Sağlıkçının tükenen umudunu fırsata çeviriyorlar: İnsanca bir yaşam mücadeleyle gelir
Hemşireler Almanya, İngiltere, ABD gibi hemşireye ihtiyaç olan, gelir düzeyi görece iyi ülkelere göç etmeye çalışıyor.

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı sağlık istatistikleri yıllığına (2021) göre, 1 milyon 251 bin 922 sağlık çalışanının 232 bin 442’si hemşire. Son iki yılda yapılan atamalarla hemşire sayısı ancak 292 bine ulaşmışken binlercesi hâlâ atama bekliyor. Nüfus başına düşen hemşire sayısında en kötü üçüncü ülke olan Türkiye’de yeterli hemşirenin olmaması, iş yükünün çok fazla olması, son açıklanan memur maaş zamlarıyla beraber maaşları yine yoksulluk sınırı altında kalan hemşireler çareyi yurt dışına göç etmekte buluyor. Hemşireler Almanya, İngiltere, ABD gibi hemşireye ihtiyaç olan, gelir düzeyi görece iyi ülkelere göç etmeye çalışıyor. Hemşireler bunun için yabancı dil kurslarına yönelirken bu durumu fırsata çevirmeye çalışan kimi ‘sendikalar’ ise üye sayılarını artırıp barajı geçebilmek için, hemşirelere sendikaya üye oldukları takdirde, İngilizce ve Almanca dil paketleri kursu vadediyor.
"SENDİKALAR DEĞİŞMESİ İÇİN MÜCADELE ETMELİ"
İstanbul’daki Fatih Sultan Mehmet Hastanesinde çalışan sağlık emekçileri, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına bağlı yapılan zammın kimseyi memnun etmediğini söylüyor. Artık Türkiye’de yaşamanın çok zor olduğunu ifade eden emekçiler kendi hastanelerinden de yabancı dil kurslarına, dil paketi vadeden sendikalara ve yurt dışına göç etmeye yönelen çok sayıda hemşirenin olduğunu anlatıyor: “Daha bugün bir hemşire arkadaşımız dilde B1 sınavını geçtiği için çok seviniyordu, bu onun için yurt dışına bir adım daha yaklaşmak anlamına geliyor. Özellikle genç sağlıkçılardan çok sayıda göç etmek isteyenler var. Kendi toprağımızda, kendi insanımıza hizmet edemez duruma geldik. Genç Sağlık-Sen gibi sendikalar barajın altında. Üye sayılarını artırmak ve barajı geçmek için bu krizden yararlanıyorlar. Sağlıkçılar için üye olmaları durumunda, Almanca, İngilizce gibi dil paketi sunuyorlar. Yani resmen, bu göçü kendi çıkarları için destekliyorlar. Oysa sendikalar bu koşulların değişmesi için mücadele etmeli.”
"ÜYE SAYILARI HIZLICA ARTIYOR"
25 yıldır çalıştığını söyleyen bir sağlık emekçisi, “Sağlıkçılar artık umutsuz, bıkkın. Eskiden doktorlar gidiyordu ya, şimdi hemşireler de gidiyor yurt dışına” diyor: “Yoğun bakımdaki arkadaşlardan üç dört kişi dil kursuna başladı. Şimdi yeterlilikleri tamamlamaya çalışıyor çoğu. Özellikle seçimden sonra umut sıfıra indi. Şimdi ‘Biz kendimizi kurtaralım’a döndü her şey. Bilinç çok zayıf, sendika bir Almanca kursu veriyorsa, üye buna ‘kazanım’ diyor. Genç Sağlık-Sen yeni kurulan bir sendika ve hızlıca üye sayısını artırıyor. Yani bir sendika ‘Bu ülkeden git, buradan bir şey olmaz. Almancanı öğren, git kardeşim’ diyor açıkça... Sendikalar bunu barajı aşmak ve üye sayısını artırmak için yapıyor. Ama mücadelenin de sendikacılığın da içini boşaltıyor bu durum.”
"GÖÇ ETMEK DEĞİL, HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ"
Bu göç arayışının altındaki sebepleri yeni zamlarla ve kendi yaşamındaki zorluklarla değerlendiren bir sağlık emekçisi, “Ben 20 yıl önce memuriyete başladığım zaman asgari ücret 348 liraydı, benim aldığım ücret ise 1650 liraydı. Kaç katıymış o zaman ve şimdi kaç katı? Şu an ülkenin yüzde 65’i asgari ücretle geçiniyor. Tek adam, herkesi aşağıda birleştirdi. Eskiden köye yılda iki defa giderdik, şimdi bir defa bile gidemiyoruz. Bir aylık mutfak masrafı benim maaşımın yüzde 50’sini geçiyor. Tatile, sinemaya gidemiyoruz. Eskiden haftada bir sahil kenarına, restorana giderdik. İnsani ihtiyaçlar bunlar, kendimizi insan gibi hissetmenin gerekliliği, lüks değil. Maaşa zam geldiği günün ertesi günü etiket fiyatları da değişiyor. Ben yeni zamla 28 bin lira alacağım ama ben 28 bin liralık iş mi yapıyorum? Biz 24 saat hasta başındayız. Hiçbir insanevladının dahi yapmayacağı işleri yapıyoruz. Pansumanı tedaviyi geçtim; yara bakımı, vücut banyosu, tırnak kesimi, alt temizliği… Yaptığım işten gocunmuyorum ama büyük emek veriyoruz, bu emeğinin karşılığını ver en azından. Genç sağlıkçılar bir yıl içinde tükendiklerini söylüyorlar bu tabloda. Dilini geliştirip başka ülkeye gitmek istiyor bu yüzden. Ben bu coğrafyada doğmuşum, kendi insanım benim hizmetimi alsın, ama hizmetimin karşılığını da alayım istiyorum. İkramiyemiz, yol paramız yok. Sosyal haklarımız yok. Verilen yemek yenilecek bir yemek değil. Giyim yardımı ile bir terlik dahi alınmıyor. Eskiden “Raybüs” gibi servisler vardı, bu hakların hepsini aldılar. Güvenliğimiz yok, canı sıkılan şiddet gösterebiliyor. Biz bu şartlarda hakkımız olanı, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Mesleki onurumuz kalmadı bizim. Hastaları döndür kaldır, yıllar içinde bel fıtığı oldum, sistem hepimizi kullanıyor. Bireysel kurtuluş çözüm gibi görülüyor, hakkını alan kenara çekilmesin, bunları birlikte mücadele ederek ancak kazanabiliriz. Bu koşullar karşısında göç etmek değil, hakkımız olanı almak istiyoruz” diyor.
Konuyla ilgili bilgi almak için Genç Sağlık-Sen’i aradığımızda ise telefonlarımıza yanıt veren olmadı.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
"SENDİKALAR İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN MÜCADELE YÜRÜTMELİ"
Daha önce babasının da Fatih Sultan Mehmet Hastanesinde sağlık emekçisi olarak çalıştığını dile getiren bir sağlık emekçisi de “Buradan aldığı, eve giren tek maaşla dört çocuğuna bakmış ve 2002 yılındaki emeklilik tazminatıyla bir ev alabilmişti. Ben altı yıldır çalışıyorum, bu altı yılda çok büyük kayıp yaşadım. Altı yıl önce alım gücüm vardı, sosyal aktivitelerimiz vardı, hiçbir kaygı gütmeden tatile gidiyorduk. Eşim de sağlıkçı. İki memur olunca çok rahat sanılıyor ama 12 bin lira sadece ev kredisine gidiyor, hâlâ düğün borçlarını ödüyoruz. Burada Sağlık-Sen yetkili. TİS’te masaya oturan, hükümetin muhatap aldığı onlar. O yüzden ben onlarda da suç olduğunu düşünüyorum. Çünkü yüzde 15’lik zamları ayakta alkışlayan onlar. Sendikalaşma fikri memuriyette çok yok. ‘Biz niye varız, niye sendikalıyız, neden üyeyiz, sendika ne yapmalı’ fikri yok. Sendikaların bir şey yapacağına dair inanış da yok. Grev hakkımız da yok. Yetkili sendika için kazanım için bir çaba da yok. Bu durum sendikayı ve işvereni TİS görüşmelerinde bastırmamızın da önüne geçiyor. Biz liyakat istiyoruz, yetkili kişiler etkili olmalı. Tek kalem maaş istiyoruz, özlük haklarımız çok zayıf, bunların iyileştirilmesini istiyoruz. Yoksulluk sınırının üstünde ücret istiyoruz. Bu hakları elde edebilmek için SES’te örgütlendik, çünkü insanca bir yaşamı ancak fiili bir mücadele ile alabiliriz.”
"MAAŞ YATTIĞI GÜN BİTİYOR"
20 yıllık bir sağlık emekçisi de 16 bin 500 lira aldığını söylüyor. TÜİK verilerine oldukça tepkili: “Gerçeği yansıtmıyor. İnanmıyoruz. Cebimize baktığımızda enflasyonun söylenenin çok çok üstünde olduğunu görüyoruz. TÜİK bizi kandırıyor. Buna göre memura yansıyan zam da çok az oldu. İki ay önce vadettikleri çoktan bu süreçte eridi. Ayın 15’inde bankaya yatan ücretimiz gününde eksiye düşüyor. Bu ilave zammın emekliliğimize yansıması sıfır. Daha önce yapılan zam maaş katsayısına göre sayılıyordu, ona göre emekliliğimize yansıyordu. Şimdi ek ödemeye, nöbet ödemesine ya da emekliliğe hiçbir yansıması olmayacak. Şimdi bazı belirsizlikler de var, önümüzdeki TİS’te yine memur katsayısına göre zam yapılacak. Bu 8 bin lira zam ayrı bir kalem olarak mı kalacak, yoksa onun üzerinden mi zam yapılacak belli değil. Yani TİS’te bunun nasıl yer alacağı belirsiz, o yüzden bu yeni zam sonraki zam oranlarımızı da olumsuz yönde etkileyebilir.”
"YENİ ZAM KİRAYI BİLE KURTARMADI"
25 yıldır çalışan bir sağlık emekçisi de yeni zamla 24 bin lira alacağını, alacağının yarısının kiraya gideceğini söylüyor. Senelerdir kirada oturduğunu belirten sağlık emekçisi, “Şu an bir evin maliyeti iki memur için 30 yıl, arabanın ise 10 yıl. Ev sahibi şimdi bizi çıkarıyor. Şimdi oturduğum bölgede evler en az 15 bin lira. Aldığımın yarısından fazlası eve gidecek. Anadolu’dan yeni gelen, yeni atanan genç memurlar tek başlarına eve çıkamıyor. En yaşanmaz yerlerde bile üç dört kişi birlikte ev tutup yaşıyorlar. Zaten zor koşullarda yaşayan sağlıkçılara bu reva mı?” diyor.
Yeni zam oranına ilişkin hastanede oluşan tepkilerin söylemle sınırlı kaldığını anlatan sağlık emekçisi şöyle devam ediyor: “Özellikle de işçiler daha fazla ücret alıyor gibi söylemler kullanılıyor. Temizlik işçisi 25 bin, hemşire 15 bin alıyor şu an. Biz bu çatışmayı engellemeye çalışıyoruz. Onlar alsın tabii ama biz neden almıyoruz, biz de alalım. Esas burayı böyle tartışmak lazım. Hepimiz insanca yaşayacak bir ücreti hak ediyoruz. Ama hükümet doktoru, hemşireyi, hizmetliyi bilerek bölüyor. Bilinç yoksa da kutuplaşmaya neden oluyor bu durum.”
TİS süreçlerini de eleştiren emekçi, “TİS’te işverenin son noktayı koyduğu bir süreç yaşayacağız yine. Geçen sözleşmede Memur-Sen yüzde 21 ile oturacağız deyip yüzde 5 ile kalktı. Tek kişinin, tek tarafın bağladığı bir süreç yaşanıyor. Bizi bölmelerine karşı, sendika ayrımı yapmadan bu duruma birlikte tepki göstermeliyiz. Yoksa yoksulluk altında kalmaya devam edeceğiz” diyor.
37 YIL ÖNCE BAŞLADIM, HÂLÂ ÇALIŞIYORUM
İlave ödemenin emekliliğe yansımayacağı uyarısında bulunan sağlıkçılar, bugün emekli olurlarsa kiralarını bile ödeyemeyecek bir ücretle karşı karşıya kalacak. Bu yüzden 37 yıllık bir hemşire, 10 yıldır emeklilik hakkının olmasına rağmen emekli olmayı düşünmediğini anlatıyor: “Ek ödemeler emekliliğimize yansımıyor, ben şimdi emekli olsam 10 bin küsür lira ancak alacağım. Emekli maaşımız içler acısı. Buradan emekli olan bir arkadaşım gidip özel hastanede çalışıyor, nasıl geçineyim diyor. Emekli olsam şu anki maaşımı alamayacağım için hâlâ çalışıyorum. 10 yıldır emekliliği hak ettim ama kiramı ödemem lazım, oğlumu okutmam lazım diye diye emekli olamadım... Şimdi de kredi ödüyorum, yine emekli olamıyorum. İlk memur olduğumda emekli olunca ne güzel dünyayı gezerim diye hayal ediyordum, iyi bir para alacağımızı hayal ediyorduk. Eskiden emekli olan arkadaşlarımız ev alabiliyordu, sonra bu arabaya dönüştü, şimdi hiçbir şey alamıyorsun. 37 yıl önce başladım, bak hâlâ çalışıyorum.”
Evrensel'i Takip Et