700 bin kamu işçisi TİS sürecine giriyor: Yarın yoksul kalmamak için şimdiden mücadeleye
700 bin kamu işçisinin sözleşme süreci başladı. 2024'ü irili ufaklı eylemlerle geçiren kamu işçileri, "Yoksulluk sınırında bir ücret için sendikacıların eline bakmadan harekete geçmeliyiz." diyor.

Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
Andaç Aydın ARIDURU
İstanbul
Kamuda çalışan 700 bin işçi kamu çerçeve protokolü (KÇP) ve toplu sözleşmeler sürecine giriyor. 2024 yılında ücretleri yoksulluk sınırının yarısına inen, vergi kesintileri nedeniyle ücretleri daha da eriyen kamu işçileri, 2024 yılını irili ufaklı eylemlerle geçirdi. Başta savunma sanayisi ve demir yolu olmak üzere çeşitli iş kollarından işçiler ücretlere ek zam yapılması talebiyle Türk-İş’e eylem kararı aldırıp Ankara’da “Zordayız, geçinemiyoruz” mitingi yaptırdı. Ek iş yapmadan geçinemediklerini belirten işçiler, ücretlerin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyor. Kamu işçileri bunun için de şimdiden harekete geçilmesi gerektiğini söylüyor.
"KAZANANLARIN HEPSİ MÜCADELE EDENLERDİR"
700 bin işçiden, çoğunluğunu sağlık işçilerinin oluşturduğu 450 bin işçinin sözleşmesinin başlangıç tarihi ocak, 225 bin işçinin ise mart ayı olacak. Bu süreçte kamu işçilerinin mağdur edildiğini dile getiren bir kara yolu işçisi, “Hepimiz mağduruz ama birlikte ses çıkaramıyoruz. Bu sadece işçiye yıkılacak bir şey de değil ama gücümüzü kullanmıyoruz” diyor.
“Biz yoksul olmak istiyoruz ama olamıyoruz” diyen işçi şöyle devam ediyor: “Bizim beklentimiz yoksulluk sınırına erişeceğimiz bir zam. Mümkünse vergi dilimlerinin kanun düzenlemesiyle sabitlenmesini istiyoruz ama Şimşek engelini geçemiyoruz. Gelinen noktada durumumuz hiç iyi değil. Trilyonlarca kâr elde eden şirketler vergi affına uğruyor, bunu bir kere emekçiye layık görmüyorlar. Ama bizi en çok yaralayan sendikacıların tutumu.”
Kara yolu işçisi, sendikacılara da şöyle sesleniyor: “Her şeyi başaramazsın, her şeyi alamazsın belki ama bu uğurda mücadele edersin, işçi de senin samimiyetini görüp arkandan gelir. Gelinen noktada çözülmeyecek sorun kalmaz. Ama işçi mücadele etmek istiyor, karşısına işveren değil, sendikacı çıkıyor. Ramazan Ağar, ‘Biz istersek olur’ diyor. Demek ki o zaman siz istemediğiniz için olmuyor. Yolsuzlukları bir bir ortaya çıkmış sendikacılar bizi nasıl savunacak? Savunma işçileri eylem yaptı, terörist dediler ya. Daha ne olabilir? Bugün görüyoruz Polonez işçileri, metal işçileri mücadele ettiler, kazandılar. Bakın; mücadele edenlerin hepsi kazanamayabilir ama kazananların hepsi mücadele edenlerdir. İşçi sınıfının gerçek manada kendi öz mücadelesini vermesi gerekiyor. Kimseden beklemeden kendimiz yapacağız, başka yolu yok, yoksa bizim bu gidişle yuvamızı yıkacaklar. Biz ezilmekten beter olduk.”
"GÖSTERMELİK DEĞİL, GERÇEK BİR HAREKET İSTİYORUZ"
Savunma Bakanlığına bağlı çalışan bir tersane işçisi, “Devlet her türlü harcına zam yapıyor, yeniden değerleme oranı yüzde 43’e çıktı, sendikacılar TÜİK enflasyonu üzerinden zam istiyor. En başta bu yanlış. Bir kere açıklanan enflasyon oranı gerçek değil. Bizim sendikacılarımız çalışmıyor. Çıkıp ezdirmedik işçiyi enflasyona diyorlar, neye göre? Ben ek iş yapıp açığı kapatmaya çalışıyorum. Bugün ek iş yapmamak için yoksulluk sınırının altında ücret almamamız lazım. İşçilerin birlik olup gücün kendilerinde olduğunu bilip sendikacılara teslim olmaması lazım. Yalan vaatlere kanmamalıyız artık. Sendikaların başına sağ sol demeden, liyakatli kişilerin gelmesi, şakşakçıların gelmemesi için uğraşmalıyız. İşçinin gerçekten hakkını savunacak kişiler için mücadele etmeliyiz. Göstermelik eylemler değil, gerçekten bir hareket bekliyoruz. Asıl şu an eylemler yapılmalı, asıl şu an harekete geçilmeli. İmza atıldıktan sonra değil, öncesinde sesimizi yükseltmeliyiz. Sendikacılığın birinci kuralı hakkın verilmeyeceği alınacağını savunmak. Sendikacılar, işçiler istiyor ki armut pişsin ağzımıza düşsün. Öyle olmaz, bir şekilde mücadele etmemiz lazım. Vasıflı işçilere 35 bin lirayı reva görüyorlar. Benim 10 tane belgem var, sertifikam var. Devlette işçiyi niye bu kadar aciz bırakıyorlar?” diyor.
"BİZ İSTEDİK VERMEDİLER DİYE GELMEYİN"
Bir demir yolu işçisi de şunları söylüyor: “Enflasyon oranlarının yüzde 44 çıktığı bir yerde memur ve asgari ücrete yapılan zam oranlarını yetersiz görüyoruz. Haliyle bu zam oranlarıyla kamu işçisinin beklentisi ve umudu da azaldı. Ama buna rağmen istenmeli, istenmeli ki hak alınabilmeli. Bunun için de ne yapmak gerekiyorsa hazırız. Sendikadan da bu konuda hareket bekliyoruz. Biz memura verilen seyyanen zammı istiyoruz. Ocak-mart sözleşmelerinde farklar 6.43’e yükseldi. Biz o farkı almayı talep ediyoruz. Artık aldığımız ücretler yoksulluk sınırının altında kalmasın. Sendikalara şu anda güvenimiz çok zayıf. Bu güveni inşa etmesi için sendikacıların bu süreci mücadeleyle değerlendirmesi gerekiyor. Yoksa o koltuklarda çok kalamayacaklar. Bize, ‘Biz istedik vermediler, biz bundan sonra katılmıyoruz’ gibi bahanelerle ve gerekçelerle gelmesinler. Gerçekçi bir mücadele hattı çizsinler. İşçiler olarak biz de sözleşme komitelerinin kurulması için uğraşalım ki sadece sendikacıların eline bakmış olmayalım, biz de işin içinde olalım ki olası durumda sözleşme sürecinde müdahil olabilelim. Şimdiden uyarı eylemleri, iş bırakma eylemleri gibi eylemler yapmalıyız.”
"GÖREVİNİ YAPMAYANLAR İSTİFA ETSİN"
Kamuya bağlı çalışan enerji işçileri eriyen ücretler karşısında taleplerini şöyle sıralıyor: “Biz enflasyonun altındaki bir zam oranını asla kabul etmiyoruz. Bunun yanında OVP’de Maliye Bakanlığının öngördüğü büyüme payı oranında, yüzde 4 refah payı da istiyoruz. Kamu işçileri bugün vergi rekortmeni. Madem vergi rekortmeniyiz, hakkımızı da istiyoruz. Emekte varız, refahta yokuz, biz refahta da olmak istiyoruz. Bu ülkenin üvey evlatları değiliz. İşçi sendikaları uyuyor. Genel grev istiyoruz, bu sözleşmede sendikacılar bu kararı alsın, biz varız. Polonez mücadeleyle kazandı. Biz de mücadeleyle kazanabiliriz. Sendikacılar görevini yapsın. Kıdem tazminatı tabanı eridikçe eridi. Bunu bu hale getirenler istifa etsin artık. Sendikacılar görevini yapsın, yapmayacaksa istifa etsin” dedi.
"UÇURUM BÜYÜDÜ"
Sözleşmeleri ocak ayında başlayacak sağlık işçileri de şöyle konuştu: “Bugün 26 bin liraya çalışan sağlık işçisi var. Memurla aradaki uçurum büyüdü, asgari ücretle aramızda neredeyse fark kalmadı. Bizi görmüyorlar. Sendikacılara kızgınlığımız arttı. Artık sendikacılar bu saatten sonra televizyonlarda istediğini söylesin bir anlamı kalmadı. Artık işçi onlardan sadece sahaya inmelerini bekliyor. Bir eyleme geçmek yok, iyileştirilmiş bir hak yok, sürekli geriye giden işçi hakları ve ücretleri var. Biz sosyal haklarımızı, güvencemizi istiyoruz bu sözleşmede. Bizim sosyal haklarımız yok, işçinin vergisi çok, ek ödemesi var. Bunun karşısında kayıpları karşılaması için sosyal haklar istiyoruz.”
KAMU İŞÇİSİNİN ÜCRETİ BÖYLE ERİDİ
2024 yılında İstanbul Tersane Komutanlığında çalışan ve 35 bin TL net ücret alan bir savunma sanayisi işçisinin ücreti, ocak ayındaki 15 bin 33 TL’lik açlık sınırının iki katının üzerindeydi. Ocak ayında iki çocuklu bir ailenin gıda ihtiyaçları için günlük en az 501 TL harcama yapması gerekiyordu.
Kasım ayına gelindiğinde ise 35 bin TL alan savunma sanayisi işçisinin ailesinin minimum gıda ihtiyaçları için harcaması gereken tutar 699 TL’ye çıktı. En asgari gıda harcamaları için 2024 yılında yüzde 40 düzeyinde artış yaşanmış oldu. Bu artış oranı asgari ücretlilere yapılan yüzde 30’luk zammın tam 10 puan üzerinde.
Ankara’da yaşayan ve yılbaşında 40 bin TL düzeyinde net ücret alan bir kara yolu işçisi 100 metrekarelik bir ev için 11 bin 820 lira ödüyordu. Kasım ayına gelindiğinde ise bu miktar 17 bin 650 TL’ye yükseldi. Ankara’da kira fiyatlarında 2024 yılının ilk 11 ayında yüzde 49.3 oranında artış yaşandı. Yani 2024 başında ücretinin yüzde 30’unu kira masrafı olarak harcamak zorunda kalan bir kamu işçisi kasım ayına gelindiğinde aylık ücretinin yüzde 44’ünü sadece kiraya ayırmak zorunda kaldı.
Bir demir yolu işçisinin net ücreti (30 bin TL) ocak ayında 51 bin 998 TL olan yoksulluk sınırının 21 bin 998 TL altındaydı. Başka bir deyişle yoksulluk sınırının yüzde 57.6’sı oranında ücret alıyordu. Kasım ayına gelindiğinde ise 4 kişilik bir ailenin en asgari ihtiyaçları için harcaması gereken tutar 72 bin 524 TL’ye yükseldi. Demir yolu işçisinin ücreti yoksulluk sınırının 42 bin 524 TL altına ve yüzde 44’üne gerilemiş oldu.
Evrensel'i Takip Et