24 Mayıs 2025 04:37

KHK mağdurları göreve iade bekliyor | Barış süreci demokratik haklarla güçlenmeli

Volkan Pekal
[email protected]


5-7 Mayıs tarihlerinde PKK’nin kongre düzenlediğini ve silah bırakma kararı aldığını açıklaması üzerine toplumun farklı kesimlerinden gelen çağrılar, sürecin yalnızca güvenlik odaklı değil demokratik hakları temel alan bir zemin üzerinde ilerlemesi gerektiğini dile getirdi. Kayyımların geri çekilmesi, siyasi tutsakların serbest bırakılması, ana dilinde eğitim hakkı gibi temel talepler yeniden gündeme taşındı. KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri ise Barış Akademisyenleri ile barış talep etmenin bedelini ödeyen kesimlerden biri olarak yeniden görevlerine iade edilmeyi bekliyor.

‘Mağdurların göreve dönmeleri önünde hiçbir engel yok’

Eğitim Sen üyesi ve KHK ile ihraç edilen Münir Korkmaz, kurulması planlanan Meclis komisyonuna yönelik şu çağrıda bulundu, “Bu komisyonun en önemli gündemlerinden biri, KHK ile ihraç edilen kamu emekçilerinin durumu olmalı. Bugün barış süreci yürütülüyorsa ve PKK iltisakı iddiasıyla ihraçlar yapılmışsa, bu iddialar artık hükümsüzdür.”

Korkmaz, ihraç edilen kamu emekçilerinin büyük ölçüde iade edildikleri gibi bir algı olduğuna dikkat çekiyor. Sadece KESK’ten 4 bin 300 kişinin ihraç edildiğini dile getiren Korkmaz, halen 2 bin 300 KESK üyesinin görevine iade edilmediğini hatırlatarak, “Aileleri ile birlikte 1 milyona tekabül eden 250 bin KHK’linin varlığı gerçekten toplumsal bir sorun. Bunun en fazla 25-30 bin kişisi göreve dönebildi. Bugün barış sürecinden söz ediliyorsa, o zaman bu ihraçların çoğu anlamını yitiriyor. Barış talebini dile getirmek suç değildir. Bizi iltisaklı diye dışlamak artık komik geliyor. Hukuksuz KHK rejimi sona ermeli” dedi.  Korkmaz, “KHK’lilerin önemli bir bölümü ya beraat aldı ya da takipsizlikle dosyaları kapandı. Hatta bazıları hiçbir soruşturma bile geçirmedi. KHK iptal edilirse, bu insanların göreve dönmeleri önünde hiçbir engel yok” şeklinde konuştu.

Fotoğraf:Evrensel

‘Takdir edildiğim gün terörist ilan edildim’

Korkmaz, 9 yıl önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda görev yaptığı okulda etkinlikler nedeni ile okul müdüründen tebrik aldığı günün akşamında ihraç listesinde adını görmüş. Bu çelişkili duruma dikkat çeken Korkmaz, “Müdürüm etkinlikleri takdir etti, akşam saat dokuzda bir baktım; T.C. kimlik numaram yayımlanmış. Terörist ilan edilmişim. Bu çok onur kırıcı bir şeydi” diye konuştu. 1980 darbesi sonrası da benzer bir ihraç yaşadığını belirten Korkmaz, bu kez ekonomik ve psikolojik etkilerin daha yıkıcı olduğunu ifade etti. Eşiyle birlikte gelirlerinin yarıya düştüğünü ancak emek ve demokrasi mücadelesinde birlikte olduğu sendika ve arkadaşlarının morali ve desteği ile ayakta kaldığını anlatan Korkmaz, bu örgütlülük içerisinde olamayan birçok kişinin yaşadığı sosyal izolasyon nedeni ile intihar ettiğini, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden KHK mağdurları olduğuna dikkat çekti.

‘Demokratikleşme bizim için hayatta kalmak anlamına geliyor’

Sadece silahların susmasının yeterli olmayacağını dile getiren Korkmaz, “Bir demokratikleşme süreci başlayacaksa, bu Terörle Mücadele Yasası gibi baskıcı yasaların değişmesiyle mümkün olur. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve daha birçok kişi uydurma gerekçelerle içeride. Onların tahliye edilmesi ile olur. KHK’lilerin iadesi ile olur. Dokuz yılda yaşadıklarımızın bir bedeli yok ama biz tüm haklarımızla görevlerimize iade edilmek istiyoruz. Demokratikleşme bu ülkenin geleceği için, ama bizim için aynı zamanda hayatta kalmak anlamına geliyor” dedi.

‘Sendikal faaliyet ihraca gerekçe gösterildi’

Eğitim emekçisi olarak başladığı kamu görevine Seyhan Belediyesinde kültür müdürlüğü yaparak devam eden, ardından KHK ile ihraç edilen Tüm Bel-Sen Üyesi Güven Boğa da sendikal faaliyetleri ve barış mücadelesinde yer alması nedeni ile ihraç edilen emekçilerden. Boğa’nın ihraç gerekçeleri arasında, 1 Mayıs 2010’da Adana’daki tertip komitesinde yer alması, polis müdahalesiyle yaralanması ve sonrasında açılan davalardan beraat etmesine rağmen ayakkabı kutularıyla ilgili bir basın açıklaması nedeniyle suçlanması ile Türkiye Barış Meclisi ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) gibi platformlarda barış ve insan hakları temelli çalışmalarda bulunması yer aldı.

‘Dava KHK’den sonra açıldı’

Boğa, ihraca gerekçe yapılan HDK davasının ihraç edildikten sonra geldiğine dikkat çekerek, “İhraçtan önce dava yoktu. Önce ihraç edildim, sonra yargılandım. 13. Ağır Ceza Mahkemesinde beraat ettim. Ama hâlâ İstanbul Merkezli HDK operasyonunda yargılanan ve cezaevinde olan arkadaşlarımız var” dedi. Boğa, “Barış süreci havası estiriliyor ama HDK’den gözaltına alınanlar içeride. Kayyımla görevden alınanlar, belediye başkanları hâlâ cezaevinde” diyerek demokratik adımların atılmasını istedi. Boğa, şu ifadeleri kullandı, “2016’dan bu yana görevlerimize dönemiyoruz. Eğer samimilerse KHK’lerle ilgili süreci başlatmak zorundalar. Barış Akademisyenleriyle ilgili de aynı şekilde. Sendikal mücadelemizle örtüşen bu platformları savunmaya devam edeceğiz.”

Fotoğraf:Evrensel

‘Barış süreci tek başına iktidara bırakılamaz’

OHAL dönemi ve KHK uygulamalarının siyasi tasarrufların bir parçası olduğunu dile getiren Boğa, barış mücadelesinin tüm demokrasi güçlerinin ortak sorumluluğu olduğunu belirtti. Barış ve ateşkes süreçlerinin gündeme gelmesiyle birlikte Türkiye’de demokrasi güçleri arasında bir bekleme havası oluştuğunu ifade eden Boğa, “Sanki işler bitti ve süreç kendiliğinden ilerleyecekmiş gibi bir algı var. Bu çok tehlikeli” diyerek uyardı. Barış mücadelesinin tek başına mevcut siyasi iktidara bırakılmaması gerektiğini dile getiren Boğa, “Barışın inşası görevi dün olduğu gibi bugün de hepimizin omuzlarında. Eğer bu süreci emek ve demokrasi güçleri sahiplenirse, Selahattin Demirtaş da çıkar, EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros da çıkar, KHK mağdurları işlerine döner. Aksi takdirde süreç uzar, başka operasyonlarla engellenir ve dağılır” ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesinden ilk ret kararını alan kişi olduğunu hatırlatan Boğa, Adana’da görülen HDK ana davasında bir numaralı sanık olduğunu belirterek, “Yüzlerce sayfalık teknik dinlemeler ve delillerle yargılandım ama niyetimiz Türkiye’nin demokratikleşmesi, hak ve özgürlüklerin gelişmesiydi. Devlet bu zihniyetten arınmadığı sürece, şu an gündemde olan ateşkes ve barış sürecinin gerçek anlamda inşa edilebileceğini düşünmüyorum” diye konuştu.

‘Bu haksızlık giderilmelidir’

Okul öncesi öğretmenlik yaparken KHK ile öğretmenlikten ihraç edilen Elif Bakmaz Ölper, neden ihraç edildiğini bilmeden geçen 6 yılın sonunda ihraç gerekçesini OHAL Komisyonuna işe iade talebiyle başvurmasının ardından öğrenmiş. İhraçların sadece bireysel mağduriyetler olmadığını dile getiren Ölper, “İhraçlar tamamen siyasi saiklerle alınan kararlardır. Bizler herhangi bir yargı kararı olmaksızın, gece yarısı yayımlanan kararnamelerle görevlerimizden alındık. Nasıl ki KHK’lerrle ihraç edildiysek, KHK’lear iptal edilerek bu haksızlık giderilmelidir” diye konuştu.

Fotoğraf:Evrensel

Çözümün siyasi irade ve hukuki düzenlemelerde olduğunu belirten Ölper, “Eğer süreç sağlıklı yürütülürse, Türkiye’de demokratikleşmenin önü açılır ve halkların eşit, özgür ve bir arada yaşamasının koşulları sağlanır. Ülkede yaşanacak olumlu gelişmeler bizleri de doğrudan etkiler” dedi. Ölper, emek ve demokrasi mücadelesi veren sendikalara ve siyasi partilere seslenerek, KHK mağdurlarının sesini daha güçlü duyurmaları ve toplumsal dayanışmayı artırmalarının önemine vurgu yaptı. Ölper, “Bu mesele sadece bizim değil, tüm toplumun hukuk, adalet ve demokrasi mücadelesidir ve bir an önce çözülmelidir” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et