8 Mart 2021 22:42

Dayanışma aidatıyla TİS’ten yararlanma: Getiriler ve çekinceler

"AYM kararı sonrasında kısa dönemdeki olası olumlu tablonun uzun erimli olması için, işçilerin kendi haklarını savunan sendikalara eskisinden daha fazla sarılması gerekiyor."

Dayanışma aidatıyla TİS’ten yararlanma: Getiriler ve çekinceler

Haber-Sen'in İstanbul'da yaptığı açıklamadan bir kare | Fotoğraf: MA

Arş. Gör. Erkan KIDAK
Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

Sendikaların imzaladığı toplu iş sözleşmelerinden (TİS) işçilerin yararlanması, iki şekilde mümkün. Bunlardan birisi taraf işçi sendikasına üye olmak, diğeri ise dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak. TİS yürürlük tarihi itibariyle üye olan işçi, yürürlük başlangıç tarihi itibariyle yararlanabilirken, diğer işçiler üyeliğin bildirildiği tarihten itibaren yararlanabilir.

Sendikanın işyerindeki örgütlenmesinde sorumluluk alan, daha iyi bir gelecek için fedakârlık gösteren işçiler, TİS’ten doğal olarak faydalanabiliyor. İşçiler, Türkiye’deki işverenlerin sendikasızlaştırma ve baskı araçlarına karşı risk alarak bu hakkı elde edebiliyor.

ÜYELİK YOLUYLA YARARLANMA

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 39’uncu maddesiyle düzenlenmiş durumda. Buna göre, işyeri veya işletmede yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesinden yararlanmanın ilk ve en doğal yolu üyelik. Sendikanın işyerindeki örgütlenmesinde sorumluluk alan, daha iyi bir gelecek için fedakârlık gösteren işçiler, toplu iş sözleşmesinden tâbi olarak faydalanabilmekte. İşçiler, Türkiye’deki işverenlerin sendikasızlaştırma ve baskı araçlarına karşı risk alarak bu hakkı elde edebiliyor. İşveren güdümlü ve bağımlı sendikacılık doğrultusunda uygulamalar da görülmekle birlikte, aslen teorik olarak işçinin katlandığı külfet karşısında aldığı nimetler bu toplu iş sözleşmeleriyle mümkün.

Toplu iş sözleşmesinin imzalandığı tarihte, taraf işçi sendikasına üye olan işçiler, sözleşmenin yürürlük tarihinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanabiliyor. İmza tarihinden sonra üye olanlar ise, üyeliklerinin taraf işçi sendikası tarafından işverene bildirildiği tarihten itibaren… Yukarıda bahsettiğimiz nimet-külfet dengesi çerçevesinde bu düzenlemeyi anlamak mümkün.

Diğer yandan ilgili maddenin 3’üncü fıkrasına göre “Toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük tarihi arasında iş sözleşmesi sona eren üyeler de iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.” Bu düzenlemeyi bir örnekle açmakta yarar var. A Sendikası’nın, X işyerinde 1 Eylül 2020 tarihinde toplu iş sözleşmesi yetki belgesini elde ettiğini varsayalım. Başka bir sendika üyesi olan işçi Ayşe’nin iş sözleşmesi 1 Aralık 2020 tarihinde sona erdiğini, A ile X işyerindeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin de 28 Şubat 2021 tarihinde anlaşmayla sonuçlandığını düşünelim. Anlaşmaya göre toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihi 1 Eylül 2020 olarak düzenlendiğinde, işçi Ayşe 1 Eylül 2020-1 Aralık 2020 tarihleri arasındaki ekonomik ve sosyal haklarını talep edebilecektir.

DAYANIŞMA AİDATI İLE YARARLANMA

Taraf işçi sendikasına üye olmak istemeyen, farklı sendikalara üye olan, herhangi bir sendika üyesi olmayı tercih etmeyen bir işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanması, dayanışma aidatı ödeyerek mümkün. Dayanışma aidatının miktarı da üyelik aidatı gibi sendika tüzüğüyle belirlenecektir ve bu tutar üyelik aidatından fazla olamayacaktır. Ayrıca dayanışma aidatıyla toplu iş sözleşmesinden yararlanmada sendikanın onayı aranmayacaktır. 274 ve 275 sayılı Kanunlar döneminde yapılan düzenlemelerde toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatıyla yararlanma, sendikanın onayı şartına bağlanmıştı. Ancak 1979 yılında alınan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile bu onay şartı kaldırıldı. Zira eski kanun dönemindeki uygulama, sendika çokluğu ilkesine zarar vermekteydi. İşçilerin toplu iş sözleşmelerinden yararlanması için sendikaya muhalefet etmemesini gerektiriyordu.

Kanunun 39’uncu maddesinin 4’üncü fıkrasındaki düzenlemeye göre dayanışma aidatıyla toplu iş sözleşmesinden yararlanma, işçinin talep tarihinden itibaren geçerli. AYM’nin 30 Aralık 2020 tarihinde almış olduğu kararı öncesinde bu fıkrada, “imza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibariyle hüküm doğurur” ifadesi yer almaktaydı. 3 Mart 2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ilgili AYM kararı ile bu hüküm iptal edildi.

İptal gerekçesi olarak bu hükmün, Anayasa’nın 13, 51 ve 53’üncü maddelerine aykırılığı gösterildi. 13’üncü madde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını, 51’inci madde sendika kurma hakkı ve 53’üncü madde toplu iş sözleşmesi ve kamu görevlileri için toplu sözleşme hakkını düzenliyor. AYM, işçilerin 51 ve 53’üncü maddeler çerçevesinde sahip olduğu hakların sınırlanmasını 13’üncü madde çerçevesinde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması olarak yorumluyor.

AYM KARARI SONRASI SENARYOLAR

AYM kararının etkilerini yine işçi Ayşe örneği üzerinden açıklamak gerekirse; işçi Ayşe’nin, herhangi bir nedenle taraf işçi sendikası A’ya üye olmadığını veya üyelikten ayrıldığını varsayalım. A’nın yetkisi yine 1 Eylül 2020 tarihinde gelmiş ve A ile X arasındaki toplu iş sözleşmesi 28 Şubat 2021 tarihinde imzalanmış olsun. Ayşe, toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödemek suretiyle yararlanmak için 4 Mart 2021 tarihinde başvuruda bulunduğunda, yararlanma bu tarihten itibaren başlayacaktır.

Ayşe, başvurusunu 1 Aralık 2020 tarihinde yaptığında ise; AYM’nin ilgili kararıyla “imza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibariyle hüküm doğurur” hükmünü iptal etmesinden önce olsaydı, Ayşe toplu iş sözleşmesinde 28 Şubat 2021 tarihi itibariyle yararlanabilecekti. Bu durumda, Ayşe’nin rasyonel düşünerek toplu iş sözleşmesinin imzalanmasından önce taraf işçi sendikasına üye olması kazancına olacaktı. Üye olarak geriye toplu iş sözleşmesinin getirdiği olanaklardan geriye dönük biçimde faydalanabilecekti. Toplu iş sözleşmesi farkı adı altında toplu ödemeyi elde edebilecekti. Ancak Ayşe, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış olan negatif (olumsuz) sendika hakkından faydalanamayacaktı veya sendika çokluğu ilkesi çerçevesinde seçme hakkını fiili olarak kullanamayacaktı. AYM’nin aldığı karar sonrasında ilgili hükmün iptali ile Ayşe’nin dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden (talep tarihi olan) 1 Aralık 2020’den itibaren yararlanması mümkün hale geldi.

AYM’nin almış olduğu bu kararın olası sonuçlarından biri, sendikal rekabetin keskinleşmesi ve sendikaların işçilerin çıkarlarını eskisinden daha fazla gözetmesi. Bu karar vesilesiyle, işçilerin hakkını daha fazla savunduğunu düşündüğü sendikaya üye olmasını veya üyeliğini sürdürmesi mümkün hale geldi. Özellikle kamu sektöründe veya bazı özel sektör işletme/işyerlerinde bağımlı ve güdümlü sendikacılık karşısında işçilerin karşı harekete geçmesi, sendikalara uyarıcı etkilerde bulunması daha olanaklı.

ÇEKİNCELER

AYM kararının getirileri kadar çekinceleri de mevcut. Karara karşı oy veren iki üyenin gerekçesinde özellikle, toplu iş sözleşmesi için masrafa ve zorluğa katlanmayan işçilerin, üyeler gibi toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının eşitlik ve adalete aykırılığı vurgulanıyor. Kararın, sendikalar hukukunun üyeliği esas alan temel anlayışına aykırı olduğu belirtiliyor. AYM kararı sonrasında sendika üyeliği yerine dayanışma aidatının daha fazla tercih edilmesi gibi senaryolar da mümkün. Bu olumsuz senaryonun emek hareketi lehine devşirilmesi ise işçilerin kararlı ve mücadele enerjilerine bağlı.

Gerçekten de bir işyerinde toplu iş sözleşmesi için gerekli çoğunluğa ulaşılması ve antidemokratik bir uygulama olan çifte barajın aşılması, sermaye karşısında güçlü bir tavır sergileyerek daha adil bir bölüşüm amacıyla mücadele etmeyi ve uygulamada sıklıkla görülen işten atılma risklerine göğüs germeyi gerektiriyor. Baskıya ve bazı durumlarda her türlü şiddete maruz kalan işçilerin, hiçbir külfete katlanmayanlardan ayrılması gerekiyor. Ancak dışsal faktörler göz önüne alındığında bu ayrımın niteliğinin sınıfsal olmadığı görülüyor. Sendikal rekabetin antidemokratik bir biçimde yoğunlaşması, işveren ve/veya kamu otoritelerinin güdümündeki sendikal anlayışı benimseyen kesimin lobicilik faaliyetleri ve benzeri birçok dışsal faktör, uygulamada işçilerin sınıfsal çıkarlarının ötesine geçebiliyor. Bu durumun aşılması ise mücadele pratikleriyle mümkün. AYM kararı sonrasında kısa dönemdeki olası olumlu tablonun uzun erimli olması için, işçilerin kendi haklarını savunan sendikalara eskisinden daha fazla sarılması gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et