10 Mart 2013 04:10

Tiyatro eleştirisine gereksinme var mı?

Tiyatro eleştirisi birçok boyutta ele alınabilir. Tiyatro kuramları bağlamında yapılan çalışmalardan, bir oyun yazarının ve yapıtlarının incelenmesinden, bir oyunun belirli bir eleştirel yöntemle çözümlenmesinden, oyun yazma ve sahneleme biçemlerini etkileyen akımların tanıtılmasından tutun da, tiyatroya ilişkin sanatsal/toplumsal/p

Tiyatro eleştirisine gereksinme var mı?
Paylaş

Prof. Dr. Ayşegül Yüksel*

 

ALAN MEMNUN SATAN MEMNUN!

Bu boyutları kucaklayan tiyatro eleştirisi ülkemizde 1950’lerden bu yana adım adım oluşmuştur. Ne ki eleştirmen sayısı ve niteliği açısından, ulaşmış olması gereken düzeyin gerisindedir. Bunun temel nedeni, tiyatro eleştirmenliği adına ortaya konan emeğin parasal karşılığı olmayışıdır. Emeğin karşılığının olmadığı bir alanda, gelişmeyi tetikleyecek bir sıçrama beklenemez. Meydan, tiyatro üstüne laf ebeliği yapmaktan hoşlananlara kalmış demektir. Bu böyle biline… Bir başka olumsuz neden de eleştirinin ‘okuma edimi’ gerektirmesidir. Oysa biz toplumca okumayı sevmeyen, tiyatro eleştirisi bağlamında da ‘sözlü gelenek’ten ‘görüntülü-konuşmalı medya’ ve ‘sosyal medya’ geleneklerine yatay geçiş yapıvermiş bir toplumuz. Aradaki ‘yazılı gelenek’ (basında oyun eleştirisi okuma kültürü) ne yazık ki gündelik okumalarımızın bir parçası olamadan yerini, tiyatroya ilişkin medya-magazin haberlerine, tanıtım öncelikli şişirilmiş yazılara, ya da çoğu gelişigüzel yazılmış ‘İnternet metinleri’ne bıraktı. Eskiden komşumuzun beğendiği oyunlara giderdik, şimdi de ‘chat’ yoluyla salık verilen sahne olayları tutuluyor. Medya yoluyla ‘popüler kültür’ olarak sunulanı ‘kültür’ olarak değerlendiren seyirci de, çoğunlukla, yalnızca medyatikleşmiş sanatçıların sunduğu tiyatro ile ilgileniyor. Alan memnun satan memnun… Oyun eleştirilerini okuyanların sayısı böylece azaldıkça, yayımlanan eleştiri yazıları da iki uçta bocalamaktadır: Günlük basında tiyatro eleştirisine verilen önem gitgide azaldıkça yazılara ayrılan yer gitgide daraltılır ve yazarı hiçbir şey söyleyemeyecek duruma getirirken, gazetelerin tam tersine, boyutluca olması istenen bir dergi yazısı da okurun ilgisini ayakta tutma adına, laf salatasına dönüşme tehlikesiyle yüzleşmektedir.

TİYATRO ELEŞTİRSİNİN GERÇEK İŞLEVLERİ

Tiyatro eleştirmenliği ise -ideal koşullar doğrultusunda- birkaç düzlemde açıklanabilir. ‘Dram’ bir edebiyat türüdür. Dolayısıyla, bir tiyatro metninin incelenmesinin ya da genel edebiyat/sanat akımları içinde tartışılmasının söz konusu olduğu durumlarda, tiyatro eleştirmeni, edebiyat eleştirmeniyle aynı işlevi taşır. Ancak, ‘tiyatro eleştirisi’ denince akla öncelikle ‘sahnelenmiş bir oyunu değerlendirme’ edimi gelmektedir. Bu bağlamda eleştirmen, hem edebiyat eleştirmeni hem de ‘performans’ eleştirmeni sorumluluğu taşımaktadır. Her iki işlemi de gerçekleştiren tiyatro eleştirmeni sahne olayının vazgeçilmez bir parçasıdır; çünkü, söz, müzik, hareket, mimik, giysi-çevre-ışık-efekt tasarımları bütününün oluşturduğu sahne olayını “öte-dil” (eleştiri dili) kullanarak yeniden üretmektedir. Dahası, izlenen etkinliğin içeriği ve biçimi, gerek yapıtın gerekse sahne olayının kendi içinde tutarlılığı ve toplumsal/sanatsal bağlamda geçerliliği yazı yoluyla tartışılmaktadır. Tiyatro eleştirmeni, yapımı izlemiş ya da izlememiş olan okurlara, ve sahne olayını yaratanlara seslenir. Sahne olayı karşısındaki ‘duruş’ları açısından birbirinden farklı bakış açılarına sahip okurlar için yazmaktadır. Bu nedenle de eleştirmenin, yazısının doğru anlaşılmasını sağlamak için yaptığı her belirlemeyi açık seçik gerekçelere dayandırması gerekmektedir. Bu noktada, bir yazınsal bütün oluşturan yazının kendi içinde tutarlı olması da önemlidir. Ne ki, tiyatro eleştirisinden öncelikle beklenen, sahne olayını ‘olumlu’ ya da ‘olumsuz’ yönde yargılamasıdır. Eleştirmenin ‘yargı’sı hiç kuşkusuz ‘değerlendirme’ süreci içinde yer almıştır. Ama okurlar, ‘oyun her şeyiyle harikaydı’ ya da ‘bir başyapıt sahnede rezil edilmiş’ çeşidinden kesin belirlemeler ister. Okurlar eleştirmenden, seyretmiş oldukları yapıma bireysel düzeyde verdikleri tepkinin bire bir karşılığını beklemektedir. Tiyatro eleştirisi de bireysel bir ‘bakış açısı’ sunmaktadır. Yansız değildir, ama okurun, yazarın ya da sanatçıların “yandaş”ı da değildir. Kimi yorumda seyirciyle, kiminde ise yazar ya da sanatçılarla ters düşüyor olabilir. Dahası, farklı tiyatro okumaları yapmış, farklı izleyicilik deneyimlerine sahip eleştirmenlerin aynı yapım üstüne olan görüşleri farklı olabilir. Önemli olan, farklı eleştiri yazılarından süzülen düşüncelerin, yakın ve uzun dönemde, yazarı, sanatçıyı ve seyirciyi daha nitelikli bir tiyatro arayışına götürmesidir. Bu da eleştiri yazılarının, seyirci/okur beklentisinin biraz daha üstünde olan bir düzeyde oluşturulmasıyla gerçekleşebilir.


ŞİMDİYİ  BELGELEMEK!

TİYATRO eleştirmeni seyirciyle sahne olayını buluşturma yanında, bir başka işlev daha yüklenir: Tiyatro olayının ‘şimdi’sini belgeleme yoluyla, gelecek kuşaklara ‘geçmiş’in izini sürme şansı vermek. Bu yapılmazsa, tiyatro adına daha önce ortaya konmuş çabalar ve üretilenler unutulup, ortaya konan -eskisine benzer- çabalar ‘yenilik’ gibi gösterilir. Sonuç, tiyatronun, ‘geçmiş’siz ve ‘gelecek’siz kalarak, kısa zamanda unutulmaya tutsak bir ‘şimdi’de sürüklenmesidir… Tiyatro eleştirmeni, belgeledikleriyle, bilinenin unutulup yeniden keşfedilmesine, bir başka deyişle, bilinenin yinelenmesine ve yenilikmiş gibi yeniden pazarlanmasına karşı ciddi uyarılar oluşturabilir. Sayıları gün geçtikçe azalmakta olan nitelikli tiyatroseverler ve okurlar için ideal okuma koşullarını sağlayarak, tiyatro eleştirisini saygın bir düzeyde tutmaya çalışan yazarların sabrının tükenmeyeceği umut edilmeli… Hepsi bu…

*Tiyatro Eleştirmeni/ Yazar/Akademisyen

Hazırlayan: Erkan ARAZ [email protected]

YARIN Yılmaz ONAY: Eleştiri gerçekten ciddi iştir

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Chavez sonrası Venezuela nereye gider?

SONRAKİ HABER

Kazalar artacak ulaşım zamlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...