25 Ocak 2014 06:00

Wiki-Cenevre-2

Cenevre-2’nin en önemli zayıflığı delegasyonun Suriye’de savaşan güçleri temsil etme kabiliyetinin düşük olması. Bu delegelerin sözlerinin IŞİD ve el Nusra gibi örgütleri ilgilendirmediği açıkken, ÖSO’yu oluşturan silahlı grupları da ne kadar bağlayacağı bir muamma. İran ve PYD’nin çağrılmaması ise bir başka eksiklik.

Wiki-Cenevre-2
Paylaş

Mehmet Sinan BİRDAL*

Cenevre-2 nedir?
Cenevre-2, Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen ve Suriye’deki Esad rejimini ve muhalafeti bir geçici hükümetin kurulması için müzakere masasına oturtmayı amaçlayan uluslararası bir konferanstır. Konferansın düzenlenmesini Birleşmiş Milletlerin (BM) Suriye’ye Barış Elçisi unvanını taşıyan Diplomat Lakhdar Brahimi ABD ve Rusya desteğiyle yürütmektedir.

Önceki barış girişimleri nelerdir?
Kasım 2011-Ocak 2012 Arap Birliği barış girişimleri: Arap Birliği’nin 19 Aralık 2011 tarihli planının Esad rejimi tarafından kabul edilmesi üzerine, Birlik Suriye’ye bir denetim heyeti yolladı. Ancak Esad rejiminin şiddetini artırması gerekçesiyle Suudi Arabistan 22 Ocak’ta heyetteki temsilcisini geri çağırarak, Rusya ve Çin başta olmak üzere tüm devletlere Suriye üzerinde 19 Aralık planının uygulanması için baskı oluşturmaya çağırdı. 28 Ocak’ta Arap Birliği denetim misyonunu bitirdi.
19 Aralık 2011’de BM Genel Kurulu kararında (A/RES/66/176) Arap Birliği’nin 2 Kasım 2011 tarihli Eylem Planı’nın uygulanması için Esad yönetimini uyardı ve Birliğin 12 ve 16 Kasım tarihli kararlarını destekledi.
30 Ocak 2012 Rusya’nın Suriye’deki taraflara Moskova’da müzakere etme çağrısı muhalifler tarafından reddedildi.
16 Şubat 2012’de BM Genel Kurulu aldığı kararla (A/RES/66/253) Arap Birliği’nin 22 Ocak 2012’deki kararını tamamıyla desteklediğini ve Birliğin diğer kararlarının da gereğinin yerine getirmesini Esad yönetiminden talep etti. Karar BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a 15 gün içinde Arap Birliği üyeleriyle danışarak kararın uygulandığına dair kurula bir rapor vermesini gerektiriyordu.
Annan’ın 6 Madde Planı: 23 Şubat 2012’de Tunus’ta, Arap Birliği tarafından düzenlenen Suriye’nin Dostları toplantısından önceki akşam, BM ve Arap Birliği Genel Sekreterleri Ban Ki-moon ve Nabil Elaraby yayımladıkları açıklamada Kofi Annan’ın BM Genel Kurulunun A/RES/66/253 No’lu kararı uyarınca atandığını ilan ettiler. Bu karar Arap Birliği’nin Esad’ın çekilmesini öngören planı dahil diğer Birlik kararlarını da onaylıyordu. Dolayısıyla Annan’ın görevinde bu karar doğrultusunda hareket edeceği varsayılıyordu. Rusya Annan’ın atanmasını desteklediğini açıkladı.


ANNAN 6 MADDELİK BİR PLAN AÇIKLADI

16 Mart 2012’de Annan BM Güvenlik Konseyine (BMGK) 6 maddelik bir plan açıkladı. 20 Mart’ta Rusya ültimatom biçiminde olmayan ve Fransa’nın önerdiği BMGK başkanlık açıklamasını destekleyeceğini ilan etti. Sonuçta Annan planına Rusya’nın desteği sağlandı.
5 Nisan’da Annan, BM Güvenlik Konseyine ateşkesin başlayacağı tarihin Suriye rejimi için 10 Nisan, muhalif güçler için 12 Nisan olduğunu söyledi. Bu toplantıyı müteakiben Suriye’nin BM büyükelçisi Beşar Caferi Esad rejiminin Annan Planı’na diğer devletler dahil tüm tarafların uyması gerektiğini söyledi. Ne Annan ne de Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’dan bu açıklamaya hemen bir tepki gelmedi.
14 Nisan 2012’de BM Güvenlik Konseyi 2042 No’lu kararı oy birliğiyle kabul etti. Karara göre tam teşekküllü bir misyon gönderilene kadar her iki tarafla da ilişkide olacak gözlemciler ateşkese uyulup uyulmadığını denetleyeceklerdi. BM Suriye’de Denetim Misyonunu (UNSMIS) 21 Nisan’da yine oy birliğiyle kabul edilen 2043 No’lu kararla kurdu ve Suriye’de konuşlandırdı. 1 Mayıs’ta BM Barışı Koruma Operasyonlarından Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Hervé Ladsous hem Esad yönetimi hem de muhaliflerin ateşkesi ihlal ettiklerini açıkladı.
25 Mayıs 2012 Houla Katliamı: 49 çocuk, 34 kadın ve 25 erkeğin hayatını kaybettiği katliam zaten tartışmalı olan ateşkes sürecini bitiren olay oldu. 1 Haziran 2012 Özgür Suriye Ordusu  hükümete ültimatom vererek operasyonlara başlayacağını, bunu takiben Esad yönetimi de muhalif güçleri ezeceğini ilan ettiler.
Savaşın tekrar başlaması üzerine 15 Haziran’da UNSMIS etkinliklerini durdurdu ve Suriye’yi terk etti.
Cenevre-1 ve Eylem Grubunun Oluşumu: Annan, 27 Haziran 2012’de BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi (ABD, Çin, Fransa, İngiltere, Rusya), Türkiye, Irak, Kuveyt ve Katar Dışişleri Bakanları ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinden oluşan Eylem Grubunu 30 Haziran 2012’de Cenevre’de toplantıya davet ettiğini ilan etti. Cenevre toplantısının sonuç bildirgesinde katılımcılar 6 Madde Planı’nın ve 2042 ve 2043 No’lu BMGK kararlarının harfiyen uygulanması gerektiğini vurguladılar. Toplantının kapanış konuşmasında Annan: “Tüm taraflar, derhal ve diğerlerinin eylemlerini beklemeden, silahlı şiddetin temelli olarak son bulmasına yönelik taahhütlerini yinelemeliler” diyordu.


ANNAN DİPLOMASİSİ NEDEN İŞLEMEDİ?

Cenevre bildirgesi Esad’ın yönetimden ayrılıp ayrılmaması konusunda belirsizlik içermekteydi. Toplantı öncesinde Annan’ın hazırladığı non-paper (resmi nitelik taşımayan belge) geçişin altını oyabilecek, istikrar ve barış sürecini tehlikeye düşürebilecek grupların geçici hükümetten dışlanmaları gerektiğini söylüyordu. Ancak Rusya’nın onayı sağlayabilmek için bu ifadeler sonuç bildirgesinden çıkarılmış ve belgenin dili özellikle muğlak tutulmuştu. Ancak ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton belgede Esad’a açıkça atıf yapılmasa da pratikte yönetimden uzaklaştırılacağını iddia ediyor, Rusya buna karşı çıkmaya devam ediyordu. Bu belirsizlik Eylem Grubu içinde görüş birliğinin oluşmasını ve bir arada hareket etmesini engelledi. 2 Ağustos 2012’de Annan, Suriye rejiminin 6 madde planını uygulamayı reddetmesi, muhaliflerin silahlı eylemleri, ve BM Güvenlik Konseyi’nde birliğin sağlanamamasından ötürü çatışmanın devam ettiğini ve bu koşullarda 31 Ağustos’ta görevini bırakacağını açıkladı. İstifasından bir süre önce verdiği bir röportajda Annan, Rusya ve Batı arasındaki yıkıcı rekabetin Suriye’de bir faciaya neden olduğunu söylüyordu. 17 Ağustos 2012’de Annan yerine BM ve Arap Birliği tarafından Brahimi atandı.


CENEVRE-2'YE NASIL GELİNDİ?

2012-2014 arasında tarafların Esad konusundaki pozisyonları değişmese de İslamcı militanların Suriye’de savaşan muhalif güçler içinde güç kazanması daha acil bir sorun haline gelmeye başladı. 2001 New York saldırılarının yıl dönümü olan 11 Eylül 2012’de Libya Bingazi’de İslamcı militanlar, uçaksavar silahları ve roketatarlarla ABD diplomatik misyonuna saldırıp ABD’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens ve üç personelini öldürdüler. Nitekim mayıs 2013 sonunda The Economist dergisi farklı tarafları destekleseler de Suriye’de yükselen aşırı İslamcılar karşısında ABD ve Rusya’nın yaklaştığını belirtiyordu. Esad’ın yönetimden gitmesini bir ön koşul olarak öne süren ABD’ye karşı Rusya bunun ön koşul değil sürecin muhtemel bir sonucu olabileceğini iddia ediyordu. The Economist’e göre Kerry bu noktada Rusya’nın pozisyonuna yaklaşmakla kalmadı Türkiye’yi de benzer bir pozisyona zorladı.
21 Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta Mahallesi’ne gerçekleştirilen saldırıda kimyasal silahların kullanılması. Daha önce kitle imha silahları kullanımının Suriye’de kırmızı çizgi oluşturduğunu ilan eden Obama’yı zor duruma düşürdü. 30 Ağustos’ta Birleşik Krallık’ta Avam Kamarası’nda Suriye’ye müdahale önerisi reddedilirken, Amerikan Kongresi’nde de birçok temsilci ve senatör müdahaleye açıkça karşı çıkıyordu. Diğer taraftan Obama da hem iç politika hem de Amerikan büyük stratejisinin önceliklerinden ötürü herhangi bir askeri müdahaleden kaçınmak istiyordu. 5-6 Eylül 2013’te Saint Petersburg’da gerçekleşen G-20 zirvesi Suriye’ye ilişkin görüş ayrılıklarını tasdik etse de Almanya’nın perde arkası diplomasisi sayesinde ABD ve Rusya arasında başlayan görüşmeler sonuç verdi. 14 Eylül’de ABD ve Rusya Esad rejiminin elindeki kimyasal silahları yok edilmeleri için uluslararası denetime teslim etmesini içeren bir anlaşmaya vardılar.


CENEVRE-2’DEN NE BEKLENEBİLİR?

30 Haziran 2012 Cenevre Bildirgesi’ne dayanan Cenevre-2 görüşmeleri Esad rejimi ve muhaliflerinin üyelerini barındıran geçici bir hükümet öngörüyor. Bildirgenin önerdiği ateşkes, geçici hükümet ve seçim basamaklarından oluşan süreç tasarımı hâlâ geçerli kabul edilen bir çerçeve. 
Cenevre-2’nin en önemli zayıflığı an itibarıyla delegasyonun Suriye’de savaşan güçleri temsil etme ve onlar adına pazarlık yapma kabiliyetinin düşük olması. Suriye muhalefetin adına görüşmelere katılan delegelerin sözlerinin IŞİD ve el Nusra gibi örgütleri hiçbir şekilde ilgilendirmediği açıkken, Özgür Suriye Ordusunu oluşturan silahlı grupları da ne kadar bağlayacağı bir muamma. Esad’a muhalif olan ancak silahlı mücadeleye girişmemiş unsurların da bu delegasyon tarafından temsil edildiğini söylemek güç. An itibarıyla Esad’a rehin düşmüş ve marjinalize olmuş bu kesim ise Cenevre Bildirgesi’nin öngördüğü siyasi çözüm için vazgeçilmez. Başka bir ifadeyle iç savaşın yırttığı toplumsal doku siyasi çözüm için gerekli olan sivil siyaseti üretemiyor. Diğer yandan Esad rejimini temsil eden diplomatik delegasyonun ise ne kadar pazarlık gücüne sahip oldukları tartışılır. Sonuçta rejimde iktidar esas itibarıyla istihbarat, emniyet ve askeri kumandanın elinde bu açıdan diplomatların manevra alanı olabildiğince kısıtlı.
İran ve PYD’nin Cenevre-2’ye çağrılmamış olması ise konferansın bir başka önemli eksikliği. Konferansa BM, AB, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı yanında 39 devlet katılıyor. Bu ülkelerin içinde Brezilya, Hindistan, Kanada, Meksika, Avustralya, Güney Afrika, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin yer alması konferansın esas amacının süreci uluslararası meşruiyete taşıyan bir pozisyon yaratmaya yönelik olduğunu gösteriyor. İran’ın Cenevre Bildirgesi’ne resmi onay vermeden bu toplantıya katılmasına izin verilmedi, nitekim bu İran’ın Suriye’de söz sahibi olduğunun tanınması anlamına gelirdi. PYD’nin davet edilmesi ise Kürtlerin tarihsel ve coğrafi haklarının tanınması anlamına gelecekti. Sahada silahlı gücü ve kontrolü elinde bulunduran PYD’nin konferanstan dışlanması uluslararası meşruiyete dayandırılan bir sürecin dayatılabileceği riskini barındırıyor. Ancak PYD’nin parçası olmadığı bir sürecin Suriye’de uygulanabilme olasılığı da düşük. Sonuçta ABD ve Rusya için PYD’nin varlığı İslamcı militanlara karşı mücadelede an itibarıyla vazgeçilmez.


SURİYE’NİN DOSTLARI (SD) KİMLERDİR?

SD Rusya ve Çin’in BMGK’deki vetolarını takiben ABD ve Libya fatihi Nicolas Sarkozy tarafından başlatılmış bir girişimdir. SD Toplantıları:
24 Şubat 2012’de Tunus
1 Nisan 2012’de İstanbul
6 Temmuz 2012’de Paris
12 Aralık 2012’de Marakeş
28 Şubat 2013’te Roma
20 Nisan 2013’te İstanbul
22 Mayıs 2013’te Amman
22 Haziran 2013’te Doha
22 Ekim 2013’te Londra
12 Ocak 2014’te Paris
İlk iki toplantısını Rusya ve Çin hariç 70 devletin katılımıyla gerçekleştiren grup, Paris ve Marakeş’te 100’ün üzerinde katılımcıya ulaşmıştır. Ancak 114 devlet ve 15 STK’nin katıldığı Marakeş toplantısı sonrasında Roma ve İstanbul toplantılarına katılım 11 devletle sınırlı kalmıştır. Çekirdek Grup adı verilen bu ülkeler: ABD, Birleşik Krallık, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, İtalya, Almanya, Fransa ve Türkiye’dir.


EYLEM GRUBU KİMDİR?

Kofi Annan’ın davetiyle BM ve Arap Birliği Genel Sekreterleri Ban ve Elaraby, BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesinin Dışişleri Bakanları, Türkiye Dışişleri Bakanı, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, Arap Birliği Zirvesinin Başkanı sıfatıyla Irak Dışişleri Bakanı, Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi Başkanı sıfatıyla Kuveyt Dışişleri Bakanı ve Arap Birliği Suriye İzleme Komitesi Başkanı sıfatıyla Katar Dışişleri Bakanı 30 Haziran 2012’de Cenevre’de Eylem Grubu adı altında bir araya geldiler ve Annan’ın 6 maddelik planının hayata geçirilmesi için taraflara çağrı yaptılar.

* Yard. Doç. Dr., Işık ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Bölümü

ÖNCEKİ HABER

İsviçre zirvelerinde savaş ve ekonomi çakıştı

SONRAKİ HABER

Atom kurumundan skandal açıklama: 140 kat fazla normalmiş!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...