07 Nisan 2020 09:34 Güncelleme: 07 Nisan 2020 09:47

Tıp öğrencilerinin nitelikli eğitim kaygısı belirsizliklerle büyüyor

Tıp öğrencileri koronavirüs salgınında eğitimlerinde yaşadıkları süreci anlattı. Uşak’ta yaşayan ve farklı üniversitelerde tıp okuyan öğrenciler en çok eğitimde ve sağlıktaki belirsizlikten kaygılı.

GÜNCELLENDİ

Fotoğraf: Evrensel

Reklam

Dilek OMAKLILAR
Uşak

Tıp öğrencileri koronavirüs salgınında eğitimlerinde yaşadıkları süreci anlattı. Uşak’ta yaşayan ve farklı üniversitelerde tıp okuyan öğrenciler en çok eğitimde ve sağlıktaki belirsizlikten kaygılı.

Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi 6. sınıf öğrencisi, eğitimlerinin tamamlanmasına 3 ay kala eğitime ara verildiğini belirterek, “Kimi üniversiteler son sınıfların öğrenci olmadığını, hekim olduklarını öne sürerek eğitime ara vermedi. Birkaç gün süren belirsizlik sonrası YÖK, kararı üniversite rektörlerine bıraktı. Ekonomik, beslenme kaygılarına ek olarak 'Biz ne olacağız' diye düşünmeye başladık” dedi. Bazı öğretim üyelerinin sosyal ağlarda 'İntern hekimlerin erken mezun edilmesi' konusunu gündeme getirmesi ile de muallakta kaldıklarını söyleyen öğrenci, “Biz hekim miyiz öğrenci miyiz? İkilemin içinden çıkamadık. Çoğu üniversite gibi Rize Üniversitesi de son sınıf tıp fakültesi öğrencilerini devam eden süreç hakkında bilgilendirmedi. YÖK bu konuda yine kararı üniversite rektörlerine bırakmış, yapılan basın toplantısında son sınıf tıp fakültesi öğrencilerinin akıbetine değinilmemiştir. Ağustos ayında yapılan Devlet Hizmeti Yükümlülüğü kurasına yetişemeyeceğimizi düşünmekteyiz. Çoğu fakültenin eğitimi ile Ekim’de yapılacak Tıpta Uzmanlık Sınavının tarihlerinin çakışacak olması bizi daha da karamsar yapmaktadır” diyerek kaygılarını dile getirdi.

Ege Üniversitesi 1. sınıf öğrencisi de kaldığı üniversite bünyesindeki özel yurttan, 12 Mart’ta duyurulan tatil kararı ile ayrıldığını anlatarak, “On gün sonrasında yurdun hastaneye en yakın konumda olması nedeniyle içlerinde enfekte olanların da bulunduğu sağlık personelleri tarafından kullanılacağını öğrendik. Tedirginlikle çıkacak kararı beklerken ertesi gün bize yapılan açıklama 25 Mart’a kadar gelebilen öğrencilerin eşyalarını alabileceği, gelemeyenlerin eşyalarının ise toplanıp paketleneceği oldu. Mevcut tehlikeden, maddi külfetten ve tanınan sürenin çok kısıtlı olmasından dolayı gelemeyen çok kişi oldu. Birkaç gün sonrasında aidat ödemelerinin eğitim öğretim döneminin başlamasıyla devam edeceği bildirildi, fakat yurdun ne kadar süre bu şekilde kullanımına devam edileceği ve döndüğümüzde eşyalarımızı nasıl bir halde bulacağımız konusunda hiçbir fikrimiz yok” dedi.

“HERKES AYNI ŞARTLARDA MÜCADELE EDEMİYOR”

Ege Üniversitesi 5. sınıf öğrencisi ise şu anda Nusaybin’de, 65 yaşında ve kronik hastalıkları olan annesi, babası, ağabeyiyle evde izole bir hayat sürmeye çalıştıklarını söyleyerek “Pandemiyle birlikte bazı sorumluluklar dahil oldu yaşamıma. Annemle babamı durumun ciddiyetini anlayabilecekleri, aynı zamanda onları tedirginliğe ve moral bozukluğuna sürüklemeyecek şekilde bilgilendirmek için emek harcıyorum” dedi. Bir yandan internet sitelerinden gündemi takip etmeye çalıştığını ifade eden öğrenci, bilgi akışında kimi zaman güvensizlik hissettiğini ekledi. Çalışan işçi arkadaşlarının olduğunu dile getiren öğrenci, “Mesleki sorumluluğumu düşünüp onlara çalışmamaları gerektiğini, bunun kendileri ve ailelerinde risk grubunda olan diğer bireyler için hayati bir tehlike olduğunu söylemeye cüret edemiyorum, ne acı. Eğitim, iş, atamalarının gecikmesi gibi birçok sorun arasında kirasını kıt kanaat toplayıp ev sahiplerine  gönderenler, KYK yurdunda kalıp yurttaki eşyalarının akıbetini düşünerek yurt ücretini yatıranlar... Virüs adaletli davranıyor deniyor. Zengini de fakiri de etkiliyor deniyor. Ama herkes aynı şartlarda mücadele edemiyor. Toplumsal bir seleksiyona göz yumuluyor büyüklerimiz tarafından ve olan sömürülen halka oluyor yine” dedi.

Ege Üniversitesinde okuyan bir başka 5. sınıf öğrencisi ise tam bir belirsizlik hali olduğunu ve bunun da kendilerinin yıprattığını söyleyerek,  “Bir de burs durumları var tabi bu konuda da belirsizlik var. Bursların devamı için tutturmamız gereken not ortalamaları lazım tüm bu konuların hepsi belirsizliğini koruyor” diye konuştu.

KHK’Lİ SAĞLIK ÇALIŞANLARI GERİ ALINMALI

YÖK’ün intörnlerin çalıştırılmasıyla ilgili tasarrufu üniversitelere bırakmasının ardından fakülte  dekanlığı ihtiyaç halinde çağırılabileceğini, belirsizliğin devam ettiğini bildirdiğini aktaran Ege Üniversitesi 6. sınıf öğrencisi ise “İtalya, İspanya ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde intörnlerin mezun edilip atamalarının yapıldığını biliyoruz. Ülkemizde de gidişatın böyle bir sonuç doğurabileceği olası. Öğrenciler arasında mecburi hizmete normal koşullarda da olduğu gibi, gitmek istemeyen ve direkt TUS ile uzmanlık öğrencisi olmak isteyenler var. Benim görüşüm ise öncelikle istekli KHK’lı sağlık çalışanlarının geri alınması ve ihtiyaç halinde bizim de mezuniyetimizin gerçekleştirilip atamamızın güvenlik soruşturması olmaksızın yapılması. Fakat bununla ilgili de belirsizlik sürüyor” diye konuştu. Bu dönemde ekonomik anlamda yaşadığı sorunları ise “Kiramı ev sahibiyle görüştükten sonra ödememeyi düşünüyorum, aksi taktirde önümüzdeki ay içerisinde temel ihtiyaçlarımı alma konusunda zorlanabilirim” şeklinde ifade etti.

“YAMA DEĞİL, ÇÖZÜM İSTİYORUZ”

İstanbul’da okuyan 2. sınıf öğrencisi ise, “Tıp fakültesi öğrencisi olarak salgından önceki dönemde var olan eğitim sisteminin (sistemlerinin) belli başlı sorunları ile boğuşuyorduk. Şimdi bu sorunlar daha da derinleşti. Benim için en başlıca sorun verilmekte olan tıp eğitiminin, salt ve kendini yenileme konusunda topal olan bir bilgi yığını oluşu. Mevcut eğitimin toplum yönelimli ve toplum destekli tıp eğitiminden uzak oluşu, kendini tam olarak geliştiremeyen, öğrendiklerini toplumsal alanda nasıl kullanacağını bilmeyen çıkar ilişkilerini önde tutan doktorlar yetişmesine sebebiyet veriyor” dedi.  Online eğitime ilişkin konuşan öğrenci, “Tek ayağı aksamakta olan tıp eğitiminin şu an iki ayağının da aksar bir şekilde ilerlemesi bilimsel eğitimin gereklerinin tam yapılmadığını gösteriyor. Online işlenecek teorik dersler uygulamalı derslerinden bağımsız devam edecek. En azından şimdilik bize bu aktarıldı. Teorik ve pratiğin ayrıştırılması şuan ders olarak görmekte olduğumuz biyolojik sistemlerin anlaşılmasını, öğrenilmesini güç kılacaktır. Yamalar yapılmasını istemiyorum. Köklü çözümler ve yaratıcı, verimli, bütüncül bir tıp eğitimi talep etmekteyim birçok sıra arkadaşım gibi” diye konuştu.

Reklam