17 Ocak 2014 06:00

Kader’in kaderi Yüzsüz Hayat’ta

Adnan Gerger’in kitabı bugünün gazeteciliğine de bir eleştiri aslında. “Gazetecilik hayatı yansıtmak değil midir?” diye soruyor. Mesleğe başladığı yıllardan bu yana gazeteciliğin yaşadığı değişimin gerçekten giderek uzaklaşmak olduğunu söylüyor.

Kader’in kaderi  Yüzsüz Hayat’ta
Paylaş

Cem GURBETOĞLU
Ankara


Adnan Gerger’in üçüncü romanı Yüzsüz Hayat’ı okuyanların belki ilk düşüneceği, “Bu roman dün mü yazıldı?​” olacak. Evrensel Basım Yayın’dan çıkan kitap her yönüyle güncel, her yönüyle hayatın içinde, her yönüyle gerçek.

Devlet erkanının da içinde olduğu yolsuzluk ve rüşvet skandalı, faili meçhul cinayetler, artık Türkiye’nin bir iç meselesi haline gelen Suriye, Kürt sorunu, Rojava, Gezi direnişi, devlet eliyle beslenen feodal ilişkiler ve kadına yönelik şiddet, çocuk gelinler… Belki bugün gazeteleri taradığımızda karşımıza çıkacak tüm bu başlıklar Gerger’in romanında. Ama onun romanında siyasetçiler, popüler gazeteciler, TV’lerin yeni demirbaşları “uzmanlar” konuşmuyor. Bizzat bu sorunların hayatında yaralar açtığı insanları anlatıyor Gerger.
12 yaşında evlendirilen 13 yaşında anne olup yaşama veda eden Kader Erten’in öyküsü var bu romanda. Tesadüfe bakın ki, romanın kahramanı Nâre’nin çocuk yaşta ölen annesinin adı da Kader. Annenin ve kızının sonu da “Kader”. Ama bu kadere isyanın romanı aslında “Yüzsüz Hayat”.

‘KENDİM BİLE ÜRKÜYORUM’

Gazetecilikte 35 yılı geride bırakan Adnan Gerger’in kendisi de şaşkın, kitabında anlattıklarıyla Türkiye’nin son bir aydır tartıştığı meselelerin bu kadar kesişmesine. “Kendim bile ürküyorum gündemle bu kadar örtüşmesine” diyor. Hatta bu nedenle, kitapları daha yazım aşamasındayken pazarlama çalışmaları başlatılan, gündeme denk düştüğü yerde baskıya sokulan “popüler yazarlar” ile kıyaslanmaktan çekiniyor.

“Yüzsüz Hayat nasıl bu kadar güncel?​” sorusuna yanıtı ise anlattığı öykülerin, karakterlerin hepsinin gerçek olması. “Ben hayatı, izdüşümleri yazmaya çalıştım” diyor ve ekliyor: “Biraz da gazetecilik öngörüsü belki de”.

‘BESİN KAYNAĞIM GAZETECİLİK’

Bugüne kadar şiirden, belgesellere, öykülere, araştırmalara kadar farklı alanlarda üreten Adnan Gerger, romancılığını besleyen ana kaynağın gazetecilik olduğunu kabul ediyor: “Yaklaşık 35 yıllık gazetecilik geçmişimde, sokaklarda yaşama tanıklık ettim. Bu bende müthiş bir birikime yol açtı. Gazetecilik yaparken muhalif olmayı hep aklımda tuttum. Gazeteciliği hayata soru soran, hayatı sorgulayan bir meslek olarak algıladım. Gazete sayfalarında, televizyon bültenlerinde kısa cümlelerle anlatılan bir olayın perde arkasında neler var? Her bir olayın ardındaki gerçeği nasıl olur da yarına bırakabilirim kaygısını taşıdım. Çünkü her bir olay insana dairdir, insanın öyküsünü yansıtır. Bütün edebi ürünlerimde insana dair öyküleri anlatmaya çalıştım.”

ROMANCILARA DA, GAZETECİLERE DE ELEŞTİRİ

Gerger’in kitabı bugünün gazeteciliğine de bir eleştiri aslında. “Gazetecilik hayatı yansıtmak değil midir?​” diye soruyor. Mesleğe başladığı yıllardan bu yana gazeteciliğin yaşadığı değişimin gerçekten giderek uzaklaşmak olduğunu söylüyor. Muhtevasının insan olduğunu unutan gazeteciliğe inat, olayları tarihsel ve toplumsal arka planıyla anlatıyor romanında. “Üçüncü sayfa haberi” diye küçümsenen haberleri romanının kaynağı yapıyor bu anlayışıyla.

Aynı zamanda “popüler roman” piyasasına da bir eleştiri Gerger’in romanı. Onun karakterleri ne kendi kabuğunda kayboluyor, ne de bir yaprak gibi savruluyor. Aksine aşkını yaşamak için neredeyse tüm dünyayı karşısına alan bir kadını anlatıyor. “Savrulacaksan” diyor kadın, “aşkla savrul”. Ama biliyor da gerçeği: “Hayat, seni gerçeği çırılçıplak yaşamaya mahkum eder. Orada düşlere yer yoktur. Çünkü orada töre, kan, zulüm, acımasızlık ve vahşetten başka bir şey değildi, ülkeleri gibi..”

ÖNCEKİ HABER

Halk kütüphaneleri kapanıyor

SONRAKİ HABER

Orhan Kemal bereketli topraklar üzerinde!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...