02 Mart 2014 08:15

Ne varsa kız evlatta var gene!

“Babalar ve Oğullar”ı bu hafta ekimize damgasını vurmuş gözüküyor. Mamafih gündeme damgasını vuran “kayıtlarda” anlaşılan o ki, asıl bir kız çocuğunun imzası var. Belki de babasını “Bilal oğlan” gibi değil de tek seferde, belki bir kaş hareketiyle anlayan bir genç kadının...

Ne varsa kız evlatta var gene!
Paylaş

Ayşen GÜVEN

“Babalar ve Oğullar”ı bu hafta ekimize damgasını vurmuş gözüküyor. Mamafih gündeme damgasını vuran “kayıtlarda” anlaşılan o ki, asıl bir kız çocuğunun imzası var. Belki de babasını “Bilal oğlan” gibi değil de tek seferde, belki bir kaş hareketiyle anlayan bir genç kadının... Konumuz “hayırlı evlat” olsun öyleyse. Kız-erkek fark etmemiş olsa misal. Baba ve oğlun kutsallığı yanında, doğar doğmaz gömülen kız çocuklarının altında yattığı bu topraklarda ne oldu “hanım kızlar” yaşam hakkı kazandı, hatta itibar sahibi oldu. Sanmayın ki eşitlik oldu; para oldu, iktidar oldu, saklaması güç işler oldu... Onu da sonra anlatırım.
Babalar ve kızlarından söz açmışken bugünlerin hayırlı evlat madalyası verilecek ismi Sümeyye Erdoğan’ın kronolojisinde biraz gezinelim diyorum. Bir Başbakanın kızının hayatımızda neden bu kadar yeri olduğu sorusu aklınıza geldiyse; biraz “sıfırlama” marifetinden, e biraz da sarayın saltanat geleneğinden diyelim.
Bilirsiniz buralarda “kız çocuklarının babaya düşkün” olduğu nerdeyse kuran kadar tartışılmaz. Çoğumuz bu mitle büyütülür, sonra “ne babalar olduğunu” da öğreniriz. Yine konumuz tam bu değil.

SAKIZIYLA SAHNEYE KIZIP ROL KAPAN SÜMEYYE!

Sözü getirdiğim yer Sümeyye’nin doğuşu. Yok annesiyle ilgili değil burası; siyaset, iktidar sahnesindeki rol kapışı. Rol falan demişken 2011 yılında gazetelere yansıyan bir haberi hatırlayın “Başbakanın kızına tiyatroda hakaret”! Ankara Devlet Tiyatrosu’nda izlediği bir oyunu terk etmesiyle Sümeyye birden sahnenin yıldızı oluverdi. O günün ertesinde olayı facebook sayfasında şöyle paylaştı; “..İkimiz de başörtülüyüz ve bir tek orada yer kaldığı için en öndeyiz. Yolda gelirken de ağzıma bir sakız atmıştım ve bu benim için çok normal bir şey olduğu için tiyatro sırasında hala ağzımda olduğunun farkında bile değildim. Her şey gayet normal giderken oyunun orta yerinde (Yeniçerilerin göbek atarak alem yaptığı sahnede) en öndeki iki oyuncudan biri bir yandan bir ileri bir geri oynarken bir yandan da en öne geldikçe bana bakarak kaş göz işareti yapmaya başladı. İlkinde ne olduğunu anlamadık. Sonrasında ağzıyla sakız çiğneme hareketi yapınca durum anlaşıldı. Fakat öyle yapmasa da durum belliydi, çünkü adam aslen sakıza değil, başörtüsüne takmıştı.” Haydi bakalım, onların türbanlı olduğu için “rencide” ettiklerini iddia ettikleri tiyatrocu ne dediyse boş. Bu “hakaretin” intikamı alınmalıydı, genç sultanın içi ferahlatılmalıydı. Kim derdi ki işler varsın koskoca bir tiyatro geleneğinin sonunu getirsin. Şehir Tiyatrosu Yönetmelik Değişikliği yapıldı önce, ardından Devlet Tiyatroları’nın kapatılması dillendirildi. Eh be aktör kardeşim sen de Brecht, Nazım, Moliere, Shakespeare derken bozulmuşsun, güce tapınmayı, el etek öpmeyi unutmuşsun.
Oysa Başbakanımız da, efradı da severdi bir zaman aydınları, sanatçıları hatta gazetecileri. Açılım süreci, referandum, özgürlükçü söylemler... İşte Sümeyye’nin tiyatro sevgisi incinince birden köprüler atıldı. Sadece mevzu bu değil elbette ama zamanlamalar “manidar”. 2009 yıllarında da sanat sever Sümeyye Kürşat Başar’ın o dönem CNN Türk’te ekrana gelen programına konuk olan piyanist Süher Pekinel’in övgülerine mazhar olmuştu; inanmayacaktınız ama Sayın Başbakan’ın küçük kızı hem keman çalıyor, hem de şan söylüyordu. Böyle anlatıldı. Tabi biz ne bilirdik piyano, ne bilirdik keman.

İSTİNYE KOYU’NA KARŞILIK ABD’DE BİR ÜNİVERSİTEYE

Sonuçta “zekamızla” Ramsey Giyim’in sahibi Remzi Gür’ün bursuna nail olamadık. Sonraları inşaat sektörüne de her iktidar yanlısı sermayedar gibi giren Gür’e İstanbul Boğazı’nın en nadide yerlerinden İstinye Koyu’nun 2013 Mayıs’ında peşkeş çekilmesi ABD’de bir üniversiteye tekabül ediyor demek. Helal olsun, feda olsun Sümeyye’ye!
Şöhret basamaklarını böyle üçer beşer tırmanan Sümeyye Erdoğan’a verilen emekler boşa gitmedi; AKP’nin dış ilişkiler danışmanı da oldu. Gayri resmi bir görevlendirme olduğu o günlerde basına yansıdı. Sümeyye, “babacığıyla” dış gezilere çıkıyor, Türkiye hakkında dış basında yer alan haberlerle ilgili raporlar hazırlıyordu. Çok akıllıydı çok.
Derken geldi çattı 17 Aralık 2013. Bir baba ve oğuldan daha güçlü bir baba-kız ilişkisi gördük. Baba büyük bir iç etme operasyonuyla eve doldurmuş euroları, erkek kardeşin kafası basmıyor, iş düşüyor Sümeyye’ye. Sıfırlama gecesinde kayıtlarda sesi duyulmayan Sümeyye’nin adını babası zikrediyor “Sümeyye geliyor oğlum”. Belli ki kıza güven tam.
Kızlar babalarına düşkündür elbet: babalar da kızlarını anlıyorsa, büyütüyor, yolunu açıyor, kararlarını tanıyor, erkek evladıyla eşitliyorsa. Yani böyleyse ya da biraz azsa da buna yakınsa bir kız babasının yüzüne bakınca da anlar derdini doğru. Ben babamı Çiller’in 5 Nisan paketi patlayıp, kriz esnafı batırırken gelen iflas zamanı hemen anlardım. Annem alış-veriş listesi verirdi, giderdim dükkana bakardım kapının ucundan, baktım tadı yok, gözükmeden dönerdim eve. Anlardım parası yok, anlardım listeyi versem mahcup... Bir sürü evlat anlıyor babasını; eve ekmek getirememesini, kömür alamamasını, okula değil inşaata yollamasını ya da okula delik ayakkabıyla göndermesini... Ama Sümeyye koskoca bir hırsızlıktan babasını aklaması gerektiğini anlamış. Anlasın tabi bir Sümeyye’nin kolay yetişmediğini yukarda anlattık.
Kadınlarınıza bu kadar değer vermeyi sahiden ne zaman öğrendiniz siz. Şimdi fetva verirsin artık sayın Başbakan şu üç çocuğun ikisi kız ola diye. Eh malum gördünüz ne varsa gene kız evlatta var!

ÖNCEKİ HABER

Seferis’in köyünde linç ve siyaset: Urla

SONRAKİ HABER

Recep kim ki?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...