03 Haziran 2022 22:46

İzmir’de meslek odaları su için nöbet tuttu

Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında “Kentin Ekolojik Yıkımı ve Talanına Karşı Nöbetteyiz” diyerek İzmir'in suyu için nöbet eylemi gerçekleştirildi.

Fotoğraf: Dilek Omaklılar / Evrensel

Reklam

İzmir Gıda Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve İzmir Tabip Odası Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında “Kentin Ekolojik Yıkımı ve Talanına Karşı Nöbetteyiz!” diyerek İzmir'in suyu için nöbet eylemi gerçekleştirdi.

Mimarlar Odası İzmir Şubesi önünde yapılan nöbet eyleminde forum düzenlenerek çevre konusunda konuşmalar yapıldı.  İzmir’in içme ve kullanılabilir su sorununa dikkat çekilen nöbet eyleminde "Kentin ekolojik yıkımı ve talanına karşı nöbetteyiz. İzmir'in suyu için nöbetteyiz" pankartı asıldı.

MÜCADELE VURGUSU

Forumda ilk söz alan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, nöbette Çeşme ve yarımada, Gaziemir’i konuştuklarını bugün ise İzmir’in suyu için nöbette olduklarını kaydetti. Kınay, suyun ve yaşam alanlarının yok olduğunun bilinen gerçekler olduğunu belirterek, “Yeraltı sularının yüzde 40 kirlenmemiş ve yarıya yakını azalmış durumda. Akarsuları, su havzaları, ormanlar betonlaşmış durumda. Bizi yönetenler de bunu hızlandırıyor” dedi. Kınay yaşam alanları ve suya sahip çıkmak için örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaptı.

Ardından konuşan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Ceylan Özkan da kullanılabilir suların her geçen gün iklim krizi nedeniyle kayba uğradığını hatırlatarak sözlerine başladı. Özkan, “Ormansızlaştırma, yağmurların azalması su kaynaklarının azalmasına neden oluyor. Su azaldıkça su konusunda rekabet başlıyor. Suya erişim daha da pahalılaşıyor. Suyun ticarileştirilmesi su hakkının ticarileştirilmesidir.  Bu kısır döngüde kadınlar, çocuklar, yoksullar, mülteciler en çok etkilenenler ve o dairenin dışına düşüyorlar. İzmir Tabip Odası her zaman çevre mücadelesinde olacağız” diye konuştu.

İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonundan Tuğrul Şahbaz ise yer üstü kaynaklarının ciddi anlamda azaldığını söyledi. Şahbaz, “Biz genellikle yeraltına odaklandıkça suyumuz aşağıya iniyor. Su kaynaklarının isteyenin istediği yerden çıkarması söz konusu. Bu denetim konusunu yerel yönetimler ciddiye almalı” dedi.

“İZMİR SU FAKİRİ BİR KENT”

Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ahmet Soysal da konuşmasında İzmir’in su fakiri bir kent olduğunu söyleyerek başladı. Soysal, “Su havzalarının yönetimi belediyelerde değil Devlet Su İşleri’nde. Bu nedenle Efemçukuru’na Çamlı Barajı yapılamıyor. Devlet Su İşleri yapmadı, yapmıyor. Çamlı barajı altın madeni uğruna yapılmıyor ve İzmir’in suyu Gördes’ten getirilmeye çalışılıyor. Buna karşılık İzmirli su faturalarına eklenen ücretleri de ödemek zorunda kalıyor. İzmir insanı altın madeni nedeniyle susuz bırakılıyor” diye konuştu.

“HÂLÂ HAZIRLIKLI DEĞİLİZ”

Jeoloji mühendisi Doğan Yaşar ise Tahtalı barajının kurumasının yakın olduğunu söyleyerek, “1960’larda aslında su zenginiydik ülke olarak. Ama şimdi fakiriz, İzmir fakirin de fakiri. Suyumuzu yüzde 36 oranında Manisa’dan alıyoruz.  Her yıl tekrarlıyorum biz hala hazırlıklı değiliz. Türkiye ciddi bir kuraklık bekliyor. Bilimsel kuraklıktan da kurtulmamız gerekiyor” dedi. Nüfusun artmasıyla yeni su kaynaklarının da yaratılamadığını belirten Yaşar, “Yer üstü ve yer altı barajları yapılmalı. Yağmur sularını kanalizasyondan ayırmalı” diye ekledi.

Halk sağlığı Uzmanı Ali Osman Karababa da Türkiye’nin kentleşme politikasının da konuşulması gerektiğine dikkat çekerek, “Kırlar kente yayıldı. Bunun sonucunda hiç kullanılmaması gereken su kaynaklarına el koyuyoruz. Doğanın ve canlıların sularına el koyuyoruz. Doğada bulunan tüm canlıların suya erişmesi gerekiyor” dedi.

“MÜCADELEMİZİ ARTIRARAK SÜRDÜRMELİYİZ”

Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak da konuşmasında su zamlarına değindi. Bunun ciddi bir sorun olduğunu belirten Toprak, “Suya zam yapılıyor evet ama mücadele yurttaşın üzerinden yapılmamalı. Bizim tek güvencimiz yurttaşın su ve gıda güvenliği olmalı. Sosyal belediyeciliği yakışan bu olmalı. Pandemiye kadar yurttaşın en büyük harcama kalemi gıda ve suydu. Ama artık gıdasından kısmaya başladı” diye ifade etti.

Avukat Mithat Kara ise Efemçukuru sürecinden bahsederek, “Siyasetin ve sermayenin yargı üzerindeki etkisini göstermesi açısından bir örnek Efemçukuru. Bizler mücadelemizi artırarak sürdürmeliyiz” dedi. (İzmir/EVRENSEL)

Reklam