07 Şubat 2020 00:42

Mülteci depremzedeye "yine göründü göç yolları"

Iraklı Meri ailesi, çadırların önünde nargile içtikleri için başka bir çadır alanına gönderilen mültecilerin olduğu bölgede kalıyor. Ayrımcılığa uğradıklarını düşünen aile, Irak'a dönmeyi düşünüyor.

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Murat UYSAL
Elazığ

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden, 24 Ocak Elazığ depremine: Farklı milletler, aynı hikaye. "Yine Göründü Göç Yolları", 24 Ağustos 1999 tarihli Evrensel gazetesinin Rojda İldan imzalı haberin başlığıydı. Habere konu olan Kürt Yalçın ailesi, depremden önce Batman’dan İstanbul’a göç etmiş, depremle beraber varını yoğunu kaybetmiş, yeniden Batman’a dönme planları yapıyordu. 21 yıl sonra, Elazığ depreminden sonra benzer bir hikayeyi yaşayan Arap Meri ailesini anlatmak da bana düşüyor.

Depremin 3. günü. Düzeni bozdukları iddiasıyla gecenin bir yarısı Kültür Park’taki çadır kentten Abdullahpaşa Mahallesi’ndeki çadır kente gönderilen Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı mültecilerin çadırlarını dolaşıyoruz. Türkçe bilen yetişkin çok az, erkekler çat pat birkaç cümle kurabiliyorken kadınlarda o da yok. Ateşin başında toplanmış kalabalık erkek grubunun yanına doğru ilerliyoruz. Mahmud Meri bizi karşılıyor, diğerlerine nazaran daha rahat Türkçe konuşuyor. Bir marketin deposunda çalışıyor Mahmud Meri, 4 çocuk babası. Meri ailesinin 7 senedir Türkiye’de olduğunu ilk iki sene Samsun’da Mahmud Meri’nin kardeşinin yanında kaldıklarını daha sonra Elazığ’a geldiklerini öğreniyoruz. Ailenin 3. çocuğu Abdurrahman Meri hızlı adımlarla yanımızda beliriyor. 

Elazığ deprem çadırları

"TÜRK TÜRK’E BUNU YAPIYOR, BİZE HİÇ VERMEZLER"

Abdurrahman Meri 17 yaşında, 12. sınıf öğrencisi. Uzun zaman boks yapmış kalbinde rahatsızlık çıktığı için bırakmak zorunda kalmış. Depremden önce evlerinin Sürsür’de yıkılan binanın hemen karşısındaki bina olduğunu söylüyor. Şimdi o binayı da yıkmışlar, “Artık hayatta ev bulamayız, kiralar çok zamlanmış, 500 liralık eve 1000 lira diyorlar, Türk Türk’e böyle yapıyor bize hiç vermezler” diyor. Depremin ilk gecesini babasının çalıştığı marketten getirdiği kamyonun kasasında geçirmişler. Kamyon kasasının çok soğuk olduğunu battaniyenin fayda etmediğini ışıksız ve havasız olduğunu söylüyor.

Depremin üçüncü günü çadırlara geçmeye karar vermişler, baba Mahmud Meri çadır başvurusunu yapmış. Kültür Park’taki çadırların birine ailesini ve eşyalarını bırakan Abdurrahman sonra da çalıştığı fırına doğru yola koyulmuş. Döndüğünde saat bire geliyormuş. Ne eşyalar ne ailesi bıraktığı yerdeymiş. Abdurrahman, baba Mahmud Meri’nin tarif ettiği yere geldiğinde karşılaştığı manzarayı şöyle tarif ediyor: “Çok büyük bir kalabalık vardı, hava çok soğuktu, çadır yok, küçük çocuklar var. Çok kötüydü” diye anlatıyor.

"ÇADIRIN ÖNÜNDE NARGİLE İÇTİKLERİ İÇİN KAVGA ÇIKMIŞ"

Kültür Park’tan çıkarılma sebeplerini sorduğumuzda, “Nargile meselesi yüzünden kavga çıktı. Biri nargile içiyormuş çadırın önünde. Yani sonuçta bir Türk de olabilirdi nargile içen. Küfür edenler, hakaret edenler vardı, keşke böyle olmasaydı” diyor. “İyi ki böyle oldu iyi ki ayırdılar bizi” diyenler de olduğunu söyleyen Abdurrahman “Ben öyle düşünmüyorum. Biz farklı değiliz ki benim bir sürü Türk arkadaşım var. Okulumda, mahallemde, Elazığ’ın yarısı beni tanır. Niye ayrı kalalım ki?​” diye anlatıyor.

Depremin ikinci gününden beri çalışan Abdurrahman “Sabah yedide dükkanın önünde oluyorum. Çıkışım 12’yi buluyor, bazen de geçiyor. Çıkışta hemen paramı veriyorlar, sağ olsunlar 50 lira alıyorum” diyor. Baba Mahmud Meri çalışmıyormuş, işler olmuyor zaten deyip çıkarmışlar marketin depo bölümünden, ailenin harcamalarını Abdurrahman karşılıyor.

Elazığ deprem çadırları

"SAVAŞIN SONUÇLARI HEP AYNI"

Bundan sonra ne yapacaklarını ne Abdurrahman kestirebiliyor ne de baba Mahmud, “Durumu olanlar başka şehirlere gidecekler, olmayanlar mecbur çadırda kalacaklar” diyor. Başka şehre gitsek de aynı şeyleri tekrar yaşayacaklarını söyleyen Abdurrahman son çare “Irak’a, Erbil’e döneceğiz artık. Erbil’de Kürtler var şu an biz Arap’ız. Arapları sevmiyorlar orada. Belki oraya girmemize de izin vermezler” diyor. O zamanlar 9-10 yaşlarında olduğunu söyleyen Abdurrahman, şimdi 17 yaşında. “2014’te Irak’taki savaş yüzünden buraya geldik” diyen Abdurrahman, binlerce insanın öldüğü o savaşta dedesinin evine isabet eden bomba nedeniyle dayılarını ve dedesini kaybetmiş.

2014 yılında tanklardan, silahlardan, savaş uçaklarından kaçıp gelen Meri ailesi bugün yeniden Irak’a dönme planları yapıyor.

ÖNCEKİ HABER

Çin'deki emekçilerin koronavirüs ile imtihanı

SONRAKİ HABER

Erdoğan'ın "Dava açın" dediği İlker Başbuğ, açıklamasında Abdullah Gül’ü işaret etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...