23 Haziran 2021 00:14

Sağlık-İş üyesi DEÜ hastanesi işçileri: Mücadelemizi daha da ilerleteceğiz

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde Sağlık-İş üyesi 1300 işçinin yaşadığı sorunları, örgütlenme mücadelesini işçilerle konuştuk.

Arşiv | Fotoğraf: Sağlık-İş

Reklam

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesindeki işçi ve emekçilerin özellikle pandeminin başında ek ödeme başta olmak üzere birçok hakları için sendika, oda ve dernek ayrımı yapmadan bir araya gelmesi diğer hastanelere de örnek oldu. Temizlik, yemekhane, hasta bakım, ameliyathane, atölyeler, veri kayıt gibi birçok birimde çalışan ve Sağlık-İş üyesi 1300 işçinin yaşadığı sorunları, örgütlenme mücadelesini işçilerle konuştuk. Yaşadıkları sorunlara karşı örgütlenmenin önemine değinen sağlık işçileri, örgütlü oldukları Sağlık-İş ile birlikte hakları için mücadeleyi ilerleteceklerini söyledi.

"BİRLİKLE MÜCADELECİ BİR NOKTAYA GELDİK"

Sağlık-İş Sendikası üyesi Cem, 2006 yılında işe başladığını ve o dönemde sendikal örgütlülüğün zayıf olduğunu söyledi. İşe taşeronda başladığını aktaran Cem, emeklerinin karşılığını o dönemde alamadıklarını ifade etti.

Yaşadıkları sorunlar karşısında sendikalı olmaya karar verdiklerini söyleyen Cem süreci de şu şekilde anlattı: “Sendikanın ismini dahi ağzımıza alamıyorduk. Ama bir taraftan da işveren- taşeron baskısı, keyfi davranışlar, isten çıkarmalar artarak devam ediyordu. Mutlaka örgütlenmeliydik. Derken 4-5 arkadaş bir araya geldik, konuştuk, çoğaldık, işyerinde sandıklar kurup seçimler yaptık. Resmi bir sendika olmadan, yasal hakkımızı kullanarak işçi temsilciliğimizi kurduk. Yönetimlerle, patronlarla sürekli görüştük, tartıştık, kavga ettik, tehdit edildik ama sonunda birlik ve beraberlik ilkesiyle mücadeleci bir noktaya geldik. Bir kısmımızın gönlünde DİSK yatıyordu ancak hem yaklaşımları hem de baraj meselesinden dolayı çoğunluğun talebi üzerine Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş ile görüşmeye başladık. Onun da şube başkanı klasik sendikacı; altında son model araba üstten konuşmalar... Ama mecburduk, işçiyi örgütlenme aşamasına kadar getirmiştik, sendikaya ikna etmiştik, geri dönüş yoktu.”

"SINIF SENDİKACILIĞI İÇİN"

Sendikada örgütlenmenin kolay olmadığın ifade eden Cem, “Daha sonra ‘Sendikamızın başına geçmeli ve biz, kendimizi yönetmeliyiz’ diye düşündük. İlk seçimde kendi arkadaşımızı, DEÜ Hastanesinde çalışan bir işçiyi şube başkanı seçtik. İşte bu hem bizim için hem de sendika için dönüm noktası oldu. Çünkü artık işçinin kendisi vardı sendikanın başında, tabi bu olay mücadeleyi daha da güçlendirdi. Sendika işçiye yakın işçi sendikaya yakın oldu. Özetle, memur-işçi-büro elemanı-mutfak çalışanı hepimizin ortak sorunu, sınıf sorunu. Sınıf sendikacılığı yapmak için mücadelemize devam ediyoruz” dedi.

"ÖNEMLİ OLAN BİRLEŞMEK"

Sağlık-İş DEÜ Hastanesi temsilcilerinden Ferdi de “Burada en önemli şey birleşmek. Sağ-sol değil, en önem verdiğim ve hedeflediğimiz şey farklılıkları bir kenara bırakıp emek mücadelesi için birleşmek. Özünde doktor, hemşire vs hepsi insan ve emek mücadelesi veren insanlar... Mücadelede umut her zaman olmalı, umut biterse yaşam biter” dedi.

Sağlık-İş üyesi bir kadın işçi de 15 yıldır hastanede çalıştığını, 2011 yılından beri de sendikalı olduğunu söyledi. Kadın işçi, “2011’den bu yana sendikal mücadelede olumlu yönde çok şey değişti. Birçok hakkımızı aldık, ücret biraz da olsun düzeldi. Bizim en büyük sıkıntımız eleman yetersizliği, hastane yönetiminin sorunlarımızı duymaması” diye konuştu.

"İYİ KOŞULLAR İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"

Sağlık-İş Sendikası İşyeri Temsilcilerinden Pınar da kadın işçilerin de mücadelenin ön saflarında olması için temsilci olduğunu söyledi. “Gücümüz birliğimiz diyerek birliğimizi güçlendirip örgütlenmeye devam ediyoruz” diyen Pınar, örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaptı.

Yaptıkları çalışmaları anlatan Pınar, “1 Mayıs’ı, İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmayı, sağlık çalışanı annelerin Anneler Günü’nü, 8 Mart’ları, 25 Kasım’ları, TİS’e kadın taleplerimizi eklemeyi unutmadık. Kadın kollarını oluşturduk. İşçi arkadaşlarımızı dinleyerek, sürekli iletişimde olarak, hastane yönetime karşı dik durarak daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için sendikamızda mücadele edeceğiz” diye konuştu.

"ARTIK HEPİMİZ SENDİKALIYIZ"

İşyeri temsilcilerinden Mahmut da hastaneye 2007 yılında İŞKUR üzerinden başvuru yaparak girdiğini söyledi. İşe giriş zamanında bazı yöneticiler tarafından “Sakın sendikayla uğraşmayın ve sendikalarla hiçbir şekilde iletişime geçmeyin” diye uyarılar aldığını, 2006 yılındaki işçi çıkarmaları hatırlattıklarını belirten Mahmut, “Bugün Türkiye Sağlık İşçileri Sendikasının Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda da İzmir Şube Başkanı Adem Sarıçoban ile tanıştığımda ise benim için gerçekten emek mücadelesi de başlamış oldu. Bizler sendikaya üye çalışmaları yaparken işveren ve vekilleri de tehditle insanlar gelmesin diye uğraşıyordu. Sonuçta işçi kazandı, yetki alma çoğunluğu sağladık. Artık hepimiz sendikalıydık” dedi.

"TALEPLERİMİZ İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"

Sağlık-İş İşyeri Temsilcilerinden Efsun da “Kamu kurumunda çalışmaya başladığımda liyakat, hakkaniyet olacak sanmıştım. Yanılmışım; kamu da işçiler sendikalı olmadan kimsesiz kalıyorlarmış. Hak aramayı, derdimizin emek mücadelesi olduğunu ve en büyük gücünü de dayanışmadan aldığını, cesaretle haklarını arayan işçi kardeşlerimi görerek öğrenmeye başladım. Ücretli çalışanların en iyi yapması gerekenin özlük haklarını bilmek olduğunu da gördüm” diye konuştu.

Verdikleri mücadelenin toplu sözleşmedeki kazanımlar ile daha da güçlendiğini dile getiren Efsun, “Yıllardır niyetlerini hiç değiştirmeden mücadeleye devam eden arkadaşlarım ile varılan bu nokta gösteriyor ki birleşirsek kazanırız. Toplu sözleşmenin imzalanması bizlerin heyecanını artırdı. Sonraki süreçlerde taleplerimiz için çok daha iyi çalışıp haklarımızı arttıracağız” dedi. (İzmir/EVRENSEL)

Reklam