16 Mart 2014 06:49

Enstantaneler...

Toplumsal olaylarda çekilmiş fotoğraf ve videolar, bazen toplumsal psikolojiyi anlamamıza yardımcı olan müthiş veriler sunarlar. Fakat görüntü kaydetme aletlerinin yetişemediği yerler de vardır.

Enstantaneler...
Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Toplumsal olaylarda çekilmiş fotoğraf ve videolar, bazen toplumsal psikolojiyi anlamamıza yardımcı olan müthiş veriler sunarlar. Fakat görüntü kaydetme aletlerinin yetişemediği yerler de vardır. Bu aletler, anda yaşanan duyguyu bütünüyle yansıtmada da çoğu zaman yetersiz kalır. Enstantaneyi yakalamak için bu kez insanın gözlem ve tanıklık yetisi devreye girer. Berkin’i son yolculuğuna uğurlayan yüz binler, geçtiğimiz Çarşamba günü, günde olduğu kadar gecede de ayaktaydılar. İşte o uzun zaman diliminden toplumsal psikolojiye ayna tutan enstantaneler...


OKMEYDANI, SAAT 13:00 SULARI...

Yürüyüş alayı iki yolu birbirinden ayıran demir parmaklıkları zorluyor. Kırılan demir parmaklıklardan taşan kitle bir su sızıntısını andırıyor. Yolu kesen yaya üstgeçidi o kadar dolu ki, anı görüntülemek isteyen insanlar fotoğraf çekecek boşluk bulamıyor. Üstgeçitten insan kalabalığına bakan orta yaşlı bir adam yanındaki arkadaşına konuşuyor. İşyerinde çalışan AKP’lileri kastederek hiddetle şöyle diyor:
“Bundan sonra onlara selam vermem kardeşim! Selam düşünen insana verilir, bunlarla artık aynı masada su bile içmem!”
Bunca yolsuzluk, bunca zulüm, üstüne bir de Berkin; eh hâlâ bu kafalar AKP’ye oy verirse ben ne yapayım edası içinde adam. Giderek Aziz Nesin’in -o hiç de benimsemediğim- “Türkiye halkının bilmem kaçta kaçı aptaldır” lafına doğru ilerliyor konuşmalar.
İnsan sormadan edemiyor; “Karpuzun ortadan yarılması” olarak sıkça tarif edilen toplumsal kutuplaşmanın resmi yoksa böyle bir şey mi? 


FERİKÖY MEZARLIĞI, SAAT 17:00 SULARI

Baygınlık geçiren yakınlarının çığlıkları arasında Berkin henüz defnedildi. Tüm kitle şimdi Taksim’e çağrılıyor. Her taraf genç, dört bir yanda bu çağrıyı destekleyen sloganlar yükseliyor. Tam burnumun dibinde, bir grup liseli genç kendi aralarında tartışmaya başlıyor:
“Hişt... Biz de Taksim’e gidelim mi lan?​”
“Annem hayatta bırakmaz oğlum!”
“Oğlum sen de annene Berkin’in cenazesindeyim, uzun sürdü dersin”
Gençler karar veriyor ve sele kapılıp diğer gençlerle birlikte Taksim’e doğru akıyor.
ODTÜ olayları ve Gezi direnişinden sonra şimdi yepyeni bir kuşak kitleler halinde mücadeleye katılıyor. “X, Y, Z” derken sahi şimdi onları tarif etmek için hangi harf kaldı?


ŞİŞLİ, SAAT 18:30 SULARI

DİSK binasının önünde, gaz bulutu ve uçuşan kapsüller arasında şaşkın koşuşturmalar... Ara sokaklara kaçmak çare değil zira orada biriken gaza dayanmak mümkün değil. Fakat o da ne? Panik halde koşuşturmalar arasında; kararlı, genç bir adam polislerin üstüne yürüyor! Esmer ve genç adam boğazını yırtarcasına bağırıyor:  
“Adam mısınız laaan?​”
DİSK binası arasına mevzilenmiş kasklı polisler şaşkın. Genç adam saydırmaya devam ediyor:
“Kadın, çocuk demeden önünüze gelene sıkıyorsunuz... Edepli olun lan biraz edepliiiiii!”
Bu sahne, bu delikanlı; mahallenin çocuğunu itip kakmış, namusuna yan gözle bakmış kötü adamların karşısına dikilen Anadolu delikanlısına ne kadar da benziyor! 


TAKSİM, SAAT 22:00 SULARI

İstiklal Caddesi’nde yeniden toplaşmak için mücadele eden gençler oldukça yorgun görünüyorlar. Çünkü onlar on iki saati aşkındır ayaktalar. Polisler hemen her sokak çıkışını kapatmışlar. Genç bir erkek, yanındaki kız arkadaşının uyarılarına aldırmadan bağırıyor:
“Ben Berkin’iiiim, hadi gelin beni de vurun!”
Gencin tüm vücudu zangırdıyor, transa girmiş bir hali var. Gaz sıkmaya ara vermiş çevik polisler ise birbirlerini fotoğraflamakla meşguller. Kızgın genç bırakmıyor, bağırmaya devam ediyor:
“Hadi vurun beni, ne duruyorsunuz?​”
Çevik polisler, gencin bağırtısına aldırış etmeden sırıtıyorlar. İçlerinden biri bıyık altından gülerek nihayet cevap veriyor:
“Hadi gel! Gel, gel de vuralım..”
Atışmaya katılan çevik kuvvet polisleri de oldukça gençler. Karşımızdaki sahnede; polislerle sivillerden ziyade sanki karşıt görüşlü iki genç grup atışıyor! Peki, gözünü kırpmadan bir çocuğu ya da genci öldürebileceğini söyleyen bu genç polisler nasıl bir psikolojiyi temsil ediyor? Yoksa kindar ve dindar nesiller dedikleri böyle bir şey mi?


METİN’E METİN BİR METİN

Geceyi kapatırken; bütün gün dilimin ucuna gelen ama bir türlü söyleyemediğim Can babanın şiirine bakıyorum. Çünkü Berkin’e her baktığımda Metin’i görüyorum:
 
Metin’in kafasında bir darp var
Polis karakolundan morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde beynimizde
Soruyor bir işaret fişeği
Biz ölerek mi yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ...

ÖNCEKİ HABER

\'Çoğul\' gerçeklikler...

SONRAKİ HABER

Komün’ün sınıf ve iktidar perspektifi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...