Kayıp yakınları: Gerçekler ortaya çıkarılsın, failler cezalandırılsın
Evrensel’e konuşan kayıp yakınları: Mehmet Ağar gibi isimlerin bu topraklarda kaç tane masum insanın hayatını mahvettiğini biz ilk günden beri biliyoruz.

Fotoğraf: MA
Mahsum KARA
Diyarbakır
Yakınlarını ’90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerde kaybedenlerin 27 Mayıs 1995 yılında İstanbul’da Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri olarak başlattığı adalet mücadelesi 26’ıncı yılını geride bıraktı. Aileler yakınların akıbetini yurdun birçok yerinde sormaya devam ediyor. Evrensel’e konuşan kayıp yakınları, “Mehmet Ağar gibi isimlerin bu topraklarda kaç tane masum insanın hayatını mahvettiğini biz ilk günden beri biliyoruz” diyerek, gerçeklerin ortaya çıkarılmasını ve faillerin cezalandırılmasını istiyorlar.
27 YILDIR HUKUK MÜCADELESİ VERİYOR
Aziz Öztürk, 17 Mayıs 1994 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Türeli köyüne askerler tarafından yapılan operasyonda gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan kuzenleri Servet İpek ve İkram İpek için ailesi ile birlikte 27 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. Öztürk, “Köye operasyon yapıldığında amca çocuklarım ile birlikte toplamda 6 kişi alıyorlar. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre; o gün köylere yapılan operasyonlarda birçok insan gözaltına alınarak Lice’de bulunan tabura getirilip işkence yapılmış. O dönemin Lice Kaymakamlığında çalışan yazı işleri müdürünün söylediği bilgilere göre ise; askerler tarafından gözaltına alınan insanlara 40 gün boyunca Lice yatılı okulunda işkence edilmiş. İnsan Hakları Derneğinde bu konuyla ilgili raporlar var. Hiç kimse kalkıp inkar etmesin. O zamanın tabur komutanından tutun operasyon emrini veren kişiye kadar kim varsa hepsi suçludur” ifadelerini kullandı.
"KIZIM BABASININ YÜZÜNÜ RESİMLERDEN TANIYOR"
Nazire Öner, Eşi Ömer Öner’in Çınar ilçesine bağlı Aktepe köyünde 1994 yılının ocak ayında bir gece yarısı kaybolan hayvanlarını aramak için traktöre binip evden çıktıktan sonra kendisinden haber alamadıklarını söyledi. Eşi kaybolduğu zaman da karakola başvuru yaptıklarını ancak herhangi bir olumlu sonuç alamadıklarını ifade eden Öner, “Kaybolmasından yaklaşık 8 ay sonra Dicle Üniversitesine yakın bir köyün yolunda traktörü bulduk. Orada bulunan köylülerin söylediklerine göre gece yarısı bir araba arkasında getirip oraya bırakılmış. Biz ne zaman karakola gittiğimizde bize hiçbir bilgi vermediler her seferinde bana ‘Senin kocanın nerede olduğunu bilmiyoruz’ deyip durdular” dedi.
27 yıldır eşinden hiçbir haber alamadıklarını dile getiren Öner, “Benim ve çocuklarımın mücadelesi devam edecek hiçbir zaman vazgeçemeyeceğiz. Eşim o dönemde kaybolan binlerce insanlardan birisiydi. Ben eşim kaybolduğunda kızıma hamileydim, kızım babasının yüzünü resimlerden tanıyor. Ben evlatlarımın babasının nerede olduğunu, öldürüldüyse mezarını bilmek istiyorum. O dönemde birçok kaçırılma ve öldürülme emrinin arkasında Dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ve içişleri bakanının emirleri vardı diyorlardı. O dönemde kaybolan insanların sorumlusu kimse, adalet karşısında yargılanıp hesap vererek en ağır cezayı almalarını istiyorum” diye konuştu.
"AĞAR GİBİLERİNİN KAÇ MASUM İNSANIN HAYATINI MAHVETTİĞİNİ BİLİYORUZ"
Leyha Öztürk, 1995 yılında eşi Vazif Öztürk’ün Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Salkımlı köyünde askerler tarafından helikoptere bindirildikten sonra kendisinden bir daha haber alınamadığını söyledi. Öztürk, “Eşim o zamanlar Diyarbakır’da tütün ticareti yapıyordu. O gün de eşim iki arkadaşı ile beraber tütün almak için Kulp ilçesine bağlı Salkımlı köyüne gidiyorlar. Onlar köye girdikleri gibi helikopter de köyde onların bulunduğu yere indikten sonra eşimi, arkadaşlarının yanından elleri ve gözlerini bağlayıp helikoptere bindiriyorlar. Olaydan bir yıl sonra ulaştığımız görgü tanıklarının anlattıklarına göre, eşimi Lice’de bulunan bir karakola getirmişler, burada günlerce işkence etmişler. Birçok kez mahkemeye başvuru yapmamıza rağmen sonuç alamadık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yaptık ‘Öldürüldüyse bile gömüldüğü yerin tespit edilip kemiklerini istiyoruz’ dedik” diye konuştu.
“Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in yayımladığı videoda kaybolan insanların öldürülmesine ilişkin ismi söylenen Mehmet Ağar gibi isimlerin bu topraklarda kaç tane masum insanın hayatını mahvettiğini biz ilk günden beri biliyoruz” diyen Öztürk, “Bizler kayıp yakınları olarak kimin suçlu olduğunu çok iyi biliyoruz, basın açıklamalarında, adliye önlerinde, mahkemelerde ve oturma eylemlerinde suçluların isimlerini belgeleriyle birlikte her seferinde dile getiriyoruz. Mücadelemiz mahkemelerde sonuç vermese de sokaklarda ve eylemlerde devam edecek. Kaybolan yakınlarımız bulunana kadar sesimizi kimse kesemez” dedi.
"ÇOCUKLARIMIZIN BAŞINA NE GELDİYSE BUNU ÖĞRENMEK İSTİYORUZ"
Kayıp yakını olan ve aynı zamanda İnsan Hakları Derneği (İHD) Kayıp Komisyonunda yer alan Adnan Orhan, “24 Mayıs 1994 yılında Diyarbakır Kulp ilçesine bağlı Çağlayan köyünde Bolu’dan geldiğini söyleyen askerler tarafından babam Mehmet Selim Orhan, amcam Hasan Orhan ve kuzenim Cezair Orhan ‘Biz buraları bilmiyoruz, bize burayı tarif etsinler’ denilerek yanlarına alıp götürüldüler. Olaydan 20 gün sonra başka bir köyden haber geldi burada öldürülmüş 8 insanın cenazesi vardı denildi. Maalesef cenazeler yakıldığı için tanımaz bir haldeydi. Biz 2005 yılında İHD aracılığıyla cumhuriyet başsavcılığına başvuruda bulunduk. Toplu gömülen 8 kişinin DNA testi için kan örneği verdik, orada öldürülen 8 cenazeden birinin babama bir diğerininse amcama ait olduğu ortaya çıktı” dedi.
1995 yılında İstanbul Galatasaray Lisesi’nin önünde başlayan adalet arayışlarının günümüze kadar çok zorlu şartlar altında sürdüğünü dile getiren Orhan, “Bütün ailelerin her zaman net ve sade bir talebi oldu; ‘Çocuklarımızın başına ne geldiyse bunu öğrenmek istiyoruz’ dediler. Birçok aile çocuklarının başlarına neler getirilmiş, kimler tarafından katledilmiş, failleriyle ortaya çıkardılar. Ama maalesef ki failler hakkında herhangi bir ceza uygulaması olmadı. Geçmişte yaşatılan vahşetler ve faili meçhuller günümüzde maalesef araştırılamıyor. Bugün mafyalar ortaya çıkıp bir şekilde geçmişte şu olaylar oldu, bu insan bunları katletti şeklinde söylemler ortaya koydular. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın ismi birçok faili meçhul cinayette geçiyor. Ağar’la birlikte o dönemin üs düzey komutanları olan Musa Çitil’den başlayarak Yavuz Ertürk’e kadar birçok kişi yargılanıp adalet önünde bu ailelere hesap vermeli. Aileler bu konuyla ilgili ‘hakikatler komisyonu’ kurulup gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor” dedi.
Evrensel'i Takip Et