06 Haziran 2020 10:15
Son Güncellenme Tarihi: 09 Haziran 2020 15:22

Çevre Mühendisleri Odasından Kanal İstanbul raporu: Kanal değil, dipsiz kuyu!

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, online basın toplantısı ile “Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Yapı Alanları” teknik inceleme raporunun güncellenmiş 2. sayısını kamuoyuyla paylaştı.

Fotoğraf: MA

Paylaş

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi, Kanal İstanbul Projesine ilişkin hazırladığı ikinci raporu paylaştı. Krizden çıkış için Kanal İstanbul çalışmalarının hızlandığına dikkat çeken ÇMO, iktidarın inşaat, enerji, maden, ulaşım ve ilişkili sektörlerle yakın çevresini nemalandırmak istediğini, maliyetin ise vatandaşa yükleneceğini belirtti.

Kanalın 75 milyar TL olarak açıklanan maliyetine baraj, atıksu kollektörleri, arıtma tesisleri gibi yapıları yer değiştirme işlemlerinin eklenmediğine hatırlatan ÇMO, “Sadece Sazlıdere Barajının yatırım bedeli 2.250.000.000 TL’dir. İstanbul halkına ayrılmayan bütçe, imtiyazlı bir sınıf için kullanılacak, bedelini ise emekçiler ödeyecek” dedi.

Raporda Kanal’la birlikte Terkos havzası da dahil 3. Havalimanı ve köprü bağlantı yollarından geriye kalan orman alanları, tarım alanları, meralar bölgede bugüne değin yapılan balıkçılık, turizm, hayvancılık, hepsinin biteceğine vurgu yapılarak riskler sıralandı.

EKONOMİK KRİZ BASTIRDI, KANAL HIZLANDI

İlk ihalesi korona virüse rağmen gerçekleştirilerek tartışma yaratan Kanal İstanbul Projesine dair tartışmalar devam ediyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun “hızlandırmak için düğmeye bastık” dediği Kanal İstanbul’a ilişkin, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan ‘Kanal İstanbul Yenişehir Projesi ve Teknik Raporu 2’ çalışması online yapılan toplantı ile kamuoyuna duyuruldu.

Prof. Dr. Beyza Üstün, Çevre Mühendileri Selahattin Beyaz, Çağla Aydın, Raşit Fırat Deniz ve Utku Fırat’nun katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda, “Finansal krizin derinleştiği bu dönemde siyasi iktidar kendini de yeniden üretmek için kaynak krizini doğal ve kültürel varlıklara, yaşam alanlarına el koyarak ve yaşam alanlarını sermaye birikimine sokulmasını kolaylaştırarak aşmaya çalışmakta. Süreç siyasi iktidarın hukuksuzluğu ile yürütülmekte, yaşam için ise yakıcı ve şiddetli sürmektedir. Sonuçları ise geri alınamaz, onarılamaz yıkıcılıkta olacaktır” vurgusu dikkat çekti.  

PROJE ZENGİNLERE, BEDELİ EMEKÇİLERE

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Kanal’ın maliyeti için 75 milyar TL demişti, ÇED raporunda da benzer bir rakam yer almıştı. Ancak dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan ise “Projelendirme sonrası yapım maliyetini toplam 15 milyar dolar, inşaat maliyetini ise 10 milyar dolar olarak belirledik” demişti. Yani toplam 25 milyar dolar, bu 145 milyar TL demek oluyor. Ancak ÇMO’nun raporuna göre maliyet bu rakamları da çok çok aşacak nitelikte. ÇMO raporunda yer alan şu vurgular ise maliyetin tahmin edilenden çok çok yüksek olduğunu gösteriyor: “Yapım maliyetlerinin tamamının dövize bağlı olması bile maliyeti yükselten bir faktördür. Raporun açıklanmasından sonra geçen dört ay içinde döviz kurlarındaki değişim ile yüzde 24 mertebesinde Kanal İstanbul suyolu yapım bedelinde artış olduğu açık. Halkın sırtına yüklenecek maliyetler arasında projede işleviyle birlikte ortadan kaldırılacak olan baraj, atıksu kollektörleri, arıtma tesislerini kapsayan pek çok yapının deplase işleri gelmektedir. Bu işlerin maliyetinin ne kadar olduğu belirsiz. İşlevini yitirecek yapılar için özellikle Sazlıdere Barajının yatırım bedeli 2.250.000.000 TL. Sadece barajın işlevsizleştirilmesinin, yok edilmesinin kamu kaynaklarına vereceği zarardan ne raporda söz edilmekte ne rapora olur veren bakanlığın yetki ve sorumluluğunda bunun yok sayılmasının karşılığı bulunmakta.” ÇED Raporunda da ‘Kanal İstanbul, yenişehir yapı alanlarının piyasa değerini arttıran bir su yoludur’ ifadesinin kullanıldığı raporda, imtiyazlı sınıf için yapılacak olan suyolunun, kamu kaynakları kullanılarak, bedelinin emekçilere ödetildiğine vurgu yapıldı.

RAYİÇ BEDELLERİNDE YÜZDE 2 BİN 800’LİK ARTIŞ

Son günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’um “Yabancı şirketler, Kanal İstanbul güzergahında 791 bin metrekare taşınmaz aldı” açıklaması ile yeniden gündeme gelen taşınmazların el değiştirmesi de raporda detaylıca yer aldı. Arsa rayiç bedellerindeki özellikle Kanal İstanbul Projesi’nin henüz gündeme gelmediği 2006-2010 yılları arasında hızlı arttığının hatırlatıldığı raporda, “Bu yıllar arasında arsa değerleri, ulaşım aksına ve havalimanına yakınlığına bağlı olarak 2 ile 27 kat değişen oranda artmış, 3 Havalimanı, Kanal İstanbul Yenişehir Yapı Alanları Planları açıklanması ile 2007-2020 yılları arasında arsa rayiç bedellerindeki artışın yüzde 482 ile yüzde 16 bin 593 arasında değiştiği, ortalamada ise yaklaşık yüzde 2 bin 800 oranında artış olarak değişim gösterdiği görülmektedir” denildi.

RİSKLERİ ANLATTILAR: SU, HAVA, TOPRAK, DENİZ, YAŞAM YOK OLABİLİR

Raporun sonuç bölümünde ise “Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi”nin hayata geçirilmesi durumunda İstanbul ve dahası tüm bölgenin karşı karşıya kalacağı riskler anlatıldı:

  • Yaşam ve yaşam alanları yok olacaktır. Kanal ve Yenişehir yapı alanı inşası ile, sucul sistemlere, kıyılara yapılacak müdahale ile; Karadeniz’e yapılacak dolgu ile, sucul canlıların üreme alanları, kıyılar, deniz ekosistemi, Karadeniz’deki kumullar, deniz ve tatlı su canlıları için üreme ve beslenme alanları olan Küçükçekmece Lagünü ve Sazlıdere yok olacaktır.
  • Sağlıklı ve dengeli yaşam hakkı yok sayılmaktadır. Kanal İstanbul Projesi doğal çevreyi olumsuz etkileyecek, ekolojik sistemleri değiştirerek tüm canlıların sağlığını bozacak bir projedir.
  • Kültürel varlıklar yok edilecektir. İstanbul belleğinden; geçmişinden, kültüründen, ekolojisinden koparılacaktır.
  • Dünyanın sayılı Lagünlerinden biri olan Küçükçekmece Lagünü ’nü, onu besleyen başta Sazlıdere olmak üzere dereleri, tatlısu akiferlerini (yeraltı su akışlarını), tarım alanlarını, ormanları yaşamdan koparacaktır.
  • Bölgede bugüne değin yaşamakta olan tüm canlılar, balıklar, endemik olan olmayan bitkiler, börtü böcek, yabanıllar, göçmen olan olmayan kuşlar yaşam alanlarından, yaşamdan koparacaktır.
  • Geçimini balıkçılıktan, hayvancılıktan, tarımdan sağlayan yöre halkı yaşam güvencelerinden koparacaktır.
  • Patlatmalar sonucunda akifer yapı bozulacak, deniz suyu kara ekosistemini baskılayacak, Durusu/Terkos Gölü ve yeraltı su katmanları, topraklar tuzlanacaktır.
  • Marmara Denizinin yapısal özellikleri değişecek. Deniz ekosistemleri de kara ekosistemleri de giderek çölleşecek, yaşam için sahip oldukları işlevlerini yitirecektir.
  • Kente su sağlayan sulak alanlar yok olacaktır. İstanbul Su Havzaları yapılaşmaya açılıp devre dışı bırakılırken, il sınırları dışından İstanbul’a su getirilmesi planlanmaktadır. Melen Barajının, Sungurlu Barajı bunlardan birkaçıdır: Melen Barajının su tutma ve hizmete alınması en iyimser yaklaşımla 5 yıla yakın bir sürede mümkün olacaktır. İstanbul’u susuz bir geleceğe sürüklemektedir. İstanbul'un su havzaları içinde yaşayan tüm canlıların yaşam alanıdır.
  • Kanal İstanbul ve Yenişehir yapılaşması ile bölge yeni nitelikli kent oluşturulurken, bölge halkının mülkiyetinde bulunan tarım, hayvancılık ve barınma alanları; proje kapsamında, toplu yapı yönetimlerine (TOKİ vb.) devredilecek uzun yıllar bu bölgede yaşayan halk yaşam alanlarından uzaklaşmaya zorlanacaktır.
  • Trafiğe eklenecek ilave yükle kent yaşamında artacak stres, kirlilik, zaman yitirme, kaza vb. yaşanacak olanlar, şantiye araçları ile baskılanacak, risklerle burun buruna sürdürülecek bir yaşam bunlardan sadece bir kaçıdır. İnşaatlar süresince (en az 7 yıl) bölgede ve İstanbul da yaşam felç olacaktır.

(İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Şireci Tekstil'de pazar günü mesaiye kalmak istemeyen 50 işçi işten atıldı

SONRAKİ HABER

Lise öğrencilerinin sorumluluk sınavları 22-30 Haziran'da yapılacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa