24 Aralık 2020 23:32

TİS sürecindeki sağlık işçisi yazdı: Ekmeğimizin büyümesini istiyoruz

"Şu dönemde hastanemizde evli barklı çoluk çocuk sahibi insanlar maddi yetersizlikten dolayı ek iş olarak özel hasta bakıyor. Biz insanca yaşayabileceğimiz bir ücret almak istiyoruz."

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

DEÜ Hastanesinden Sağlık-İş üyesi bir işçi
İzmir

Yaklaşık 11 yıldır Dokuz Eylül Üniversitesi hastanesinde hasta bakıcı olarak çalışıyorum. 696 KHK ile kamu personeli (sürekli işçi) oldum. Kadroya geçmeden önce asgari ücretin yüzde 20 fazlasıyla çalışıyordum. Yaklaşık 2 yıldır kanun gereği asgari ücret farkı almıyoruz. Ve üzülerek söylüyorum ki şirket döneminde şartlarımız daha iyiydi. Verilen kadroyla ücretimiz düşürüldü. Direkt kuruma bağlı olduğumuz için birçok konuda muhatap bulamadık ve şirket günlerimizi arar olduk. Yıllardır asgari ücret alıyoruz, ezildik bir çamurun içindeyiz ve çırpındıkça batıyoruz sağlık işçileri olarak! Özellikle son dönemde ülkemizin ve dünyanın savaştığı pandemi koşullarında çalışıyoruz. Bu dönemde Sağlık Bakanımızın yaptığı açıklamalar biz sağlık emekçilerini üzdü.  

Sağlık işi ekip işidir düşüncesinde hareket etmekte; güvenliği, temizlik personeli, hemşiresi doktoru hep birlikte büyük bir özveriyle çalışmamıza rağmen, Sağlık Bakanımız “Hemşire doktor sağlık personeli onlara ek ödenek var işçiye yok” diyerek biz emekçileri üzmüştür. “Ek ödeme olunca sağlıkçı değilsiniz, izinler iptal oldu sağlıkçısınız” mantığıyla çalıştırılıyoruz. Bu durum kamuoyunun takdiri ve devlet büyüklerinin vicdani sorumluluğudur diye düşünüyorum.

Biz insanca yaşayabileceğimiz bir ücret almak istiyoruz. Şu dönemde hastanemizde evli barklı çoluk çocuk sahibi insanlar maddi yetersizlikten dolayı ek iş olarak özel hasta bakıyor. Birçoğu izin günlerinde, mesai saatleri dışındaki her saatte ek iş yapıyor...

Kurumumuzda çalışan birçok emekçi meslek hastalığına yakalandı. Kimi bel fıtığı oldu kimi kolunu kırdı kimi de benim gibi kovid-19 oldu.

Şu an tüm emekçilerin yıllardır beklediği toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor sendikamız ve kurum yöneticilerimiz tarafından. Umarım üst yönetimimiz bize insanca yaşayabileceğimiz imkanları sağlar! Emek en yüce değerdir diyorum, ekmeğin büyüdüğü güzel günler görmek istiyoruz.

Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin bizim açımızdan başarılı olması için istemek yetmiyor tabii. Trilyonluk villada oturanlar mı, trilyonluk arabaya binen müdür mü, yoksa maaşımızı masada bahşiş bırakan kodamanlar mı anlayacak bizi? Kime ne anlatıyoruz? Madem TİS var, kazanım için ne yapmalı? Susmalı mı beklemeli mi? Mali konuları bu hafta sunacağız demişler; sunsunlar bakalım hayırlısı! diyemiyorum. Diyemiyorum çünkü o masada 1500 kişinin alın teri var. Bireysel olarak benim fikrim görüşmeler sürerken bu 1500 işçiyi hatırlayacakları bir ses çıkarmak.

Ben görüşmelerimde arkadaşlara “Sendika sizsiniz, bizler sadece temsilciyiz, temsilci değişir, ama işçi hep birlikte hareket edip en güzel kazanımları elde eder” diyorum. İşçileri eğitmeli seminerler verdirmeli, yasa okumaya teşvik etmeli. Haklarını bilmiyor emekçiler. Üst yönetimin sermayenin korkutma ve bezdirme politikalarını kırmalıyız. Borcun içinde nefes almaya çalışıyoruz; kabullenilmiş çaresizlik var bizim sınıfımızda. Bu zihniyeti değiştirmeliyiz.

Reklam