10 Kasım 2013 10:48

Kaybedenlere övgü!

Kapitalistleşme sürecinin getirdiği yenilikler üretim ve tüketim ilişkilerini neredeyse temelden değiştirmiştir. Bu süreci çöp üzerinden okuyacak olursak, doğanın kendisinden oluşan organik çöplerin yerini inorganik (doğanın yoğun teknoloji ile dönüştürülmesi sonucu oluşan) çöpler almıştır.

Kaybedenlere övgü!
Paylaş

Ozan Çetin

Türkiye edebiyatının en üretken yazarlarından Ahmet Ümit’in son romanı Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, geçtiğimiz Ekim ayında kitapçılarda yerini aldı. Doğrusu; “kitap satılan her yerde”... Kitabın tanıtım afişi bu söylemle göze çarpıyor. Geniş bir okuyucu kitlesinin beğenisini kazanmış yazarın son romanının da ilgi gördüğünden şüphe yok. Şimdiden 150.000 adet basılmış. Öyle ki yazarın kitapları, ülkenin her zaman “çok satanlar”ı içinde.
Bugüne değin onlarca eser neşretmiş yazarın son eseri beklendiği gibi bir polisiye roman. Ancak, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’nde “cinayet” ve “polisiye macera” diğer kitaplarına göre daha ön planda. Yine de iyi bir tarih bilgisine sahip olan Ahmet Ümit, bu birikimini kendine özgün üslubuyla değerlendirmeye devam ediyor.

6-7 EYLÜL’DEN FESTUS OKEY’E, GEZİ’DEN ALİ İSMAİL KORKMAZ’A

Romanın arka planında yer alan unsurlar, olaylar, mekânlar özellikle İstanbullu okurlar için hayli tanıdık gelecek. Azınlık sorunları, 6-7 Eylül olayları, Gezi Direnişi, Kentsel Dönüşüm; Tarlabaşı, Sakızağacı, İstiklâl Caddesi, Kurtuluş; bilindik meyhaneler, lokantalar, gece kulüpleri(!) vs. Bu durum şüphesiz romanı daha kanlı canlı kılıyor. Üstelik “zaman” olgusu da buna hizmet edince, en azından söz konusu noktalar bağlamında, oldukça gerçekçi ve “yaşayan” bir romanla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Zaman kurgusu doğrudan “bugün” üzerinden şekilleniyor: Roman, 31 Aralık 2013 gününün akşamında işlenen bir cinayetle başlıyor ve yalnızca akabindeki birkaç günü kapsıyor. Dolayısıyla yeni yılda romanı okumaya başlayan bir okur, örneğin İstiklâl Caddesi’nde bulunan Feraye’ye demlenmeye gittiğinde, her an Nevzat Başkomiser’le karşılaşabileceğini düşünebilir… Ya da yazarın tam da kendisiyle!
Denebilir ki yazar, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’nde her ne kadar bir öldürme ve sonrasındaki polisiye macerayı anlatıyor görünse de bunları “asıl” söylemek istediğine dair bir paravan olarak kullanıyor. En azından bunu kendine dert edinmiş görünüyor. Günümüz kent yaşamının en can alıcı sorunlarından Kentsel Dönüşüm’ün yarattığı tahribat, siyasi çıkar ve rant, yazarın dikkat çekmeye çalıştığı önemli noktalardan. Romanın omurgasını oluşturan cinayetin içeriği de bu derde hizmet ediyor elbette.
Aslında, romanını “Bu toprakları terk etmek zorunda bırakılan insanların aziz hatırasına...” adayan yazar meramını daha baştan söylemiş oluyor.

BEYOĞLU’NUN KAYBEDENLERİ

Ahmet Ümit’in, kahramanlarını sokağın gerçekliğinden çekip aldığını söylemek mümkün. Sokağın zor koşulları, sokağın mizahı, sokağın argosu, sokağın acımasızlığı zaten bir Beyoğlu sakini olan yazar için bildik. Üstelik yazar, Başkomiser Nevzat üzerinden her zaman kaybedenlerden yana olduğunu, kendini onlara daha yakın bulduğunu açıkça dile getiriyor.
Ancak yazarın söylemeye, anlatmaya, dikkat çekmeye çalıştığı o kadar çok şey var ki -haklı olarak- kahramanların yazarın elinde bir kuklaya dönüştüğünü söylemek sakil durmayacaktır. Bir roman kahramanın karşısında yazarının kontrolü kaybedebileceğini yahut bunun okura dönük güçlü bir etkileşime neden olabileceğini yanal bir durum olarak düşünür ve yine bunun bir roman için “ideal” olup olmadığı tartışmasını bir kenara koyarsak; Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’nin kahramanlarının yazarın indinde birer “araç”a dönüşmesi, “kurgunun ya da nihaî mesajın” gereği diyalog ve monologların bazen sadece buna hizmet ediyor olması, bu denli “güncel” bir roman için bazı sorunları da beraberinde getiriyor.
 Öyle ki kahramanlar kimi zaman neredeyse kendi kişiliklerinin kültüründen, birikiminden ya da psikolojisinden sıyrılıyor ve Ahmet Ümit oluyor. Bu da karakterler üzerindeki “gerçeklik”, “kendiliğindenlik”, “doğallık” gibi önemli nüveleri zedeliyor. Bu, Başkomiser Nevzat’ın idealize edilmesinin dışında, ayrı bir durum. Bir tinerci sokak çocuğunun ya da eğitim seviyesi oldukça düşük başka bir karakterin, kendisinden beklenmeyecek laflar edişi, bir romancı gibi analiz ve tasvirler yapması ya da birçok okurun bilemeyeceği bir ağacın ismini biliyor olması dikkat çekici örneğin. Üstelik karakterin bu ve benzerlerini bilebileceğine, bunlara vâkıf olabileceğine dair öncel bir karakter tahlili olmaksızın.
 Belki de anlatıcı, yazarın kendisi değil de romanın baş kahramanı Başkomiser Nevzat olunca, yazar böyle davranmak gerektiğini düşünmüş olabilir. Çünkü Başkomiser’in deneyimli, idealist bir polis olmasının yanı sıra entelektüel birikime sahip olması dahi bazı olguları aktarmak için yeterli değil. Karakterlerin çoğu da mafya babası, sokak çocuğu, kabadayı, hayat kadını olunca yazar “sanki” dışarıdan sürekli müdahil olmak zorunda hissetmiş kendini.

SONLARKEN...

Bunlara karşın roman; okuru, tüm epizotların içine uzaktan ya da yakından çekmeyi başarıyor. Zaman, mekân ve olayların güncelliği bunda çok etkili. Elbette Ahmet Ümit’in “temiz” cümleleri ve sürükleyici anlatımı da romanı keyifli bir okuma nesnesine dönüştürüyor. Tüm bunlara yazarın kendisinin romanın içine konuk olması, arada bir görünüp gülümsetmesi de eklenince gerçekten capcanlı, yanı başımızda olup bitenin romanı diyebileceğimiz bir eser çıkıyor karşımıza. Ahmet Ümit, kendi hayatında olduğu gibi “ulaşılmaz” olmadığını hatırlatmak istercesine romanında adeta “Ben buradayım! Hemen yanınızda.” demek istiyor. Bunu hem karakterler üzerinden hem de direkt kendi üzerinden çoğun hissettiriyor.
 Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, bir cinayet romanı; ve kendisinden beklenen iyi bir kurgu, iyi bir dil, etkili bir giz ve epizotlar örgüsü çerçevesinde başarılı bir yapıt. Roman, hiç oyalamadan sizi olayların içine sürüklüyor ve sona değin bu tempo aynı şekilde devam ediyor.
 Peki katil kim? Bu, değme bir polisiye roman okurunun dahi kolay yanıtlayabileceği bir soru değil.

ÖNCEKİ HABER

Akademi özgürlük, ifade özgürlüğü ve nefret

SONRAKİ HABER

Kendi söküğünü dikmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...