21 Eylül 2013 14:41

Kuzeyin ormanı savundukça çoğalıyor

İstanbul’da kentsel muhalefetin özellikle son 10 yılda artan mücadele alanında çok sayıda platform, STK, dayanışma grupları, insiyatifler ve benzeri oluşumlar kendini göstermiş ve belirli oranda hareket alanı yaratmış olmasına rağmen kent ölçeğini etkileyebilecek en somut kazanım, elbette Gezi Parkı’nın korunması için veril

Kuzeyin ormanı savundukça çoğalıyor
Paylaş

Ali Yıldırım

İstanbul’da kentsel muhalefetin özellikle son 10 yılda artan mücadele alanında çok sayıda platform, STK, dayanışma grupları, insiyatifler ve benzeri oluşumlar kendini göstermiş ve belirli oranda hareket alanı yaratmış olmasına rağmen kent ölçeğini etkileyebilecek en somut kazanım, elbette Gezi Parkı’nın korunması için verilen tarifi güç kentsel muhalefet ile elde edilmişti.  Kısa sürede kitleselleşen ve ülke ölçeğine yayılan bu hareket sonrasında mahalle ve semt parklarına taşınarak forumlarla varlığını sürdürmeye devam etti. Bu park forumlarının öncüsü diyebileceğimiz Abbasağa Parkı forumu kendi içinde farklı alt çalışma gruplarına bölünerek kenti ve mevcut siyasetleri tartışmaya açtı. Tartışılan konulardan birçoğu kente dairdi ve Gezi sürecinde yaratılan uyanışın etkisi park forumlarında da kendini gösterdi, kente dair olup bitenlere karşı kayıtsız kalmamak için fikirler ve eylemler gelişmeye, bir forumdan başka bir foruma taşınmaya başladı, yayıldı, büyüdü…

BURALAR ESKİDEN HEP DUTLUKTU

Kente dair olup bitenlere dair en önemli farkındalık, kentin kuzey kesiminde yapımı süren 3. Köprü projesi için kesilen milyonu aşkın ağaç ve büsbütün bir doğa katliamına kayıtsız kalınmamasıydı. Birkaç kişinin ön ayak olmasıyla proje sahasında eskiden var olan dutluk alanlara gönderme niteliğindeki “Buralar eskiden hep dutluktu” sloganıyla başlatılan kendi halindeki çevreci eylem kısa sürede yüzlerce kişinin katılma isteğiyle büyüyerek kitlesel bir eyleme dönüştü. Beyaz bir çarşafa çizilen bir ağacın dallarında asılı bisikletler ve uzayıp sarmalayan dallarıyla renkli bir pankartı önüne alan bisikletli bir konvoy kuzey ormanlarını işaret etmek için 11 Temmuz’da Beşiktaş’tan yola çıktı. İlk buluşma yerinden basın açıklaması yapılan son durağa kadar polis ve jandarma engellemeleri ile sıkça bölünse de mesajını vermeyi başardı ve kentin kuzeyindeki doğa katliamını işaret etti. Köprü ayaklarından birinin düştüğü Garipçe’de yapılan basın açıklamasında özetle:
Nüfusu 14 milyona dayandı bu şehrin. Türkiye’de kilometrekareye ortalama 95 kişi düşerken, İstanbul’da bu sayı 2500’ü geçer oldu. 3. köprü, Kanalistanbul, 3. hava alanı, finans merkezi, onlarca yeni gökdelen ve sayıları yüze yaklaşan AVM’lerle sınırlar zorlanmaya devam ediliyor. Her yeni yapılaşmayla giderek daha fazla betonlaşılıyor, asfaltlaşıyor ve aynı oranda toprak ve bitki örtüsünden ödün veriliyor. Ama İstanbul’un yüz ölçümü büyümüyor, doğal kaynakları çoğalmıyor... İstanbul gelişiyor sanırsınız ama aslında tükeniyor!
İstanbul’un hâkim rüzgarı kuzeyden güneye eser ve kuzey ormanları sayesindedir biraz olsun temizlenmiş havayı soluyabilmemiz. İstanbul’un içmesuyu kaynakları, yani su havzaları bu kuzey ormanlarının içinde gizlidir; iki yakaya serpilmiştir ve az buçuk susuzluğumuzu giderir. Kentin ekolojik koridorları, biyolojik çeşitliliği, yaban hayatı, büyük piknik ve mesire alanları, doğal bisiklet rotaları, endemik bitki türleri hep bu yeşil desende saklıdır. En büyük düşmanı ise şehrin güneyden kuzeye büyümesi, yeni yapılaşmalar ve bunları tetikleyen çılgın projelerdir. Bunların başını 3. köprü projesi çeker ki tek başına kentin kuzeyine 7 milyonu aşan ek nüfus çekeceği, 1453 hektar orman alanını ve 2,5 milyondan fazla ağacı ortadan kaldıracağı bilinir. Yeni havaalanını, kuzeydeki yeni şehir projelerini, kanalistanbulu ve bunların tetikleyeceği yeni yerleşim ve yapılaşmaları eklediğinizde kentin nüfusunun 25 milyonu bulması 5-10 yıla bakar. Bu gidişe hiçbir doğal kaynak dayanmaz ve kırılma yakındır”dedi. Derdinin sadece kesilen ve kesilecek olan ağaçlar olmadığın, aslında savunduğu şeyin bu kentin tüm yaşam kaynakları olduğunu anlattı. Bu metin aslında Kuzey Ormanları Savunmasının ilk uzun soluklu mücadele deklarasyonuydu denebilir. Çok geçmeden kesilen milyonu aşkın ağaç için Beşiktaş merkezinde bir düzine gönüllüyle helva ve beraberinde kentin kuzeyinde yaratılan tahribata dair birer broşür dağıtıldı. Ağaçların da birer canlı oldukları düşünüldüğünde dağıtılan helvaların hiç de anlamsız olmadığı ve bundan sonra daha fazla ağaç kesilmemesi için aktarılan bilgiler son derece önemliydi.

KOS SADECE ORMANLARI SAVUNMUYOR

Bu iki etkinlikle birlikte artık Abbasağa Park Forumunun yapıldığı alanın altındaki, küçük forum alanında düzenli toplantılarla kentin kuzey ormanları ve çevresini savunmaya çalışan bir grup insan bir araya gelmeye başladı. Bu hareketin bir adı olmalıydı ve daha da büyümeliydi. Adına “Kuzey Ormanları Savunması” (KOS) dendi ve savunduğu şeyin yalnız orman alanları olmayıp, kentin kuzeyinde süregiden her ölçekteki proje ve tahrip edici fiziki müdahalelerden etkilenen su havzaları, yaban hayatı, endemik bitki türleri, kuş göç ve çoğalma alanları, tarım alanları ve meralar, fundalıklar, dutluklar, seralar… olduğu konusunda uzlaşıldı ve o gün bugündür küçük forum alanında her Cuma akşamının ev sahipliğini yapmaya başladı bu naif hareket.
KOS’un bu zamana kadar ki benzer oluşumlardan farkı daha önce bu mücadele alanında yer almamış, ancak kentsel muhalefete bir şekilde dokunmuş kişileri bu defa olayın merkezinde ağırlayan ve herhangi bir kurum ya da örgüte bağlı olmaksızın kendiliğinden büyüyen bir seyir izlemesiydi. Kendini kısa bir zaman diliminde daha da sevdirdi ve artık belirli aralıklarla eylem yapmadan duramayan, kendini yenileyen ve daha önce denenmemiş eylem ve yöntemleri arayıp bulmaya çalışan bir hareket halini aldı. Geçtiğimiz haftalarda (7-8 Eylül’de) Riva’da yapılan 2 günlük kamp etkinliği bunun en somut örneğiydi diyebiliriz. Gezi’den sonra kurulan kentsel muhalefetin ilk çadırları Riva’da kuruldu ve tümüyle dayanışma içinde geçen iki günlük kamp boyunca çeşitli etkinlik ve forumlarla kentin kuzey ormanları ve genel hali masaya yatırıldı. Kendine yeni aktivistler kazandırdığı kampın dönüş yolcuğunda 3. Köprü projesinin en can alıcı noktalarından birine, Beykoz’daki güzergah alanındaki bir noktaya gidilerek basın açıklaması yapıldı. Yüzlerce KOS destekçisinin ellerinde KOS yazılı kalkanları ile bir arada diktikleri tek bir fidana can suyu verildi, bu tek fidanın ne çok işe yarayabileceği anlatıldı ve bunun gibi on binlercesinin her gün bu proje için kesildiği anlatıldı. Kimse yorgun ayrılmadı Riva’dan ve kimse pişman olmadı. Şimdiyse çoğalan eylem fikirleri arasından seçim yapmakta zorlanan, hala destekçi sayısını arttıran ve benzer mücadele içindeki farklı aktörleri taze mücadele alanına çağıran, bir araya getiren haletiruhiyesi ile KOS var olmaya devam ediyor. Yine aynı yerde, yine aynı saatte. Ve biliyor ki bu mücadele, bu savunma çoğaldıkça kolay ve paylaştıkça güzel.
KOS her Cuma akşamı 20:30’da Beşiktaş Abbasağa küçük forum alanında sizleri bekliyor.
*Kuzey Ormanları Savunması

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Yüzlerce ÖSO militanı el Nusra'ya geçti

SONRAKİ HABER

Son demiryolcu son durak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...