04 Şubat 2023 16:49

17. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi: "Anlatılan hem bizim hem de dinleyicilerin hikayesiydi"

17. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi sona erdi. “Anlatılan, hikâyesini anlattıklarımızın da ötesinde, bizzat bizim de hikayemiz.”

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sıla ALTUN
ODTÜ

17. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi bu sene onlarca oturum ve yüzlerce sunumun ardından sona erdi. Bu oturumlardan bir tanesi olan “Textum Dergi Oturumu: Türkiye’de Gençlik, Çalışma ve Duygular” oturumunda Mustafa Çağlar Atmaca “’Sevdiğin İşi Yap, Yaptığın İşi Sev’: Neoliberal Çalışma Toplumunun Duygulanımsal Ekonomisi”, Burak Ceylan “Platform Kapitalizminde Emek Süreci ve İş: İstanbul’da Dijital Platformlarla Çalışan Motor Kuryeler Üzerine Bir Çalışma” ve Halil Can İnce “İstihdamın İçinden İşsizliğe Bakmak: Zincir Marketlerde Çalışan Diplomalıların İş(sizlik) Deneyimi” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler. Bu dönemde böyle bir kongrenin yapılmasının önemini ve Textum Dergi oturumunu Halil Can İnce ve Mustafa Çağlar Atmaca ile konuştuk.

Böyle bir dönemde Türkiye’nin her yerinden sosyal bilimcilerin katıldığı bu kongrenin önemi sizce nedir? Kongreye bir Textum Dergi oturumu önermenizin sebebi nedir?

Halil Can İnce: Bu yıl on yedincisi gerçekleşen Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi, pandemi sonrasının ilk yüz yüze kongresi.  Textum Dergi olarak biz de yayın hayatına pandemide; insanların evlerine, ekranlarının başına sıkıştırıldığı, yalnızlaştıkları ama bir yandan da bir tür kolektif arayışı sürdürdükleri bir dönemde başlamış bir kolektifiz. Dolayısıyla bizim yayın faaliyetimiz de belirli ölçülerde “siber-uzama”, çevrimiçi hayata sıkışmıştı. Fakat biz çevrim dışı hayatın, “esas hayat” diyelim biz buna, önemini; sahici ilişkilerin ancak gerçek insan ilişkilerinde mümkün olduğunu ve bu nedenle yüz yüze karşılaşmaların, temasın önemini de her zaman vurguluyoruz. Pandemi sonrasının ilk yüz yüze kongresi olarak bu kongre, bu bakımdan bizim de genç kuşak sosyal bilimciler olarak akademik camianın önünde -tabiri caizse- “arz-ı endam etmemizi”, çalışmalarımızı burada duyurmamızı sağlayacak bir kongreydi. Dolayısıyla Textum’un bu kongrede kendine ait bir oturum ile yer almasının böyle özel bir anlamı vardı.

Mustafa Çağlar Atmaca: Bu senenin Türk Sosyal Bilimler Derneği için farklı bir anlamı daha var. Rektörün bütün engellemelerine, Kültür Kongre Merkezinin bu sene derneğin kullanımına verilmemesine, yük meblağlarda bir para istenmesine karşı bu sene burada bu etkinlik gerçekleştirilebildi. Her şeye rağmen bunun hâlâ yapılabiliyor olması, bu etkinliğe katılmayı daha da anlamlı kılıyor.

Halil Can İnce: Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından düzenlenen bu kongrenin, belki de Türkiye'de “akademik” nitelikteki başka hiçbir kongrede olmadığı kadar eleştirel düşünceye açık bir kongre olduğunu, bildik “akademik altın günlerinden” bu yönüyle kısmen de olsa ayrışan yönleri olduğunu da vurgulamak lazım elbette. “Kongre turizminin” kısmen ötesine geçmeyi başarabilmiş; Türkiye’de sosyal bilimlerin nabzını tutan, eleştirel çalışmalara, Marksist düşünceye açtığı yer dolayısıyla özel bir önemi olan bir kongre bu. Biz de bu yüzden buradayız.

Oturumun içeriğinden ve kullandığınız yöntemlerden bahsedebilir misiniz?

Halil Can İnce: Bu oturumdaki sunumların her üçü de ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Böümünde yazılmış birer tez. Burak ve ben yakında tamamladığımız yüksek lisans tezlerimizi sunduk, Çağlar ise bitmek üzere olan doktora tezinin sonuçlarını paylaştı. Her birimizin Textum Dergi yayın kolektifinin birer üyesi olmasının dışında bizi bu oturumda bir araya getiren şey, haberli veya habersiz biçimde, bu denli birbirine yakın, memleketin bir kuşağını, memleketteki çalışma ilişkilerini, mevcut neoliberal kapitalist hegemonyanın bu çalışma koşulları üzerinde yarattığı tahribatı yansıtması diyebiliriz sanırım. Bu “denk gelişin” bir oturum olmayı hak ettiğini düşündük.

Mustafa Çağlar Atmaca: Belki çalışma konum olması hasebiyle de farkında olduğum şu meseleyi vurgulamam gerekir: Çalışma ilişkileri, çoğu durumda verili kabul edilir. Oradaki zor, kapitalizmin anlattığımız gibi ekonomik zoru çoğu zaman göz ardı edilir, görülmez. Buradaki ilişkiler kanıksanmaya müsaittir, “hayata geldik, çalışıyoruz” gibi. Bunun kendisi yakın zamana kadar sosyal bilimlerin bile göz ardı ettiği bir şeydi ancak bu aynı zamanda çok yakıcı bir sorun. İnsanların çalışma yaşamında girdiği ilişkiler, güvencesizlik ve esnekliğin toplumsal düzeyde yarattığı tahribat; gençlerin geleceksizleştirilmesi vb. birçok açıdan etkiler üretiyor. Bunun hakikaten dikkate alınması gerekiyor. Üçümüzün de konusunun kesişiminde farklı dozlarda da olsa gençliğin ve işin olmasının böyle bir anlamı da var. Çünkü bu günümüz Türkiye'sinde çok yakıcı bir sorun ve bunun en azından bizim çalışmalarımızla bu tarz kongrelerde olabildiğince kamusala taşınmasının, dolaşıma girmesinin akademik (ama aynı zamanda da politik) bir anlamı var. Akademik bir altın gününde yalnızca malumat paylaşmanın ötesinde, politik bir anlamı olduğunu düşündüğümüz için biz üçümüz de buraya katıldık.

Halil Can İnce: “Yöntem” bahsine ilişkin sorunuza dair belki şunları söylemek mümkün: Yöntemsel tercihler, tümüyle değilse de, çoğu durumda belirli ideolojik/politik tercihleri de yansıtır. Hiçbir çalışma, hiçbir araştırma, bu yönüyle bütünüyle “objektif” ya da “masum” değildir. Her üçümüzün de çalışması “aşağıdakilere”, üretenlere, sömürülenlere, ezilenlere -gazeteci tabiriyle ifade edelim- mikrofon uzatan, onları dinleyen, onların hikâyesini anlatan, bu hikâyeleri ortaklaştıran ve bu ortaklıktan bir bilgi üretmeye teşebbüs eden çalışmalar. Bilgiyi ve onun kaynağını sıradanlaştıran, gündelikleştiren bir yönü var her üçümüzün de yaptığı araştırmaların.

Mustafa Çağlar Atmaca: Kendi deneyimimizden türeyen meseleler olması sebebiyle de çok organik bağımız var elbette tüm bu anlattıklarımızla. Yani anlatılan, hikâyesini anlattıklarımızın da ötesinde, bizzat bizim de hikayemiz.

ÖNCEKİ HABER

Mardin-Diyarbakır yolunda ulaşıma kar engeli

SONRAKİ HABER

Özgür, bilimsel bir tartışma alanı olarak Sosyal Bilimler Kongresi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...