımlarımız var. İş yerinden sabah yola çıkarken aynı duyguyla çıktık. İşçi mühendis ayrım yapmadan aynı araçta acılarına ortak olmaya gittik Soma’ya. İşçinin, işçiyle olan dayanışmasıydı bu. Dönüşte de aynı duyguya döndük. ’’Soma halkının karnı doyar dedik bir şekilde. Şükretmeyi öğretmiş yönetenler. Şükrederken biz, kursakları doymadı doyurmadılar gözlerini kendilerinin. Bizim için kader olan iktidar sahiplerinin kaderi olmadı nedense! şükretmeyi öğretirken bize, şükredemediler kendi hallerine hep daha fazla daha fazla, daha faza kar için öldürdüler bizi… Tuzla’da, Soma’da, Şırnak’ta ölümü oyun, öldürmeyi marifet saydılar.
 

ÖNCEKİ HABER

Gezi\'den kampa kadınlar dayanışmaya

SONRAKİ HABER

Karanlıktaki elek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...