18 Aralık 2019 12:36

Taybet İnan’ın ölümüyle ilgili soruşturmada, 4 yılda ilerleme yok

Silopi'de sokağa çıkma yasağı sırasında öldürülen ve cansız bedeni 7 gün sokak ortasında bekletilen Taybet İnan ve Yusuf İnan'ın ölümünün üzerinden 4 yıl geçti. Soruşturmada ilerleme kaydedilmedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Şırnak'ın Silopi ilçesinde sokağa çıkma yasağı sırasında kolluk kuvvetleri tarafından vurulduktan sonra cansız bedeni 7 gün sokak ortasında bekletilen 57 yaşındaki Taybet İnan ve eşinin kardeşi Yusuf İnan’ın ölümü üzerinden 4 yıl geçti. 

BAKANLIKTAN "KAÇINILMAZ SON" SAVUNMASI

Taybet Ana ve Yusuf İnan'ın öldürülmesine ilişkin Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma dosyasında bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü savcılığa gönderdiği yazıda, olaydan 6 gün sonra haberdar olduğunu savundu. Vücudunda 10 kurşun tespit edilen Taybet Ana ve Yusuf İnan için Adalet Bakanlığı'na yanıt veren savcılık, İnanların güvenlik güçleri tarafından vurulamayacağını ileri sürdü.

Taybet İnan ve Yusuf İnan’ın öldürülmesinin ardından İçişleri Bakanlığı’na karşı açılan davada bakanlık savunmasında, yaşananların “Taybet İnan ve yakınlarının hayatlarını korumaya yönelik kaçınılmaz tedbirlerin sonucu olduğu” iddiasına yer verdi. Mardin İdare Mahkemesi’nde açılan dava da reddedilirken, mahkeme Taybet İnan için “PKK sempatizanı olduğu” iddiasında bulunup şu ifadeleri kullandı: "Taybet İnan isimli şahsın otopsisi esnasında üzerinden Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafın bulunduğu bilekliğin çıktığının belirtildiği görüldüğünden; PKK sempatizanı olduğuna ilişkin bulgulara rastlanılan davacılar yakınının sokağa çıkma yasağının bulunduğu süreçte ve yoğun çatışmaların yaşandığı, barikatların ve hendeklerin bulunduğu, barikatlar ve hendekler başında silahlı terör örgütü mensuplarının bulunduğu bir caddede akşam saat yedi sıralarında dışarıda bulunması sırasında vurularak öldürülmesi dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen zararlardan, kusurlu veya kusursuz sorumluluk kapsamında davalı idarenin sorumlu tutulabilmesi mümkün olmadığından davanın reddine…"

"BÜTÜN VERİLER KOLLUK GÜÇLERİNİ İŞARET EDİYOR"

MA’dan Ahmet Kanbal ve Müjdat Can’ın haberine göre soruşturmaya dair konuşan Avukat Ramazan Demir, “İçişleri Bakanlığına karşı açılan davada İçişleri Bakanlığı ateşin panzerden açıldığını inkar etmiş, Taybet İnan’ın örgüt mensupları tarafından öldürüldüğünü ileri sürmüş. Oysa bütün kamuoyunun da bildiği ve TİHV heyetinin Taybet İnan’ın vurulduğu yerde yaptığı gözlem sonucu hazırladığı rapor, İnan’ın kesin nişancı tarafından vurulduğunu ortaya koymaktadır. 25 Aralık 2015 tarihli otopsi raporuna göre, Taybet İnan’ın cenazesi üzerine 10 adet ateşli silah mermi çekirdeği veya parçası isabet etmiş, ölüm nedeni, çoklu ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması olarak belirlenmiştir. Yine otopsiye göre, mermiler uzak atış mesafesinden atılmıştır. Bütün veriler, İnan’ın kolluk güçleri tarafından açılan ateş sonucu yaralanıp hayatını kaybettiği ortaya koymaktadır” diye anlattı.

"YAŞIYOR OLABİLİRDİ"

Taybet İnan’ın ambulansın olduğu yere götürülemediği gerekçesiyle cenazesinin alınamadığının emniyet kayıtlarında yer aldığını ifade eden Avukat Demir, “Ambulans İnan’ın yaralı olduğu yere değil, ‘İnan ambulansın olduğu yere gelsin’ denilmiştir. Aynı akşam 20.28’de bu kez HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez 112’yi aramış, 20.29’da ambulans hareket etmiştir. Ancak hastane kayıtlarından anlaşılan ambulans olay yerine hiç varmamış, kayıtlarda ‘güvenli bölgeye getirilmediği’ gerekçesiyle ‘sonuç: görev iptal’ ibaresi yer almaktadır. 20 Aralık 2015 tarihinde saat 10.04’te B.Y. tekrar 112’yi aramış, kendisine yine İnan’ı güvenli bölgeye getirmeleri söylenmiş ancak İnan güvenli bölgeye getirilemediği için ekip yollanmamıştır. Bu sırada, saatlerce yaralı halde ambulans bekleyen Taybet İnan ve Yusuf İnan, ambulans gelmediği için hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla şayet zamanında ambulans gönderilseydi, hem Taybet İnan hem de Yusuf İnan şu an yaşıyor olabilirdi” diye aktardı.

‘KAÇINILMAZ HATAYI ROBOSKİ’DE GÖRMÜŞTÜK’

Taybet İnan'ın ölümünden sonra aile bireylerinin esas eziyetinin başladığını dile getiren avukat Demir, ailenin cenazelerin sokaktan alınması için yetkililerle görüşmeler yaptığını ancak 7 gün boyunca muhatap bulamadığını hatırlattı. İdare Mahkemesine açtıkları davada İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği savunmada cenazenin 7 gün bekletilmesinin kasti ve keyfi olmadığı iddiasına yer verildiğini belirten Demir, “Bakanlığın cevabında, ölüm olayının Taybet İnan ve yakınlarının hayatlarını korumaya yönelik ‘kaçınılmaz tedbirlerin’ sonucu olduğu söylenmiştir. Bu ‘kaçınılmaz’ savunmasını Roboski'den hatırlıyoruz. Orada da ‘kaçınılmaz hata’ savunması ile dosya işlemsiz bırakılmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın savunmalarına göre sokağa çıkma yasakları o bölgede yaşayan insanların can ve mal güvenliklerini korumak için ilan edildi ve tek bir sivil dahi güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu ölmedi. Ancak ölenlerin birçoğunun sivil olduğu insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlarla ortaya konmuş bulunmakta” diye konuştu. 

"KARARLARDAN VİCDANSIZLIK AKIYOR"

Esas hukuki garabeti Mardin İdare Mahkemesi’ne açtıkları tazminat davasının reddiyle yaşadıklarını sözlerine ekleyen Demir, İdare Mahkemesi’nin ret gerekçesini hatırlatarak, şunları kaydetti: “Kararın her yerinden vicdansızlık akıyor. 70 yaşında bir kadının bütün Türkiye'nin gözü önünde öldürülmesi ve 7 gün boyunca sokakta bekletilmesiyle ilgili verilen karar bu. Hiçbir mahkeme kararının ailenin acısına ve üzüntüsüne derman olmayacağı ortadayken mahkeme hakimlerinin bu kararı yazmaya elleri nasıl vardı hukuken ve vicdanen insan açıklama getiremiyor. Savcılık soruşturma dosyalarından ve idare mahkemeleri kararlarından görebildiğimiz kadarıyla, ne Taybet İnan'ın ölümüyle ilgili ne de sokağa çıkma yasakları sürecinde güvenlik güçlerinin ateşi ölen insanların ölümüyle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemekte ve yürütülmeyecektir de. Devletin ve savcıların yaklaşımı, ölen herkesin örgüt üyesi olduğu ve çatışmada öldüğü şeklindedir. Taybet İnan gibi öldürülen ve örgüt üyesi olduğu savunulamayan sivillerin de örgüt mensuplarının ateşiyle öldüğü savunması yapılmaktadır. Bütün bu etkisizlik ve kayıtsızlığa rağmen bu hukuk yollarını kullanmak ve tüketmek zorundayız. Öyle de yapıyoruz ve sonuna kadar da takipçisi olacağız.”

"BU VAHŞETİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?"

Taybet İnan’ın kızı Halime Akın da, annesinin 4 yıl önce öldürülmesinin ardından yaşananları anlatarak, “Annemin öldüğünü gördüğüm anı unutmayacağım. Ben o beyaz örtüyü kaldırdığım anda annemin gördüğüm hali hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Annemi o an ne kadar güzel bir şekilde uyuyor gibi gördüm. Ben o şekilde geri eve dönerken, amcamı da evde yaralı olarak gördüm ve ona yaralı şekilde baktım. Amcamı döşeğin üzerine bırakıp emniyeti aradık. Ölülerimiz ve yaralılarımızın olduğunu söyledik. Emniyeti aramamızdan sonra daha fazla mermi sıkılmaya başladı. Emniyet amiri bize ‘Yaralı kişiyi çarşıya doğru getirin’ dedi. Biz de ‘Getirebilseydik sizi aramazdık’ dedik. Ardından yine sokaklara daha fazla kurşun yağmaya başladı. Bu vahşeti unutmak mümkün mü? Bu acıları bize yaşatanlardan hukuk önünde hesap soracağız” dedi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Josef Stalin kimdir?

SONRAKİ HABER

CHP'li Utku Çakırözer: Libya Anlaşması ikinci bir Suriye macerası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...