08 Aralık 2020 23:37

İBB Deprem Daire Başkanı Tayfun Kahraman: İstanbul'da 194 bin riskli bina var

Tayfun Kahraman, kendilerinden önce yapılan çalışmalarda 48 bin olarak açıklanan İstanbul’daki riskli bina sayısının yaptıkları saha çalışmalarında 194 bin olduğunu tespit ettiklerini söyledi.

Fotoğraf: İBB

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

İzmir depremi beklenen İstanbul depremini hatırlattı. Aslında rakamlar, hiç unutulmaması gerektiğini gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre İstanbul’da en az 100 bin bina göçme riski ile karşı karşıya. Bu 600 bin daire demek. Buralarda yaşayan yaklaşık 2 milyon kişi bulunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, bu rakamları verdikten sonra, “Gerisini söylemeye dilim varmıyor” diyor. İstanbul’un depreme karşı güvenli bir kent olması için harcanması gereken tutar 485 milyar TL. Bu İBB’nin 20 yıllık bütçesi demek. Peki, bu gerçeklik ortadayken İstanbul’da ne durumdayız, daha açık sormak gerekirse İstanbul depreme hazır mı? Tayfun Kahraman’la göreve geldikleri günden bu yana yaptıkları çalışmaları ve yaşadıkları sorunları konuştuk.

Kovid-19 salgını Türkiye’de yayılmadan hemen önce, mart başında bir araya gelmiş ve depremi konuşmuştuk. Üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Çalışmalarınız ne durumda?

2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinin birlikte hazırlamış olduğu Deprem Master Planını, bilim insanlarının önerilerini yeniden hayata geçirmek üzere adımlar attık. İlk iş olarak da 23 Temmuz’da önümüze yapı tespit çalışmalarını koyduk. Önce İstanbul’da 2000 yılından önce yapılan binaları tespit ettik, çünkü bunlar eski yasal çerçevede yapılmış binalar. İstanbul’daki 1 milyon 166 bin binadan 790 bini 2000 yılı öncesinde yapılmış.  Biz bu 790 bin binayı hızlı tarama yöntemleriyle incelemeye tabi tutuyoruz, 2023 yılına kadar bunu bitirmeyi hedefliyoruz. Buradaki gayemiz en yüksek riskli yapıları, yani İstanbul’daki çürük dişleri tespit etmek.

Karşılaştığınız tablo nasıl?

Bizden önce yapılmış olan hasar tahmin çalışmaları raporuna göre İstanbul’da 48 bin riskli yapı bulunuyordu. Biz araziye indiğimizde bunun 4 katına ulaştık. İstanbul’da 194 bin binanın orta ve üstü hasar alması bekleniyor. Örneğin Avcılar’da orta ve üstü hasar alması beklenen bina sayısı tahmin çalışmalarına göre yüzde 10, bizim bu çalışma ile birlikte bina bina yaptığımız incelemelerde çıkan sonuç yüzde 40. Yani bu binaların yüzde 40’ı orta ve üstü hasar alacak binalar. Tabii ki her yer Avcılar gibi olmayacak, İstanbul’un bazı bölgelerindeki hasar, belki varsayılandan daha rahat çıkacak.

Yine tahminlere göre İstanbul’da en az 100 bin bina göçme riski ile karşı karşıya. Bakın daire değil, bina. 100 bin bina ortalama 600 bin daire demek. Bu 600 bin dairede 2 milyona yakın insanımız yaşıyor. Gerisini söylemeye dilim varmıyor.

Bu tarama yöntemiyle edindiğiniz veriler ne kadar sağlıklı peki?

Geniş bir bilim kurulumuz var, bu işin duayen isimlerden oluşan, bu ekiple birlikte çalıştık, yeni kombinasyonlar gerçekleştirdik, revizyonlar yaptık. Nihayetinde deprem yönetmeliğinde tanımlı olan ve birinci derece yapı tespit sistemi olarak bilinen karot alma yöntemine yüzde 98 oranında yaklaştık. Yani bizim sonuçlarımız ile karot sonuçları yüzde 98 oranında birbiriyle uyuşuyor, bu çok isabetli bir oran. Bu isabetlilik oranını, sistemimizin nasıl çalıştığına ilişkin bilimsel raporları da bakanlığa yazışmalar ile ilettik

Tayfun Kahraman  makamında

‘İMAR BARIŞI’NDAN YARARLANAN RİSKLİ BİNALAR VAR

Avcılar ve Silivri’yi pilot bölge olarak belirlediniz ve çalışmalara başladınız. Şu anda ne aşamadasınız?

Avcılar ve Silivri’de şu anda ikişer kişiden oluşan 100 ekip çalışıyor. Bir arkadaşımız da ofise gelen bilgileri doğrudan coğrafi bilgi sistemine ve bizim kayıt sistemimize işliyor. Bir ekip günde 6 bina inceleyebiliyor, yani şu anda günde 600 binaya bakabilir kapasitedeyiz. Ki 600 binanın üstü de artık yönetilemez olur. Bu yıl sonunda, yani ocak veya şubat ayı içerisinde Avcılar ve Silivri bitecek, böylece 32 bin bina tamamlanmış olacak. Daha sonra dört ilçede başlayacağız ve hedefimiz 2021 yılının sonunda 13 ilçeyi bitirmek, ki bu neredeyse İstanbul’un yarısı demek. Önceliğimiz riskin yoğunlaştığı alanlar; 39 ilçemizin risk sıralaması elimizde var, bu sıralamaya göre gideceğiz.

Çeşitli sorunlarla da karşılaşıyoruz. Avcılar’da vatandaşların yüzde 10’u bizi binalara sokmuyor, Silivri’de bu sayı yüzde 20. Binalara müdahale edeceğimizi düşünüyorlar. Ama İstanbulluların şunu bilmesi gerek, biz aslında şu anda bir analiz çalışması yapıyoruz. Belki binalarında sorun yok, belki güçlendirme gerekli ama belki de yıkım… Bunu tespit ettikten sonra ne yapacağımıza ve nasıl yapacağımıza birlikte karar vereceğiz.

İzmir depreminde ‘İmar Barışı’ndan yararlanan binaların da yıkıldığına şahit olduk, İstanbul ‘İmar Barışı’na en fazla başvurunun yapıldığı kent. Bu konuda elinizde nasıl veriler var?

Ne yazık ki verimiz yok. Bakanlığa defalarca yazılar yazdık hala veriler bizimle paylaşılmadı. Biz de basına çıktığı kadarını biliyoruz. Bir de Avcılar ve Silivri’de incelediğimiz binalar arasında riskli olarak tespit ettiğimiz ve ‘İmar Barışı’ndan yararlanan binalar olduğunu gördük.

ŞİMDİLİK 2 İLÇEDE DEPREM PARKI VAR, 39 İLÇEYE YAPILACAK

Deprem toplanma alanları ile geçici barınma alanlarına dair tartışmalar sürüyor. Neler yapıldı bu konuda?

Özellikle kent merkezinden İstanbullular bizi arayıp ‘mezarlıkları toplanma alanı yapmışsınız’ diyorlar. Evet, bu doğru, çünkü toplanma alanı dediğiniz yerler, afetten sonra en fazla 72 saat kullanılacak olan alanlardır. Yani bu süreç içerisinde genel koordinasyonun yapılacağı, ortamın sakinleşmesinin bekleneceği, insanların paniklerinin azaltılacağı alanlar. Ondan sonra binalarında sorun olmayanlar binalarına dönecekler, orta ve üstü hasar tespit edilenler ise geçici barınma alanlarına nakledilecek.

Bu dönemde iki deprem parkımızı hayata geçirdik, biri Topkapı’da, diğeri Ataşehir’de Deniz Gezmiş Parkı’nda. Bu alanlar, bugün günlük hayatınızda kullanabileceğiniz ama bir afet sonrasında da çok hızlı bir şekilde alt yapısı tamamlanmış geçici barınma alanlarına dönüştürülebilir. Örneğin şu anda günlük hayatta bank olarak kullanılan alanlar afet sonrasında depolama ünitelerine dönüşüyor, buradaki tüm aydınlatma sistemleri aynı zamanda elektriğin olmadığı bir durumda güneş enerjisi ile çalışabilir duruma geliyor. Aynı zamanda tüm bu alanlarda çadır yerleri belirlenmiş, hepsinin elektrik ve su bağlantıları yapılmış durumda.

Bu deprem parklarını 39 ilçeye yapmak gibi bir programımız var ki Avcılar ve Esenyurt’taki projelendirmelerimiz devam ediyor. Yani İstanbullular, bir yandan bu parklara çocuklarıyla birlikte gidip eğlenirken -pandemi döneminde pek gidilemese de- bir yandan da afetlere dair farkındalık kazanıyor.

Bir de mobil uygulamaya ilişkin çalışmalarımız devam ediyor. İnsanlar bu mobil uygulamayı indirdiklerinde toplanma alanları ile doğrudan ilişki kurabilecek. İnternet olmadan tamamen offline kullanabilecek bir sistemle birlikte tüm bunları kurgulamak gibi çalışmalarımız var.

ELMALIKENTTE ÇÜRÜK YAPILARI DEĞİL
BOŞ ALANI RİSKLİ İLAN ETTİLER

Bu arada İstanbul’da Bağcılar’da 22 hektarlık boş bir arazinin riskli alan ilan edildiğini duyduk biz. Nedir bu riskli alan, başka var mı böyle alanlar?

Bağcılar’daki o alan daha önce riskli alan ilan edilmiş, vatandaşlar itiraz edince dava açılmış ve mahkeme kararı iptal etmiş. Şimdi bakanlık bu kararda ısrarcı oluyor.

İstanbul geneline baktığımızda yaklaşık 20 riskli alan var, bazılarının yetkisi bize devredilmiş daha önce. Örneğin Eyüp’teki, Sultangazi’de alanlar böyle. Mesela geçtiğimiz İzmir depreminin ardından Ümraniye’de bulunan Elmalıkent Mahallesi’nde ilan edilen riskli alan. Burada çok fazla riskli alan var, ama bu ilan edilen yer Elmalıkent’in risk yoğunluğu en düşük alanı, boş alan. Siz boş alanı riskli alan ilan ediyorsunuz ama hemen yanındaki eski kooperatif yapılarını -gidin bakın gerçekten esas risk orada- riskli alan ilan etmiyorsunuz.

DETAYLI BİR MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYACIMIZ VAR

Neden?

Eee o alanda büyük ihtimalle bir proje gerçekleştirilecek ve bunun için de 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi yasasının getirmiş olduğu faydalar kullanılacak. Yani yasanın harç muafiyetlerinden tutun uzlaşma yönetimine, uzlaşma yönetimindeki üçte iki oranının projeye başlamasının sağlanmasına, buradaki mülkiyet problemlerinin kolay çözülmesine kadar idareye getirmiş olduğu faydalar var; bu faydalar kullanılmak istenerek böyle bir şey yapılmış durumda.

Esas soruna odaklanmamız lazım; 6306 sayılı yasa bugüne kadar soruna odaklanıp çözüm üretmedi. Kent merkezinde, Bağdat Caddesi’nde yapıların tekil olarak dönüşümlerini sağladı, bazı alanlarda bu getirmiş olduğu kolaylaştırmalar ile birlikte özellikle merkezde yer alan değer üretme kapasitesi olan alanlara yaradı, fakat problemin asıl olduğu yerlerde bir çare üretmedi. O yüzden çok detaylı bir mevzuat değişikliğine de ihtiyacımız var. Bunu bakanlığa da sunuyoruz.

Tayfun Kahraman saha çalışmasında

DEVASA BİR MALİYET SORUNU VARKEN
KANAL İSTANBUL ISRARI ANLAŞILIR DEĞİL

Tüm bu projeler için ne kadar bütçe gerekiyor? Bütçe sorunu çözüldü mu?

Şu haliyle baktığımızda karşımıza 485 milyar TL gibi bir rakam çıkıyor, fakat Sayın Başkan bu rakamın 600 milyar TL’lere çıkacağını öngörüyor. Bu 485 milyar TL İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 20 yıllık toplam bütçesi demek. Buna ne merkezi hükümetin ne de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tek başına gücü yetmez. O yüzden biz burada bankacılık sektörünü, sigortacılık sektörünü işin içine soktuğumuz, bizim de garantör olduğumuz bir sistem öneriyoruz.

Şöyle bir gerçeklik var; şu anda İstanbul’da en kötü durumda olan riskli binalarda alt gelir grubu, yani yoksullar yaşıyor. Yani esas olarak İstanbul’un yoksulları bu tehditle karşı karşıya. Hedefimiz, tüm bu projelerde asgari ücretin altında kalan taksitlerle, sağlıklı konutların vatandaşlara teslim edilmesi.

Burada böyle devasa bir maliyet tartışılırken faydasından çok daha fazla zararı olan Kanal İstanbul gibi bir şeyde ısrarcı olmak gerçekten anlaşılabilir değil! Hele ki pandemi ile birlikte daha da ağırlaşan ekonomik koşullarda… Böyle projelere kaynak yaratmaya çalışmaktansa İstanbul’un gerçek sorunlarına yönelmeliyiz. İzmir depremi bunu en yakıcı bircimde bize hatırlattı.

ÖNCEKİ HABER

Karantina süresinin kısaltılmasına "uluslararası güncellemelere paralel" savunması

SONRAKİ HABER

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün'ün evi kurşunlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa