02 Ocak 2020 03:40

Uyuz yayılıyor, mülteciler hedefte, uzmanlar ise uyarıyor: Milliyeti yok, sınıfı var

Meslek odaları ve akademisyenler uyuz vakalarındaki artış üzerinden Suriyeli mültecilerin hedefe konulmasını eleştiriyor: “Toplumda ön yargı var. Uyuz en çok yoksulları vuran bir hastalık".

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

Uyuz vakalarında özellikle son 2 ayda gözler görülür bir artış var. Meslek örgütleri de vaka artışına dikkat çekiyor. Hastalık aynı kıyafetleri giyen, aynı yatağı veya aynı havluyu paylaşan kişiler arasında daha kolay yayılıyor, yaş ve cinsiyet ayırt etmiyor üstelik... Türkiye’de uyuz vakalarına mültecilerin, özelde de Suriyelilerin neden olduğuna dair yaratılan algı ise bir başka tartışma konusu. Peki gerçek ne? Hastalık nasıl, neden kime bulaşıyor, yayılıyor? Dahası ne yapılmalı? İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Osman Öztürk ve Akademisyen Banu Kavaklı’ya sorduk. Hastalıkla ilgili birçok uyarıda bulunan uzmanlar “Uyuz hastalığının milliyeti yok sınıfı var. Son aylarda tüm kesimlerde görülmesi ise ne kadar yaygınlaştığının göstergesi” diyor.

ŞİKAYETLER EN ÇOK ESENYURT, AVCILAR, BEYLİKDÜZÜ’DEN

İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, artan vakalar nedeniyle ilaçların yetmediğinin altını çizerek sağlık kurumlarından yapılan uyarılara dikkat çekiyor: “Türk Dermatoloji Derneği’nin bir açıklaması oldu, ciddi artışlar olduğuna dair. Karabük İl Sağlık Müdürlüğü de son bir ayda anlamlı bir artışa dikkat çekti. Sağlık Bakanlığı da ‘Uyuz belirtisi taşıyorsanız vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun’ açıklamasını yaparak aslında bunu kabul etti.”

İstanbul’da kaç kişinin uyuz olduğuna dair ellerinde bir veri olmadığını söyleyen Sarıalioğlu. “Bakanlığın ya da il Sağlık Müdürlüğü’nün verileri açıklaması gerek, nerede ne kadar artış yaşandı, en çok kim etkilendi vs... En azından hastaneye müracaat edenlerin kayıtları Sağlık Bakanlığı'nda var. Biz iki aydır söylüyoruz, arayın Esenyurt Devlet Hastanesi’ni, sorun bakalım nedir durum diye. İl Sağlık Müdürü ‘anormal’ bir artışın olmadığını ifade ediyor. O zaman çıkıp örneğin geçen yıl şu kadardı, bu yıl şu kadar demeleri gerekiyor.”

Ağırlıklı olarak şikayet gelen bölgelerin Esenyurt, Avcılar, Beylikdüzü gibi mültecilerin yoğun yaşadığı bölgeler olduğuna dikkat çeken Sarıalioğlu, “Biz biliyoruz ki o bölgelerde göçmenlerin maalesef yaşam şartları çok kötü, çok kalabalık ortamlarda yaşıyorlar. Diyebilirim ki bir evde 8-10 kişi yaşıyor. Bir tanesi tedavi edilene kadar aynı evde yaşayan diğer herkese bulaştırıyor. Bu nedenle de sürekli artarak gidiyor.”

ÜSTÜNÜ ÖRTEREK ÇÖZEMEZSİNİZ, ÖNLEM ALINMALI

Vaka sayısının azaldığına dair bir tespit yapamadıklarını söylüyor Sarıalioğlu ve Bakanlığın bu konuda alabileceği önlemleri sıralıyor: “Çok basit, her hastaneye başvuran kişi sayısı belli, bu kişinin ikametgahı belli ve orada kimlerin yaşadığı da belli. Başvuru yapıldıktan sonra o ikametgâh adresine yaşayanları rehabilite edeceksiniz, onların yaşam şartlarını da düzenlediğinizde tedavi sonuçlanmış olur. Ama biz ne yapıyoruz; 10 kişinin yaşadığı bir evde bir kişiyi tedavi etmeye çalışıyoruz. Kalan 9’u uyuzu yaymaya devam ediyor. Bu yüzden de tedavi ettiğimiz kişide de tedavi işe yaramıyor. Kısacası devlet bu konuyu el atmalı, ama devlet bu işi çözmek yerine maalesef saklamayı tercih ediyor ve bu çok tehlikeli bir hal alıyor.”

TOPLU YAŞANAN YERLER KONTROL EDİLMELİ

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Osman Öztürk, İzmir Tabip Odasının uyuz vakalarında artışa dair açıklamasını hatırlatıyor ve ekliyor: “Uyuz vakalarında gözle görülür bir artış söz konusu, bunu görmek zorundayız.”

İl Sağlık Müdürlüğü’nün yapması gerekenleri de sıralayan Öztürk, “Bir kere kaynakları tespit etmeli. Eczacı odamız bazı tespitler yapıyor. Esenyurt, Beylikdüzü, Avcılar gibi yerler başta olmak üzere bakımevleri, yurtlar, okullar, bir takım dini cemaatlerin yurtları, huzurevleri gibi yerler kontrol edilmeli. Ayrıca Bakanlık ve Müdürlüğün toplumu kişisel hijyen gibi konularda uyarması gerekiyor” şeklinde uyarılarda bulunuyor.

MÜLTECİLER HASTALIĞI GETİRMEDİ BURADA KAPTI

Uyuz vakalarında artış ile birlikte mültecilerin, özelde de Suriyeli mültecilerin bir kez daha hedef olduğunun altını çizen Öztürk şunları söylüyor: “Somut bir verimiz olmamakla beraber, eczacı odamızın açıklaması, uyuzun da bir yoksul hastalığı ve daha çok yoksulları vuran bir hastalık olduğunu düşündüğümüzde mültecilerin de bundan en çok etkilenenler olduğunu söyleyebiliriz. Önce şunu söylemek lazım uyuz paraziti, işte Almanya'da, Afrika'da, Amerika'da, Türkiye'de olmayan bir parazit de Suriyelilerde olan, onların getirdiği bir parazit değil ya da Afganların... Yani bahsi geçen ya da geçmeyen herhangi bir mülteci grup bizde olmayan bir hastalığı alıp bize getirmiş değil. Tam tersine onlar hastalığı burada kaptılar. Burada en kötü koşullarda yaşayanlara -hem kötü koşullar da hem de kalabalık- bulaşmış bir hastalık. Suriyeliler, Afganlar ya da başka mülteciler bu hastalığın taşıyıcısı değil aksine bu hastalığın hedefi ve mağdurudurlar. Kendi memleketlerinden bize bir hastalık falan getirmiş değiller, çok kötü koşullarda yaşamak zorunda kaldıkları için zaten bu hastalığa yakalanıyorlar.”

EN YOKSULLARDA GÖRÜLÜYOR

Öztürk şöyle devam ediyor: “Diyelim ki uyuz bana bulaştı, ben evime gittiğimde bunu üç aile bireyine bulaştırabilirim, ama 8-10 kişi hatta bazen 20-25 kişi kalan mülteciler var, o zaman da hastalığı 25 kişiye bulaştırır. Bu nedenle toplu tedavi burada çok önemlidir. 20 kişi isek 20 kişinin tedavi olması gerekir. Bu hastalık en kötü koşullarda, en kalabalık ve hijyen koşullarını en az sağlayabilen, yani en yoksullarda yaşanan ve bulaşan bir hastalık. En çok mültecilerde görülüyorsa görünmesinin nedeni de bu. Bunun nedeni sınıfsal. Suriyeliler üzerinden tartışılıyor ama Türkiyeli yoksullar için de aynı şey geçerli. Yani bu hastalık herhangi bir kıtada genetik olarak görülen bir hastalık değil, o yüzden doğrudan sınıfsal bir yönü var. Yani birisi Iraklı Türkiyeli, Suriyeli ya da Türk, Arap, Afgan, Kürt diye bu hastalığı kapmıyor, yoksul diye, koşuları kötü diye, kalabalık bir şekilde aynı yerde kalmak zorunda diye kapıyor ve hızla bulaştırıyor diğerlerine de. Bir de bu milliyetçi önyargıların da aslında ne kadar boş olduğunu gösteriyor vakalar. Hani Suriyeliler şöyle şeyler söyleniyordu: ‘Çok iyi durumdalar, her şeyden bedava faydalanıyorlar, işte şöyle zenginler, şöyle varlıklılar vs... Öyle değil, işte uyuz en yoksullardan başlıyor, onlara bulaşıyor, Suriyeliler de burada en kötü durumda olanlar arasında, Türkiyeliler gibi.”

TEDAVİYE DİRENÇ DE ARTTI

Özel bir hastanede çalışan ve bu nedenle isim vermek istemeyen bir dermatolog ise son aylara karşı karşıya aldıkları vakalarda ciddi artışlar olduğunun altını çiziyor: “Bunu söylemeliyim, vaka sayısı da tedaviye direnç de arttı. Eskiden Kwellada denilen krem işimizi çok rahatlıkla görürdü, şimdi görmüyor. Başka başka tedaviler uygulamak zorunda kalıyoruz. Uyuz yoksul hastalığı ve son dönemlerde daha varsıllarda da görülüyor, bu da ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.”

TOPLUMUN YÜZDE 83’Ü, HASTALIKLARIN SURİYELİLERDEN KAYNAKLANDIĞINI DÜŞÜNÜYOR

Uyuz vakalarının artması üzerinden Suriyeli mültecilerin hedefe konulmasının nedenlerini Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Kavaklı’ya sorduk. Kavaklı, uyuzun Suriyelilerin hedef alındığı ilk hastalık olmadığının altı çiziyor ve ekliyor: “Daha önce de şark çıbanı ve çocuk felcinin özellikle sınıra yakın yerlerde yeniden görülmesi üzerine benzer suçlama ve tartışmalar başlamıştı.”

‘Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Algı ve Tutumlar’ araştırması koordinatörlerinden biri olan Kavaklı, 2016 yılında hazırladıkları rapora ilişkin hatırlatmalarda bulunuyor: “O araştırmaya göre mültecilerin salgın hastalıkları artırıcı etkisi olduğunu ifade edenlerin oranı yüzde 83. Üstelik önyargı salgın hastalıklar ile sınırlı değil ne yazık ki. Yaşamın her alanında Suriyeli varoluşuna önyargı var. Bu rapor 3 sene önce, 2011-16 arasındaki 5 yılı değerlendirerek yazılmıştı ve toplanan veri ışığında Suriyeliler için haysiyetli yaşamın koşullarının acilen oluşturulmasının önemini vurgulamıştık. Ancak ardından gelen 3 yılda da ne önyargı ve ayrımcılığın aşılması ne de birlikte yaşamın makul koşullarının oluşturulması konusunda bir ilerleme sağlanamadı.”

‘SAĞLIK HİZMETİNE ÜCRETSİZ ERİŞİM ÇOK ÖNEMLİ’

“En korunmasız olanlar, bu gibi sağlık tehditlerine de en açık olanlar” diyen Kavaklı, son olarak şunları söylüyor: “Sıcak bir barınma ortamı, düzenli yıkanma ve eşyalarını yıkama, iyi beslenme, evini dezenfekte etme, sağlık hizmeti alma imkanı olmayınca bu tür hastalıklara da zemin hazırlanıyor. Geçici korunma statüsündeki insanların sağlık hizmetine ücretsiz erişimi çok önemli. Hem bunu eleştirip, ‘Suriyeliler hastaneleri doldurdu, vatandaş hizmet alamıyor’ diye şikayet edip hem de bu gibi hastalıkların yayılmasına tepki göstermek son derece haksız bir durum.”

UYUZ NEDİR, NASIL BULAŞIR?

Hastalık kişiden kişiye genellikle 15-20 dakikalık bir sürede bile yakın temasla (el ele tutuşma gibi) bulaşabiliyor. Uyuz paraziti kişiye geçtikten sonra ortalama 3-6 hafta gibi bir sürede şikayet oluşturmaya başlıyor. Özellikle geceleri artan, sıcak banyo ve duş ile şiddetlenen kaşıntı en önemli klinik bulgusudur. El parmak araları, el bileğinin iç yüzü, koltuk altları, kulak arkaları, bel bölgesi, ayak bilekleri, ayaklar, kalçalar, kadınlarda meme uçları ve erkeklerde genital bölgede kaşıntı oluşuyor. Uyuz hastalığının tedavisi kişinin yaşına, bağışıklık sisteminin durumuna göre değişkenlik gösterir. Merhemler, solüsyonlar gibi yerel tedavi ajanları kullanıldığında ilacın tüm vücut bölgelerine uygulanmasına dikkat edilmelidir. Kullanılan çamaşır ve çarşafların 60 derecede yıkanması ve ütülenmesi gereklidir. Yıkanamayacak eşyaların ağzı bağlı olan bir poşet içerisinde ortalama üç gün saklanması yeterli olacaktır. Başarılı bir tedavi sonrasında dahi hastalık bulgularının 2-6 hafta kadar devam edebileceği unutulmamalıdır. Aynı yaşam ortamını paylaşan tüm aile bireylerinin, o anda aktif şikayetleri olmasa bile aynı anda tedavi edilmesi gerekliliği unutulmamalıdır.

UYUZDAN KORUNMA YÖNTEMLERİ NELERDİR?

Uyuzdan korunmada hijyen çok önemlidir. Başta okullar, özellikle yatılı okullar, bakımevleri, yurtlar, oteller, yatakhaneler olmak üzere insanların toplu halde bulundukları ortamlarda, toplu ulaşım araçlarında temizliğe son derece dikkat edilmelidir. Kişisel korunma için, hasta olduğundan şüphelenilen kişilerle temastan kaçınmak, iç çamaşırı, havlu, nevresim gibi kişisel eşyaların temizliğine dikkat etmek, vücut ile direkt teması bulunan eşyaları ortak kullanmaktan kaçınmak, ev, araba gibi alanların temizliğine dikkat etmek gerekir. Hastalık belirtileri oluştuğunda mutlaka bir sağlık kurumuna başvurunuz!

ÖNCEKİ HABER

BUDO'da sefer iptalleri - 2 Ocak 2020

SONRAKİ HABER

İran'da 5.8 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...