02 Mart 2014 08:11

Devrim ve ‘Meydan’

Filmde sıkça karşılaştığımız karakterler Mısır halkının çeşitliliğini de yansıtıyor. Aralarında bir fikir ve inanç ortaklığı yok. Diğer yandan onları bir arada tutan tek şey, özgürlük mücadelesi.

Devrim ve ‘Meydan’
Paylaş

Volkan SÜMER

The Square yani Türkçe karşılığı “Meydan” olan film Netflix tarafından kullanıcılara özel belgesel olarak sunuldu. Gezi olaylarını sosyal medya aracılığıyla Kanada’dan takip eden, yaşanan polis şiddetinden rahatsızlık duyan biri olarak benim de dikkatimi çekti. Gördüm ki meydanlar arasında benzerlikler çok. Filmde anlatılanlar hepimizin şahit olduğu Mısır’daki süreç. Onu özel kılan gerçek görüntüler kadar, karakterler üzerinden Mısır’daki değişimi anlatması.
Belgesel, Mısır halkının Mübarek rejimini protesto etmek amacıyla başkent Kahire’nin Tahrir Meydanında bir araya gelmesiyle başlıyor. Fitili ateşleyen ise bir facebook videosu. Ardından Mısır sokaklarında yaşananlar tüm ülkenin ve dünyanın dikkatini çekiyor. Müslüman veya Hıristiyan milyonlarca Mısırlı meydanda özgürlük sloganları atarken, rejime duyulan öfkenin genel olduğunu görebiliyorsunuz.  
Belgeselin dikkat çeken belli başlı karakterleri var. Bunlardan biri Ahmad; genç bir Mısırlı. Belgeselin en umutlu karakteri de yine Ahmad. Yaşanan onca olumsuzluğa rağmen ümidini yitirmiyor. Bir diğeri Müslüman Kardeşler (MK) üyesi, Magdy. Aynı zamanda Ahmad’ın da yakın arkadaşı. Ülke siyasetindeki hareketlilik bu ikilinin dostluklarını da zorlu sınavlardan geçiriyor. MK iktidarı döneminde yaşananlara kayıtsız kalamayan ve içten içe rahatsızlık duyan Magdy ile Ahmad sıklıkla ülkenin durumu üzerine sohbet ediyor. Belgeselin ilginç anlarından birisi de, Mursi’nin askerler tarafından devrilmesinden sonra Ahmad’ın, Magdy’i telefonla aradığı sahne. İkili arasında, toplumdaki gerilime zıt şekilde duygusal bir diyalog ekrana yansıyor.
 Khalid Abdullah ise yurt dışında doğup büyümüş, olayların başlamasıyla birlikte Mısır’a kesin dönüş yapmış bir sinema oyuncusu. Khalid akıcı İngilizce konuşması sayesinde birçok yabancı televizyona gelişmeleri aktaran bağlantılar yapıyor, ülkede yaşananları dünyaya duyuruyor. Bir diğeri, Ramy; meydanlarda dilden dile dolaşan devrim şarkılarını dillendiren şarkıcı. Son olarak da genç bir gazeteci kız. Yaşanan kaosu belgelemek adına kamerasıyla, canını hiçe sayarak sürekli olayların içinde olan bir karakter.

ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ

Filmde sıkça karşılaştığımız karakterler Mısır halkının çeşitliliğini de yansıtıyor. Aralarında bir fikir ve inanç ortaklığı yok. Diğer yandan onları bir arada tutan tek şey, özgürlük mücadelesi. Belgesel adeta farklılıkların ortak mücadelesi olmadan özgürlük gibi kıymetli bir hakkın kazanılamayacağını da bizlere gösteriyor.
Mübarek görevden çekilene kadar meydanı bırakmayacağını söyleyen halkın, bu gerçekleştiğinde yaşadığı sevinç dikkate değer. Hem mutluluğun derecesi hem de bu mutluluğu kimle paylaştıkları açısından. Çünkü Mübarek’in ardından yönetime gelen ordunun tankları, askerler sokaklarda çiçeklerle karşılanıyor. Ordunun isteği üzerine evlerine çekilen kalabalıklar, devrimin taleplerinin yerine getirilmemesi üzerine tekrar sokaklara dökülüyor. Bu bir halkın kararlılığını ifade etmesi açısından tanık olunması gereken bir an. Mısırlılara uygulanan şiddet ise oldukça sert. Biber gazları, gerçek mermiler çekinmeden kullanılıyor, askeri araçlar halkın üzerine sürülüyor. İnternette ordunun halka uyguladığı şiddetin görüntüleri, insanları daha da öfkelendiriyor.
Ardından seçimler. Sandıktan çıkan sonuç, Müslüman Kardeşler üyesi Mursi. Mısır halkı için yine iş başa düşüyor. Müslüman Kardeşlerin (MK) devrime ihanet ettiğini düşünen, kendi çıkarlarını savunduğunu gören halk ile MK destekçileri arasında çatışmalar yaşanıyor. Halk, birbirine düşüyor…
Belgesel tamamen sokaklarda, çatışmaların içinde, meydana kurulan çadırların arasında çekilmiş. Oyuncuların büyük kısmı yerel halk yani profesyonel değil. Bir yanıyla Gezi olayları sırasında çekilen görüntüleri hatırlatıyor. Parçası olduğunuz bir eylemi başka bir ülkede, başka dili konuşan bir halkın eylemi olarak ekranda görüyorsunuz. Bu yüzden benim gibi göz yaşlarınızı tutamadığınız anlar olabilir. Ayrıca askeri araçların insanları sokaklarda ezdiği sahneler de belgeselin izlenmesi en zor bölümlerinden, söylemeden geçmeyelim. Film, insanların memnuniyetsizliğini göstermesine polisin, kendi askerinin şiddetle karşılık vermesini de belgeliyor. Bu duruma yabancısı olmadığımız da diğer bir nokta.
Son olarak, bir film eleştirmeni olmamakla birlikte filmin bende yarattığı etki ilk fırsatta izlenmesi gerektiği yönünde. Ayrıca filmin adının “Meydan” olmasının da bence derin bir anlamı var. Belgesel sadece Tahrir Meydanına değil hikayeleri, kahramanları hemen hemen aynı olan bütün meydanlara saygı duruşu niteliğinde.

ÖNCEKİ HABER

Paco de Lucia\'nın ardından

SONRAKİ HABER

Seferis’in köyünde linç ve siyaset: Urla

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...