Yunanistan'da özel üniversiteler yasası: Meclisten geçti, amfilerden geçemedi
Meclisten geçen yasa tasarısı amfi ve meydanlardan henüz geçmiş değil. Üniversitelerin amfilerinde yeni süreçte nelerin yapılacağı tartışılıyor.

Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel
Seyit ALDOĞAN
Atina
Kiryakos Miçotakis başbakanlığındaki Yunan hükümeti özel üniversitelerin kurulmasına olanak tanıyan yasa tasarısını hükümet partisi yeni demokrasinin verdiği evet oylarıyla meclisten geçirerek yasallaştırdı.
Özel üniversitelerin kurulmasının yasallaştırılması sorununun, son yasa tasarısı ile birlikte gündeme getirilmediğini, uzun yıllardır “eğitimde ihtiyaç duyulan reformlar” adı altında yoğun ve sistemli bir propaganda sürdürüldüğünü, ancak bugüne kadar üniversite yönetimleri ve öğrenciler tarafından pratikte uygulanmayan bazı değişiklikler dışında somut bir adım atılamadığını belirtmek gerekir.
ÖZELLEŞTİRME POLİTİKALARININ YAKIN TARİHİ
Özelleştirme politikalarının hız kazandığı 2000’li yılların başından bugüne kadar özellikle enerji, ulaşım, iletişim gibi alanlarda yapılan özelleştirmeler sağlık ve eğitim hizmetlerine kadar geldiğinde kitlesel tepkiler ortaya çıkmış, çok sayıda genel grev ve grevler gerçekleştirilmişti. Dolayısıyla özelleştirmelerin bir bölümü planlandığı şekilde gerçekleştirilememiş ve ancak belli oranlardaki hisselerin satılmasıyla sınırlı kalınmıştı.
2010’lu yıllarda başlayan ve işçi ve emekçilerle tüm yoksul katmanları etkileyen ekonomik kriz yıllarında Avrupa Birliği (AB), AB Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonundan (İMF) oluşan memorandum, özelleştirme politikalarına hız verilmesini, kredi desteği için ön koşul olarak ileri sürmüştü. Krizi fırsata çeviren sermaye politikalarının hedefi olan sağlık ve eğitimde haklar ciddi anlamda budanmış, çalışanların sayısı düşürülmüş, bütçeden ayrılan oranlar mümkün olduğunca en alt seviyelere çekilmiş, çok sayıda hastane ve klinik kapatılırken özel hastanelerle yapılan “iş birliği anlaşmaları” sermaye sahiplerine yeni sömürü olanakları sunmuştu.
EĞİTİMDE ÖZELLEŞTİRME ADIMLARI
Serbest pazar propagandasından eğitim de payına düşeni almıştı. Önce özerklik üzerine tartışma başlatılmış arkasından parasız eğitim hakkına yönelik yeni düzenlemeler yapılmış, bütçeden ayrılan pay ciddi oranda aşağılara çekilmişti. Eğitime ayrılan bütçeyi ekonomi üzerindeki “kamburlardan biri” olarak tanımlayan ve özel eğitimi savunan hükümet ve hükümet yanlısı medya organları, sistemli bir propaganda başlatmışlardı.
Yunanistan istatistik kurumunun 2021 yılı için yayımladığı bilgiler hükümetlerin eğitim politikalarının ciddi sorunlar doğurduğunu ve anayasal bir hak olan eğitim hakkının emekçi çocuklarının elinden alınmaya çalışıldığını ortaya koyuyor. 2019-20 yılları için yayımlanan eğitim raporunda yüksek eğitim kurumlarında toplam 16 bin 566 eğitim ve araştırma emekçisinin bulunduğu vurgulanıyor. Bu 2008-2009 yılları ile kıyaslandığında yüzde 32.7’lik bir düşüş anlamına geliyor. 12 yılda 7 bin 904 kişilik bir eksilme olmuş. Bunun 1877’si eğitimci, geriye kalanlar ise araştırmacı, profesör, yönetici vb.
2021 yılında, geçmiş yıllarla kıyaslandığında eğitime ayrılan bütçe yüzde 17.7 oranında azalmış. Bu 1.82 milyar avroluk bir düşüş anlamına geliyor. 2008-2021 yılları arasında eğitimde yapılan kesintiler ise 6.1 milyar avroya denk düşüyor.
Emekçi ailelerin eğitim için ayırdıkları bütçe tavan yaparken özellikle İngiltere’ye bağlı üniversitelerin “kolej” adı altında kurdukları özel okulların kârlarını katladıkları görülüyor. 2015-20 yılları arasında beyan edilen net kâr 16.5 milyon avro.
SON HAMLE: ÖZEL ÜNİVERSİTELER
Bankalar sistemine, silahlanmaya, vergiden muaf tutulan sanayicilere, rekabetçi ekonomi adı altında sermaye sahiplerine, armatörlere vb. milyarlarca avro aktaran ama kamusal eğitimi yük olarak gören Kiryakos Miçotakis Hükümeti, yaklaşık iki buçuk ay önce özel üniversitelerin kurulmasına olanak sağlayan yasa tasarısı hazırlandığını açıklamıştı. Hükümet, on binlerce gencin yurt dışında okumasının çok sayıdaki aileyi zor durumda bıraktığını söyleyerek, eğitimde “yeni fırsatlara” yönelinmesi ve “Uluslararası planda saygın üniversitelerin ülkede yatırım yapmasının önünün açılması” gerektiği vb. söylemleri ileri sürdü. Eğitimde, sermaye ekonomisinin ve politikalarının neden olduğu tüm sorunlar “Kamunun eğitimdeki tekelciliğine” bağlandı.
Ancak temel bir hak olan eğitim hakkının gasbedilmesine yönelik hazırlanan kılıflar Yunanistan öğrenci gençliğinin tepkisiyle karşılaştı ve bir anda çok sayıda okulda işgaller başladı. İki buçuk ay süren direnişler boyunca parasız- demokratik eğitim hakkı savunuldu ve yasa tasarısının geri çekilmesi talep edildi.
ÖĞRENCİLERİN MÜCADELESİ
Yasa tasarısının 8 Mart’ta meclisten geçmesine kadar 150’nin üzerinde fakültede ve okullarda işgaller yapıldı. Perşembe günleri tüm ülke genelinde koordineli öğrenci eylemleri gerçekleştirildi. Başkent Atina’da yapılan merkezi gösterilere 50 binin üzerinde öğrenci katıldı. Aynı günlerde yapılan köylü direnişleri ve işçi grevine de güçlü katılımlar sağlandı.
Ülke genelinde kurulan öğrenci koordinasyon komitelerinin çağrısıyla hemen hemen tüm okullarda öğrencilerin ezici çoğunluğunun katıldığı genel kurul toplantıları yapıldı. Toplantıların birkaçı hariç hepsinden direniş kararları çıktı. Hükümet yanlısı medyanın işgalleri gerçekleştirenlerin azınlık olduğu propagandasına karşılık yapılan kitlesel genel kurul toplantıları direnişleri daha da meşru duruma getirdi.
Polisin üç okulda yapılan işgalleri şiddet kullanarak kırması karşısında yılmayan öğrenciler yeniden işgallere yöneldiler. Kısa sürede hareketin kitleselleşmesi karşısında hükümet planlanan süreçten bir ay sonra yasa tasarısını meclise getirebildi ve yasa tasarısının kamu eğitimini daha da güçlendirmek için hazırlandığı açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Özel üniversiteler üzerinde sürekli bir kamu denetimi olacağı propagandasıyla kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı.
HÜKÜMET PROPAGANDASI VE MECLİS MUHALEFETİNİN TUTUMU
Hükümetin “Yunanistan ve Küba dışındaki tüm ülkelerde özel eğitimin yasal olduğu” propagandası kamuoyunda belli bir destek sağladı. Mecliste, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) dışında kalan diğer muhalefet partilerinin hepsi cepheden tutum almayarak, “kâr amacı gütmeyen” özel üniversitelere karşı olmadıklarını tersine desteklenmesi gerektiğini açıkladılar. SYRIZA uygulama yasalarına, yani kuruluş biçimine karşı olduğunu açıkladı. Bu tutum, hükümete propaganda olanakları sağlarken yasa tasarısının sokaktaki halk ve gençlik muhalefetine rağmen meclisten rahatlıkla geçmesine yol açtı. Muhalefet partileri parasız-demokratik eğitim hakkı değil yasa tasarısının anayasaya uygun olup olmadığı tartışması içine girdi. Dolayısıyla hükümetin propagandası güç kazanırken muhalefet savunma pozisyonunda kaldı.
Muhalefetin bu tutumu köylü direnişinde de kendini gösterdi. AB ortak tarım politikalarına karşı cepheden tutum alınmadı. Üreticilerin temel sorunlarının çözüm bulmamasının nedeni olarak AB ile “yeterli görüşme” yapılmaması ve doğru politikaların izlenmemesi gösterildi.
Özel üniversitelerin kurulmasını “fırsat” olarak değerlendiren -çoğunluğu oluşturmasa da- bir gençlik kesiminin olduğunu da belirtmek gerekir.
AMFİLERDEKİ BİRLİK SOKAĞA YETERİ KADAR YANSIMADI
Üniversite amfilerinde yapılan genel kurul toplantılarının kitlesel olması ve kitlesel olarak kararlar alınması kuşkusuz öğrenci gençlik hareketinin esas gücünü oluşturuyordu. Polis terörüne ve sistemli kara propagandaya rağmen on hafta süren ve kitleselliği ile dikkat çeken hareketi daha da güçlendirecek birlik ve ortak hareket etme çağrıları yetersiz kaldı. Amfilerde oluşan birlik ve ortak tutum sokaklara yansımadı. Koordinasyon komitelerinin farklı siyasi yapılanmaların etkisi altında olması, ülke genelinde devam eden direnişin beklenen merkezileşmeyi oluşturamamasına neden oldu. Hareketin kitleselliği ile direnişin boyutları ve biçimleri arasındaki uyumsuzluk var olan potansiyelin alanlarda temsil edilememesine yol açtı.
Haftalar boyu ana yollara traktörlerle ve diğer tarım araçlarıyla çıkan köylülerin temel taleplerinin kısmi olarak kabul edilmesi karşısında köylü direnişinin son bulması gençlik hareketi içinde belli bir umutsuzluğa neden oldu denebilir. Birçok bölgede köylü, gençlik ve işçi direnişlerinin dayanışmasının canlı ve radikal bir atmosfer oluşturduğunu gösterdi. Ancak sendikalar genel olarak dayanışma ötesine geçen somut adımların atılmasında yetersiz kaldılar.
Meclisten geçen yasa tasarısı amfi ve meydanlardan henüz geçmiş değil. Üniversitelerin amfilerinde yeni süreçte nelerin yapılacağı tartışılıyor.
Evrensel'i Takip Et