29 Aralık 2019 00:22

Latin Amerika’da isyanın 2019’u: Halk hareketlerinin güç ve moral kazandığı yıl

Ertan Erol, geçtiğimiz yıl Latin Amerika’da yaşanan isyanları ve gösterdiklerini yazdı.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Ertan EROL

Latin Amerika için 2019 yılı, darbe ve darbe girişimleri, seçimler ve iktidar değişiklikleri ama belki de bunların içinde en önemlisi olarak isyanların patlak verdiği bir yıl olarak hatırlanacaktır. Haiti’den Porto Riko’ya, Ekvador’dan Şili’ye birçok bölge ülkesinde toplumsal hareketlilik ve isyan dalgası hiç şüphesiz 2019 yılının akıllarda kalan en can alıcı olayları arasında sayılacaktır. Bu isyan dalgasının bölgede sağın, aşırı-sağ ve ırkçı kesimlerle var olan zorunlu ittifakını güçlendirerek konsolide olduğu ve 2000’lere damga vurmuş olan ilerici hükümetler döneminin sonunu getiren, karşı neoliberal dalganın güçlendiği bir anda gelmesi ise ilk başta şaşırtıcı olarak değerlendirilse dahi aslında çok somut sebeplerden dolayı anlaşılabilir temellere dayanıyor.

2019 yılındaki isyan dalgası değerlendirilirken çokça göz ardı edilse dahi şubat ayında başlayan ve neredeyse tüm yıl boyunca devam eden protesto gösterileri ile Haiti bu toplumsal patlama silsilesinin bölgedeki ilk temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor. Aslında tarihin bir cilvesi olarak Haiti, bölgede bağımsızlığını ilk kazanan, 1804’te Fransa sömürgeciliğine ve köleliğe karşı büyük bir ayaklanma başlatmış olan bir ülke olma özelliğini taşıyor. Aslında 2018’den beri zaman zaman ortaya çıkmış olan protesto gösterileri Venezuela’ya uygulanan ABD ambargosu ile doğrudan ilintili. Venezuela’nın Karayip ülkelerine ucuz petrol sağladığı Petrocaribe’nin işlevsizleşmesi bu bölgedeki ülkeleri borçlanma ve kaçınılmaz olarak da IMF ile ekonomik yapısal reformları gerçekleştirme zorunluluğunda bıraktı. 2018’den itibaren artan petrol fiyatları 2019 eylül ayında ülkede hükümete karşı yapılan protestolara ve uzun süre devam edecek enerji kıtlığına sebep oldu. Ülkedeki ekonomik ve politik kriz nüfusu 11 milyon olan bu ülkeden büyük bir göç hareketini de beraberinde getirdi.

PORTO RİKO’DA HÜKÜMET İSTİFASI

2019 yaz aylarına damga vuran protestolar ise Honduras ve Porto Riko’da gerçekleşti. Honduras’ta 2009 yılında gerçekleştirilen darbeden sonra ortaya çıkan neoliberal ittifakın Lideri Başkan Juan Orlando Hernández’in ABD desteği ile gerçekleştirmek istediği reformlar ve özelleştirmeler öğretmenler ve doktorlar tarafından başlatılan protestolar ile karşılaşmış, bu toplumsal hareketlilik kısa sürede toplumun başka kesimlerinin de dahil olması ile birlikte hükümetin istifası talebine dönüşmüştü.  Porto Riko’da ise gösteriler Ricardo Rosselló’nun ve hükümetinin önde gelen isimlerinin muhaliflere karşı kullandığı cinsiyetçi ve aşağılayıcı ifadelerin bulunduğu yüzlerce sayfa yazışmanın ortaya çıkması ile patlak verdi. Halen ABD kolonisi durumunda olan, bağımsızlıkçı hareketin şiddetle bastırıldığı adada görülmemiş bir toplumsal hareketliliğe dönüşen bu protestolar hükümetin istifası ile sonuçlandı.

İSYAN DALGASI EKVADOR’A SIÇRADI

Ekim ayına geldiğimizde ise isyan dalgası Ekvador’a sıçramıştı. Correa hükümetinden sonra göreve geçmiş olan, ancak daha sonra kendi partisine sırt çevirerek Correacılığa savaş açan Lenin Moreno, IMF paketi dahilinde petrol üzerindeki sübvansiyonları kaldırınca, yerli topluluklarının da katılımı ile büyük bir hükümet karşıtı isyan dalgası ortaya çıktı. Moreno hükümeti çareyi bir süre meclisi ve yürütmeyi Guayaquil’e taşımakta buldu. Askeri opsiyonun başarısız olması ile iki haftadan fazla süren gösteriler, ancak hükümetin yerliler ve gösterici temsilcileri ile masaya oturması sayesinde dindirilebildi. Moreno hükümeti IMF paketindeki kemer sıkma politikalarını ve petrol fiyatlarındaki artışı geri çekmek durumunda kalarak ömrünü bir müddet için olsa bile uzatabildi.

ŞİLİ KÜRESEL ÖLÇEKTE DE HAFIZALARDA YER ALACAK

Ekvador’daki isyan dalgası dinerken, bayrağı ekim ortasından itibaren Şili devralmıştır. Metro fiyatlarındaki artışa karşı olarak lise öğrencileri arasında başlayan, tutmadığı sanılıp alaya alınan isyan dalgası ülkede son otuz yılda yaşanan en büyük toplumsal mücadele sürecinin başlangıcı olarak tarihe geçti. Şili, ilerici dalga hükümeti deneyimi yaşamamış, Pinochet askeri diktatörlüğünün oluşturduğu siyasi ve ekonomik yapının geriletilmesi yine mevcut oligarşik yapı dönüştürülmeden kontrollü bir biçimde ve yalnız görünürde gerçekleşmişti. 1973’ten beri süregelen neoliberal yapının en temel ürünü ise, eğitim ve sağlık başta olmak üzere bütün kamu hizmetlerinin büyük ölçüde metalaştığı bir ülkede gelir adaletsizliğinin derinleştiği bir sosyoekonomik yapı olmuştur.

Şili’deki halk ayaklanması 2019 yılının sadece bölgede değil aynı zamanda küresel ölçekte de hafızaya kazınan bir olay olarak hafızalarda yer alacağı muhakkaktır. Piñera hükümeti önce savaşta olduklarını ilan ederek hareketi kriminalize etmeye çalışmış, hareket büyüdükçe tavizler vererek fiyat artışlarını geri çekmiş, sosyal bir paket açıklamış ve en sonunda da kabinesini tamamen değiştirmiştir. Tavizlerin de hareketi dindirmediğini gören hükümet sokaktaki şiddetin dozunu arttırmış, onlarca kişi hayatını kaybederken 300’den fazla kişi bir gözünü kaybetmiş, binlerce yaralı ve gözaltı yaşanmıştır. Şili’de toplumsal hareket topyekûn bir ayaklanmaya, mevcut sosyoekonomik yapının tamamıyla reddine evrilmiş ve bu reddin yeni bir politik yapı kurulmadan gerçekleşemeyeceği kitleler tarafından anlaşılmıştır. Yeni bir anayasanın ancak yeni bir kurucu meclis ile gerçekleştirilebileceği yargısı Şili’de yıl sonunda halen devam etmekte olan bu tarihi halk hareketinin merkezine yerleşmiştir.

BOLİVYA’DA DARBE TEŞEBBÜSÜ VE REDDİ…

2019 yılının son üç ayı aynı zamanda Bolivya’da bir darbe teşebbüsüne ve bu darbe hareketinin reddine de sahne olacaktır. 20 Ekim’de gerçekleşen başkanlık seçimlerini yüzde 47.5 oy oranı ile kazanan Evo Morales, muhalefetin seçimlerde hile yapıldığını iddia etmesi üzerine uluslararası kamuoyunu ve Amerikan Devletleri Örgütünü seçim sonuçlarını değerlendirmeleri üzerine ülkeye davet etmişti. ADÖ’nün seçim raporu kamuoyuna açıklanmadan önce muhalefete sızdırılmış, La Paz’da polislerin protesto gösterilerine katılması ve ordunun 10 Kasım’da Morales’e istifa çağrısı yapması ile Morales ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştır. Darbenin yerlilere ve yerli kazanımlarına karşı yıkım mücadelesine dönüşmesi ise yerli topluluklarından büyük bir tepki almış, yerlilerin sokak hareketliliği de facto hükümetin gerçekleştirdiği katliamlarla karşılık bulmuştur.

Arjantin ve Brezilya’da ise bölgenin önemli iki neoliberal-aşırı sağ ittifakı hükümetini temsil eden Macri ve Bolsonaro hükümetlerine karşı artan muhalefeti tespit etmek mümkün olmuştur. Macri’nin IMF ile anlaştığı reform paketlerine karşı yaz aylarında Arjantin’de toplumsal mücadeleler hız kazanmış, ekim ayında gerçekleştirilen seçimlerde ise Macri hükümeti büyük bir hezimet yaşayarak yerini tekrar Peronistlere bırakmıştır. Bolsonaro ise kasım ayında serbest kalan Lula’nın başkanlık kampanyası dahilinde oluşturmaya başladığı muhalefet ile baş etmek durumunda kalacaktır.

MEVCUT YAPILAR MEŞRUİYET KAYBI YAŞADI

Toplumsal hareketliliğin bölgede birbirini etkilediğini söylemek kaçınılmaz. Belki de bunun en iyi örneği Kolombiya’da gerçekleşen 21 Kasım’daki genel grevin aldığı biçim ve kazandığı süreklilik olmuştur. Ancak bu mücadelelerin her zaman için aynı karakterde ve aynı yönde olduğunu iddia etmek de zor olacaktır. Nikaragua’da şubat-mart ayında Sandinistlere, Venezuela’da tüm kış ve bahar boyunca Chavistlere karşı yönelen hareketlerde bunu görmek mümkündür. Bununla birlikte 2019’un Latin Amerika için halk hareketinin güç ve moral kazandığı, mevcut sosyoekonomik ve siyasal yapıların büyük meşruiyet kaybı yaşadıkları, kitlelerde başka bir alternatifin var olduğu ve olması gerektiği kanısının güç kazandığı bir yıl olarak hatırlanacağı kesin gibi gözüküyor.

ÖNCEKİ HABER

Evrensel, öğrenen bir gazetedir!

SONRAKİ HABER

Göçmenler üzerinden kutuplaşan dünya ve yeni bir yol

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...