İstanbullular Kanal İstanbul'a itiraz ediyor: Kanala var emekçiye yok!

Kanal İstanbul'un askıya çıkan ÇED raporuna itiraz etmek için Çevre Bakanlığı müdürlükleri önünde uzun kuyruklar oluşturan İstanbullularla konuştuk: Yağmur çamur demeden geldik, itiraz ediyoruz!

27 Aralık 2019 13:01
Son Güncellenme Tarihi: 27 Aralık 2019 15:44
Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23 Aralık’ta kabul ettiği Kanal İstanbul projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu, 2 Ocak’a kadar askıda. İstanbullular ise Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün Beşiktaş ve Ataşehir’de bulunan binalarına akın etti, itiraz dilekçesi vermek için. Biz sabahın erken saatlerinde Beşiktaş’taki binanın önündeyiz.

Kuyruklar sabah erkenden başlıyor, otobüslere binip tek tek gelenler de var, apartman olarak birleşip araç tutanlar da... CHP’nin ayarladığı araçlarla gelenler de var, aynı iş yerinde çalışıp topluca dilekçe verenler de: Toptancıyız biz, 65 kişi dilekçe yazdık, vereceğiz...

Saatler ilerliyor, kuyruklar uzadıkça uzuyor, "Uzayıp mutlu eden tek kuyruktur herhalde" diyorlar kendi aralarında konuşurken. Deprem riskinden susuzluğa pek çok itiraz sıralayan İstanbullular, asgari ücrete yapılan 304 liralık zammı hatırlatarak “Emekliye yok, işçiye yok, ‘Kanal’a 75 milyar lira ayıracağız’ diyor. İstanbul’a kanal istemiyoruz. Yağmur demeden, çamur demeden geldik, itiraz ediyoruz” diyorlar. Beşiktaş binası önünde açıklama yapan DİSK ise “Kanal değil iş istiyoruz” dedi.

Kanal İstanbul projesine itiraz etmek üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe vermek için sırada bekleyen yurttaşlar

"ADAMLARI EVDE BIRAKTIK GELDİK"

Esenyurt’tan gelen bir grup kadınla aynı masada oturuyoruz. Sıra numarası almışlar, sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Sabah çok erken çıkmışlar yola, o yüzden kahvaltı yapıyorlar şimdi. “Adamları evde bıraktık geldik, Kanal’a izin vermeyeceğiz” diyorlar. Kuyruk uzadıkça uzuyor, “İyi ki erken gelmişiz” diyor içlerinden biri ama uzayan kuyruklar keyiflerini kaçırmıyor, mutlu ediyor aksine. Kuyruğun sonunu görmeye gidenler gelip heyecanla anlatıyor. Kadınlardan biri “Tüp kuyruğu değil İstanbul’u, hayatımızı savunma kuyruğu” diyor.

Figen, “Tek başıma çocuklarıma bakıyorum, kimseye de boyun eğmiyorum, çocuğumun geleceğine de sahip çıkıyorum” diyor. Ablası Gülseven de Beylikdüzü’den gelmiş, burada tesadüfen karşılaşmışlar. Kardeşleri yoğun bakımda, hastaneden haber geliyor onlar sıra beklerken. Olumlu tepkiler vermiş, hep birlikte mutlu oluyoruz.

Gülseven, Kanal’a itirazlarını sıralıyor önce: Deprem, susuzluk, çevreyi yok edecek... Yeter, rant için bunları yapmasınlar.

Aymira içlerinde en genç olanı, AKP’li Ali İhsan Yavuz’un İstanbul seçimlerinin iptali için söylediği "Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler oldu" sözünü hatırlatıp “Buraya baksınlar, bir şeyler oluyor” diyor.

Leyla Tüneş, “Yaşam hakkımız için buradayız, halkız biz, görsünler bizi” diyor.

Bu arada dışarıda ara ara provokasyon girişimleri oluyor, “Kanal’ı yapacağız” diyerek kalabalığın içerisine dalanlar orada bulunanlar tarafından uzaklaştırılıyorlar hızla... Kalabalık arttıkça “Hak, hukuk, adalet" sesleri yükseliyor.

"KANAL’A HARCAYACAKLARI PARAYI İŞSİZLİĞE HARCASINLAR"

63 yaşındaki Müslüm Kartal, Sarıyer’den gelmiş. "Neden karşısın?" diyorum, asgari ücrete yapılan 304 liralık zammı hatırlatıyor: Emekliye yok, işçiye yok, ‘Kanal’a 75 milyar lira ayıracağız’ diyor. Çok yazık, ülkemizi bu hale getirmelerine anlam veremiyorum. İşsizlik almış başını gitmiş, Kanal İstanbul’a harcayacakları parayı bunun için harcasınlar” diyor.

Kanal İstanbul’la istihdam yaratılacağı açıklamalarını sorduğumuz Kartal ise şöyle diyor: Niye Kanal açıyor ki istihdam için, daha kolayı var, fabrika aç. Bir kerelik değil o, hep istihdam yaratırsın. Bir de İstanbul’u da yok edeceksin!

Kanal İstanbul projesine itiraz etmek üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe vermek için sırada bekleyen Müslüm Kartal adlı yurttaş

"BİZE 'SUYU PARAYLA ALIN AMA BEN PARA VERMEM' DİYORLAR"

Sadık Yazıcı 75 yaşında, “Kanal mıdır ne karın ağrısıdır, ona itiraz etmeye geldim” diyor. Neden itiraz edeceğini soruyorum, yanıtlıyor: İstanbul’dan kuş uçmayacak, kervan geçmeyecek. Ben 1968’de geldim İstanbul’a. İstanbul’un su kaynağı neresi, Terkos. Terkos Gölü demek İstanbul’un suyu demek. Terkos Gölü’ne tuzlu su karışacak deniyor. Hadi yaptınız, İstanbul’un suyunu nereden alacaksınız, tuzlu su mu içeceğiz? Suyu da parayla alacağız herhalde. Eee para da vermiyor, asgari ücrete gelen zam belli, emekli maaşları belli.

Kanal İstanbul projesine itiraz etmek üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe vermek için sırada bekleyen Sadık Yazıcı adlı yurttaş

"27 YAŞIMDAYIM, İSTİHDAM DA KAYNAK DA BANA DEĞİL, BİLİYORUM"

Susuzluk, bir de deprem. En çok dile gelen iki risk. Başvurmaya gelenler de en çok bunlardan bahsediyor. 27 yaşındaki Gülbeyaz Bilgin, annesi Hasibe Bilgin’le gelmiş dilekçe vermeye. Önce o alıyor sözü: Bir kere meydana getireceği çevre felaketinden dolayı karşıyım. Bütün uzmanlar uyarıyor, okuyoruz. Bu yüzden itiraz edeceğim. Bir de deprem tabii...

Kanal İstanbul projesine itiraz etmek üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne dilekçe vermek için sırada bekleyen Gülbeyaz Bilgin ve annesi Hasibe Bilgin

Bütün risklerin vatandaşlardan saklandığını düşünüyor Gülbeyaz: Kanalları açıyorsunuz, gerçekten ne olacağını anlatan yok. Sosyal medya ve bazı internet siteleri olmasa bilemeyeceğiz. Televizyona çıkanlara bakılırsa risk yok. Bir tane farklı fikirde olan çıkamıyor.

"İstihdam yaratacağız, kaynak yaratacağız" sözlerine de iki çift lafı var Gülbeyaz’ın: 27 yaşımdayım, istihdam da bana değil, kaynak da bana değil, biliyorum.

Annesi Hasibe Bilgin giriyor söze. Onun en temel itirazı deprem riski nedeniyle. '99 depremini hatırlatıyor ve “İstanbul’da en son deprem oldu, yeniden hatırladık neyin ne olduğunu. '99’da o kadar can kaybı oldu, hâlâ gözümüzün önünde o günler. Bunu bile bile nasıl yaparlar, nasıl!” diye soruyor.

46 yaşındaki Ebru Baş ise "önce çocukları için" itiraz edeceğini söylüyor.

“Bir tane kişinin kararı ile İstanbul’un doğasının, yeraltı kaynaklarının, suyunun, ekonomisi bu kadar kötü giderken kaynaklarının heba edilemeyeceğini” söylüyor Baş ve ekliyor: Bu kadar işsizlik varken, bu kadar öncelikli sorunlarımız varken bunu hem paramız hem de çevresel zararları yüzünden istemiyorum, itiraz ediyorum.

"ÇOCUKLAR ÇATLAK DİYE OKULLARA GİREMİYORLAR, BUNLAR KANAL DİYOR..."

Kendi aralarında konuşan farklı yaş gruplarından 3 kadının yanına gidiyoruz. Burada tanışmışlar. Zeynep Gençağaoğlu alıyor ilk sözü: Depremin beklendiği bir İstanbul’da yaşıyoruz, deprem riski kafamızda Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor. Her an deprem olacak, yerle bir olacağız diye bekliyoruz. Madem bu kadar kaynak var, işte 75 milyar lira mı ne diyorlar, İstanbul’un binalarının çoğu güvensiz, o zaman deprem riski olan binaları, okulları, hastaneleri yenileyin. Çapa’daki çocuklar okulları çatlak diye binalarına girmemişti.

"İNSANLAR ÇÖPTEN EKMEK TOPLUYOR, O SÜKSE DİYOR"

Aysel Halaç ise imar rantına değiniyor: Bu kadar yer var, niye bu Araplar ya da işte oradan arsa alan kimse, oradan aldılar, medyum mu bunlar! Biz niye bilemedik oradan arazi almayı da bunlar biliyor.

Halaç ekliyor: Görünen köy kılavuz istemez, evlerin durumu belli, evlerin, okulların durumu belli, insanlar çöpten ekmek topluyor. O çıkmış sükse diyor, dalga geçiyorlar ya bizimle.

Son sözü Birgül Canfesçi alıyor: Bilim insanı değiliz biz, açıklamalardan görüyoruz, kötü diyorlar. Bu kadar yararlı madem, istihdam yaratılacak, deprem riski yok, susuzluğa neden olmayacak... O zaman çıksınlar televiyonlar, itiraz eden bilim adamlarıyla, ikna etsinler bizi. Ama öyle ‘yapacağız, kazmayı vuracağız’ demekle olmaz. Biz iyi olan şeye niye karşı çıkalım! Haklılarsa evet deriz, hayır demeyiz. Üçüncü köprü yaptı, dünya kadar para gitti oraya. Kaç kişi geçiyor, geçmeyenler bizden geçiyor. Şehir hastanelerini yaptılar, cehennemin dibine kaç kişi gidiyor? Gitmeyenler gene bizden gidiyor. Hasta yolda ölür yolda oraya gidene kadar! Şimdi bu kim bilir ne yapacak. Ben buna nasıl evet diyeyim!

DİSK: KANAL’A MİLYARLARI GÖMENLER İŞÇİYE GÜNLÜK 10 LİRAYI REVA GÖRÜYOR

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün Beşiktaş'ta bulunan binası önünde açıklama yaptı. “İstanbul halkının iradesini hiçe sayılarak ısrarla dayatılan Kanal İstanbul projesi/ekolojik çevresel bir felakete yol açacak, İstanbul'u susuzluğa mahkum edecek bir yıkım projesidir” diyen Çerkezoğlu şunları söyledi: “Halkın cebinden çıkacak 10 milyarlarca lira bu yıkım için heba edilmek istenmektedir. İstanbul'un kanala, Türkiye'nin çılgın projelere ihtiyacı yoktur. İstanbul'un ve Türkiye'nin sorunu iştir, araştır. İstanbullu geçim derdinedir, iş derdindedir. Kanal İstanbul'a 110 milyar TL görmek isteyenler asgari ücretli işçi günlük 10 TL zammı reva görmektedir. Asgari ücretten vergi almaya devam etmiştir. Kanal İstanbul istihdam yaratmayacak, rant yaratacaktır, bir avuç inşaatçı ile arsa spekülatörü zengin edecektir. Kanal İstanbul depremden korunmak için harcanacak paranın toprağa gömülmesi demektir. Kanal İstanbul yeni vergiler demektir, ücretlerin daha da bastırılması demektir. İstanbul'un ihtiyacı kanal değil insanca yaşanacak bir ücrettir. Ülkeyi yönetenlerin görevi çılgın projeleri dayatmak değil akıllı politikalarla işsizliğe çözüm bulmaktır.”


 ATAŞEHİR'DEKİ MÜDÜRLÜK BİNASI ÖNÜNDE DE BENZER BİR DURUM VAR

Ataşehir'deki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde de durum Beşiktaş'takine benzer. Müdürlük binasının önünde kilometrelerce oluşan kuyrukta yurttaşlar saatlerce bekliyor. Biz de Kadıköy'den kalkan servislere binip gerek serviste gerekse kuyrukta insanlara Kanal İstanbul ile ilgili fikirlerini sorduk.

Dilekçe vermeye gelen yurttaşlardan Orkun Günay "Bu bir cinayet projesi ve bunu durdurmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Hiç kimsenin fikrini almadan sırf kendi çıkarları için bu projeyi yapıyorlar. Bir devletin bu şekilde çalışması ileride mafyalaşmak demektir. Mehmet Ağar gibilerinin çıkıp konuşması gibi örneklerden bunu görüyoruz. Ne denli yıkıcı etkileri olacağını görmek istemiyorlar çünkü kısa vadedeki çıkarları onlar için daha önemli" dedi.

İtiraz etmek için saatlerdir kuyrukta bekleyen Sinem Sungur ise İstanbul için felaket olacağını, gereksiz bir yatırım olduğunu ve asgari ücrete zam yapılabilecekken milyon dolarların bu projeye harcanmasını yanlış bulduğunu belirtti.

Ailesiyle birlikte sıra bekleyen liseli genç Kemal Doğukan Saran’a bütçenin buraya aktarılması konusunu sorduğumuzda ise Kanal İstanbul'dan önce deprem ve ulaşım gibi daha önemli konuların olduğuna ve asgari ücretin insanların sadece hayatta kalması için değil kültürel sosyal faaliyetlerini gerçekleştirmesi için de yükseltilmesi gerektiğine vurgu yaptı. (İstanbul/EVRENSEL)

 


SAMSUN VE ARTVİN'DE DE YURTTAŞLAR DİLEKÇE KUYRUĞUNA GİRDİ

Samsun ve Artvin'de yaşayan yurttaşlar da Kanal İstanbul projesinin yapılmasına itiraz etmek üzere dilekçe vermek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müdürlüklerinde uzun kuyruklar oluşturdu.

(HABER MERKEZİ)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Tekstil İşçileri Sendikasından asgari ücret açıklaması: Birlikte mücadele zamanı

SONRAKİ HABER

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay: Yeni asgari ücretin kabul edilebilir tarafı yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...