29 Ağustos 2019 19:23

Silopili Selahattin Şık: ‘Keşke ben bir köpek olsaydım!..’

Cudi Ekoloji ve Kültür Derneğ Başkanı Fadıl Tay, halkın termik santrale karşı süren mücadelesinden bir sonuç çıkmaması üzerine “hiç olmazsa filtre taksınlar” noktasına kadar geldiklerini söyledi.

Fotoğraf: Evrensel/Özer Akdemir

Paylaş

Özer AKDEMİR
Silopi

Silopi’de termik santral ve diğer çevre sorunlarına karşı yıllardır mücadele eden Cudi Ekoloji ve Kültür Derneğ 2016 yılında KHK ile kapatılmış. Dernek Başkanı Avukat Fadıl Tay çevre koruma ve termik santralin zararlarına karşı yaptıkları eylemler nedeniyle hâlâ yargılandıklarını söylüyor. HDP ilçe binasında görüştüğümüz gazete dağıtımcısı Selahattin Şık’ın sözleri ise yıllardır baskı altında yaşamanın insanlar üzerinde nasıl bir psikoloji oluşturduğuna çok çarpıcı bir ışık tutuyor.

EN BÜYÜK SIKINTIMIZ TERMİK SANTRAL

Fadıl Tay derneği kurduklarında aralarında öğretmenler, avukat, imam, öğrenci gibi her meslek ve yaş grubundan kişinin bulunduğunu ama çoğunluğun gençlerde olduğunu söylüyor. “En büyük sıkıntımız termik santraldi. Asfaltitle çalışan tek santralmiş. Toplam 405 MW’lık elektrik üreten bir santral”. Tay’ın termik santralin sağlık etkisi ile ilgili sözleri resmi rakamlardan öte gözlemlere ve bazı kurumlardan gizlice de olsa aktarılan bilgilere dayanıyor. Kanser oranları, türleri vs. gibi resmi verilere ulaşmak ülkenin diğer bölgelerinde olduğu gibi Silopi’de de çok zor, hatta olanaksız!

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK

Tay, ilçedeki sağlık sorunlarına dair şunları anlattı: “2009-2010 yılları arasında kadınlarda düşük doğumlarda çok ciddi artış vardı. Çeşitli hastalıklar türemişti. Biz hemen suç duyurusunda bulunduk. Ancak işleme alınmadı. Hâlâ da sürüyor sanırım. Hasta olanlar da hastalıklarını saklıyor. Akrabaları termikte çalıştıkları için ses çıkaramıyorlar. Öğrenilmiş bir çaresizlik var. Silopi’de 2015’ten sonra resmi olarak bizden kemoterapi için izin, yol yardımı alan kişi sayısı 200’e yakın kişi oldu. Doktorlar ‘Ne oluyor, sizden geliyor neredeyse bütün hastalar’ diyorlar. Kanserler çok genç yaşlarda görülmeye başlandı, 18 yaşında kolon kanseri var. Abartısız her evde neredeyse bir kanser vakası var. Doğal olarak insanlar 'Biz çocuklarımızı nasıl sağlıklı tutacağız' diyor. Bizim meslekten birçok avukat arkadaş evini taşıdı mesela Silopi’den. Politik sıkıntılar da var ama hepsi birbirine bağlı. Birine ses çıkaramazsanız stres de artıyor. Kanserler de çoğalıyor. Hiç sigara içmeyen arkadaşlarımız var. Bir yıl içinde 15-20 genç arkadaşımızın adını sayabilirim. Devlet hastanesi bize kısıtlı bir bilgi verdi”.

SINIRIN ÖTE YAKASINDA ZAHO DA TERMİK SANTRAL MAĞDURU

Ehliyet kursunda eğitmenlik yapan 36 yaşındaki Yunus Belgiş’in dört çocuğu var. Termik santralin zararları ile ilgili araştırmalar yaptıkça endişesinin arttığını söyleyen Belgiş, “En büyük kaygım Silopi’de çocuklarıma sağlıklı bir gelecek olmaması. İmkanım olsa bugün ayrılırım. Çünkü biz burada göz göre göre ölüyoruz! Her gün sela sesleri duyuluyor ilçede. Sınırın öte yakasında ki Zaho’da termik santrale 5 kilometre uzaklıkta. Sosyal medyadan izlediğim kadarıyla oradaki durum bizden de kötü” diyor.  

"KAZ DAĞI NEYSE CUDİ DE O"

Halkın termik santrale karşı yıllardır süren mücadelesinden bir sonuç çıkmaması üzerine “hiç olmazsa filtre taksınlar” noktasına kadar geldiğini anlatan Tay, bu taleplerinin de duymazdan gelindiğini söylüyor. “Ciddi masrafları var o yüzden yapamıyoruz” diyorlar. Oradaki kâr zaten trilyonla ifade ediliyor. Bir günlük kârınızı filtreye verseniz zaten bu masraf çıkar. En azından zehir azalsın. Hukuk mücadelesi verip termik santralin kaldırılmasına çalışacağız. Bu sorun yerelde kalmamalı. Kaz Dağı deyince bizim de ciğerimiz yanıyor. Oradaki doğa neyse Cudi’deki de aynıdır bizim için.”

KALP KRİZİ YAŞI 3’E İNDİ

Silopi Belediye Meclisi Başkanı Mehmet Yalget Tekin, termik santralin etkilerini yaşamlarında çok net biçimde hissettiklerini anlatıyor. “Kalp krizi oranları üç yaşa indi” diyen Tekin, kaza dışında eskiden genç ölümü olmayan ilçede artık gençlerde de kanser ve kalp krizi gibi hastalıklarda ölümlerin çok sık yaşandığını söyledi. Tekin, tarımın da içler acısı bir halde olduğunu dile getiriyor: “Ürünlerimiz de yeteri kadar olmuyor. Pamuk da dışarı gitmiyor, toprak da etkilendi. Eskiden ekilen pamuktan binlerce ton alınırken şimdi verim ciddi oranda düştü. Bunun sebebi de hava kirliliği ve asit yağmurları. Eskiden kendi buğdayımızı üretip kendi ekmeğimizi yaparken şimdi onu da yapamıyoruz. Yerli buğdayımız da yok olmak üzere”

"KÖPEK KADAR DEĞERİMİZ YOK!"

İlçede, ’90’lı yıllarda kontrgerilla tarafından işkence ile öldürülüp BOTAŞ kuyularına atıldığı ortaya çıkan onlarca politik cinayetin travmasını hâlâ hissetmek mümkün. BOTAŞ kuyuları lafı geçtiğinde birkaç cümle sonra kuyulara atılan genç insanların sözü edilmeye başlanıyor. Günlüğü 40 liraya gazete dağıtıcılığı yaptığını söyleyen Selahattin Şık’ın da amcası öldürülüp BOTAŞ kuyularına atılmış. Muhalif Kürt medyasının dağıtımını yaptığı için sürekli tehdit altında olduğunu anlatan Şık’ın sözleri son derece düşündürücü. Yaşadığı, hissettiği gerçekliği çok çarpıcı sözcüklerle ortaya koyan Şık’ın bütün yaşananlara rağmen son sözü yine kardeşlik üzerine: “Bugün yarın beni yakalayacaklar, gazete dağıttığım için. Yakalamazlarsa bir sokakta arabayla çarpıp kaza diyecekler. Niye? Biz burada sesimizi çıkarıyoruz çünkü. Keşke ben bir hayvan olsaydım. Gerçeği diyorum. Bir köpek olsaydım da insan olarak burada yaşamasaydım. Keşke insanların binde biri köpek gibi sadık olsaydı. Köpek kadar değerimiz yok. Bu dünya bizim değil aslında. Ölüm eşittir ama hak eşit değildir. Burası böyle bir ülke. O yüzden dağa giden çok olur. Hiç kimse bu saatten sonra kimseye kölelik yapmaz. Bak Saddam’a, Kaddafi’ye ne oldu? Senin en yakının Kürtlerdir zaten. Kürtlerle bir ol Ortadoğu’nun gücü olursun. ABD o zaman senden korkar. Birleşsek hiç kimse bizim hakkımızdan gelemez. Hem gücümüz hem zenginliğimiz. Hem de kardeşiz biz gerçekten...”

Silopi’den, ilçeye girdiğimiz gibi polis arama noktasından geçerek ayrıldık. Tam da bizim ziyaretimiz sürecinde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine, daha seçimlerden dört ay geçmişken, sudan gerekçelerle kayyum atanmasının moral bozukluğu vardı. Termik santralle zehirlenen, politik görüşleri nedeniyle hep dışlanan, örselenen, yine de son sözü bile kardeşlik olan mazlum bir halk bıraktık geride. (BİTTİ)

ÖNCEKİ HABER

KYK yurt başvuru sonuçları belli oldu

SONRAKİ HABER

Levent Tüzel: Çözülme ve şikayetler savaş politikalarıyla bastırılmak isteniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...