26 Şubat 2014 21:04

Sermayenin yeşilinin değil, doğanın yeşilinin yanındayız

Biz ODTÜ Çevre Topluluğu olarak ulaşım sorununu enerji sorunundan, doğanın metalaştırılmasını kentsel dönüşümden ayırmayarak hareket etmekteyiz ve bu anlayışı mümkün olduğunca yaygınlaştırmak gayretindeyiz

Sermayenin yeşilinin değil, doğanın yeşilinin yanındayız
Paylaş

Cansu Özyapıcıel
ODTÜ

ODTÜ yolunun açıldığı hafta gündeme ve çevre sorunlarına dair ülkemizde ekolojik mücadelede yer edinmiş topluluklardan Çevre Topluluğu ile röportaj gerçekleştirdik. Biz sorduk, topluluk üyeleri Sinan Güler ve Ece Dinç cevapladı.

Öncelikle topluluğunuzdan bahseder misiniz, ODTÜ Çevre Topluluğu bugünlere nasıl geldi, neler yaptı?

Çevre Topluluğu ODTÜ’nün eski topluluklarından, 25 yıllık bir geçmişi var. Bir baraka topluluğu. Bu sebepten her zaman belli bir politik duruşu olan bir topluluk olagelmiş. Örneğin; her yıl düzenlenen uçurtma şenliğimizin çıkış noktası 1 Mart 2003 Irak tezkeresiydi ve“gökyüzünde savaş uçakları değil uçurtmalar uçsun” sloganıyla düzenlenmişti.

Bu konumlanmanız doğrultusunda topluluk neler yapıyor?

Hayvan haklarının ihlaline, enerji sorununa, suyun ticarileşmesine, yeşil sermaye adı altında sermayenin doğaya saldırmasına dur demek istiyoruz. Bunun için de esas olarak kendimizi bilinçlendirmek, bu tutumumuzu güçlendirmek için topluluk içinde atölye çalışmaları yapıyoruz. Paneller ve sempozyumlar düzenleyerek ODTÜ kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bu bilinci üniversitelere yaymak için de Çevre Sorunlarına Öğrenci Yaklaşımları (ÇSÖY) isimli bir platformumuz var. Bu platform bünyesinde her sene bir sempozyum ve bir forum düzenliyoruz.

Çevre Sorunlarına Öğrenci Yaklaşımları Sempozyumu’ndan bahsedebilir misiniz?

Adından da anlaşılabileceği gibi tamamen Türkiye’deki üniversitelerden öğrencilerin örgütlediği ve katıldığı, sponsor almadan yapılan, toplulukların öz kaynaklarıyla gerçekleştirdiği bir sempozyum. Katılan öğrenciler hem akademik bir sempozyumda sunum yapma olanağına sahip oluyor hem de öğrenci yaklaşımı sayesinde sunumları bizim gözümüzden tartışmış oluyoruz. Sponsor almayışımız ise ilkesel duruşumuzla alakalı. Çevreyi esas kirletenlerin kişilerden ziyade sermaye olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir insanın ömrü hayatı boyunca yaptığı bireysel kirlilik herhangi bir fabrikanın 1 haftalık kirliliğine denk olamaz. Şöyle düşünün ki hangimizin yarattığı atığın dünyaya verdiği zarar BP’nin Meksika Körfezi’ne yaptığıyla karşılaştırılabilir?

ODTÜ yolunun 25 Şubat’ta açılışı yapılacağı duyuruldu, Çevre Topluluğu bu yol hakkında ne diyor?

ODTÜ yolunu konuşmak için öncelikle Ankara’nın ulaşım politikasını konuşmak gerek. Ankara’nın mevcut ulaşım politikası tüm dünyada kabul görmüş çevreci ulaşım politikalarından uzak. Mümkün olduğunca az kara yolu ve mümkün olduğunca fazla raylı sisteme dayalı çevreci ulaşım planları maalesef Ankara’da görülmemekte. Bitmeyen ve çözüm getirebilecek olan metro hatları inşaat halinde dururken özellikle bu güzergahlara yapılan ODTÜ ve AOÇ yolları Ankara’nın ulaşım politikasının ne kadar çevreci olduğunu göstermekte. Her yolun kendi trafiğini yaratacağı gerçeği dururken yeni yollar ve bundan doğru yeni çevre katliamları yapmak ulaşım sorununu çözmeyeceği gibi orta vadede sorunu katmerleştirecektir.

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Gerze’nin, Allianoi’nin, ODTÜ ormanının, Kaz Dağları’nın yanında olmadan yapılan çevrecilik; bütüncül bakış açısından uzak, dar bir çerçeveye sıkışmış ve asla çözüm getirmeyecek bir çevreciliktir. Biz ODTÜ Çevre Topluluğu olarak bu direnişleri sahiplenip ulaşım sorununu enerji sorunundan, doğanın metalaştırılmasını kentsel dönüşümden ayırmayarak hareket etmekteyiz ve bu anlayışı mümkün olduğunca yaygınlaştırmak gayretindeyiz.


ÇEVRECİLİK SADECE AĞAÇ DİKMEK DEĞİL

TEMA, Greenpeace gibi kuruluşlar çok eleştiriliyor, bunlara bakış açınız nedir?

Bu grupların altında çalışan gerçekten çevreci insanları tenzih ederek söylemeliyiz ki ülkemizdeki bazı çevreci olduğunu iddia eden kuruluşların mütevelli heyetleri tamamen sermaye sınıfının temsilcilerinden ibarettir. Yani bu insanlar ülkemizde çevre kirliliğini ve doğa talanını gerçekleştiren insanlardır. Sadece bu yönden bakarsak bile bu oluşumların çevre sorunlarına çözüm getirmediği görülebilir. HES inşa eden firmaların yetkililerinden oluşan bu kurumların HES direnişlerine tutumları halktan ve doğadan yana olmayacaktır. Öte yandan örneğin; TEMA’nın çevrecilik algısı her yere ağaç dikmekten ibarettir. Bu yüzeysel görüş, insanlardaki çevre algısını ağaç dikmekle sınırlandırır ve ciddiyetten uzaktır. Her seferinde binlerce ağaç söken kentsel dönüşüm projelerini ele almadan sadece ağaç dikmek ne işe yarayacaktır, sormak gerekir.  Greenpeace’te ise bizim gördüğümüz esas sıkıntı sorunun çözümünü bu sistemin içinde görmeleri. Örneğin Birleşmiş Milletler’in ve paravan örgütlerinin sermaye sınıfını korumak için çıkardığı protokolleri çabucak sahiplenmeleridir. Evet, Kyoto protokolünü imzalayıp imzalamayan ülkeleri tartışabiliriz ama Kyoto protokolünü de tartışmamız gerekmez mi?

ÖNCEKİ HABER

\'Yolsuzluk varsa vergi haftası kutlanmaz\'

SONRAKİ HABER

Dövizzedeye müjdeli haber

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa