28 Nisan 2019 14:35

Yaşam bir savaş mıdır? 

Yaşam bir savaş değildir ve insanın av geleneğinin kendi türüne yönelmesi de bir doğa yasasının ürünü değildir.

Görsel: Wikimedia Commons

Paylaş

Kaan Biçici 
Pangaltı Evrim Atölyesi 
İstanbul 

Darwin, Türlerin Kökeni kitabında organik evrimin mekanizmalarından biri olarak “yaşarkalma mücadelesi” (struggle for survival) kavramını açıklamıştı. Sosyal Darwinistler ise bu kavramı “yaşam savaşı” şeklinde algılayıp insana, topluma, tarihe uyarlamaya çalışmışlardır. 

İngiliz filozof Herbert Spencer ve Amerikan toplumbilimcisi William Graham gibi Sosyal Darwinistler, Darwin’in anlattığı yaşarkalma mücadelesi ve doğal ayıklanma görüşlerini insan ırklarına, toplumlara, uluslara uyarlamaya çalıştılar. Toplumları yaşayan organizmalar olarak gören Sosyal Darwinistlerin arasında tarihi “bu organizmaların savaş alanı” olarak görenler de oldu.  

Sosyal Darwinistlerin dünya görüşü kendini 20.yy’ın başlarında faşistlerin ve Naziler’in politikalarında acı bir şekilde göstermiş oldu. Mussolini ansiklopedide kendi yazdığı “faşizm” kavramın şu şekilde tanımlamakta: 

“Faşizm yaşamı bir savaşım olarak anlar, sürekli barışın yararına ve olanağına inanmaz, barışçılığı reddeder. Tüm insan enerjisini en yüksek noktaya yalnız savaş eriştirir. Faşizm için imparatorluk yani ulusların yayılması eğilimi (emperyalizm y.n.) bir canlılık belirtisidir, tersi kokuşma işaretidir.” 

“ANAYASASI SAVAŞ OLAN DÜNYADA…”(!) 

Mussolini gibi Hitler de benzer düşüncelere sahipti. Hitler’e göre ise “anayasası savaş olan bu dünyada savaştan kaçan kimsenin yaşamaya hakkı yok” idi. İkisinin de ulaştığı sonuç “yaşam savaştır” idi. Bu söz ve anlayışa göre savaş bir doğa yasasıdır. Oysa savaş; insan topluluklarının barışçı yollarla ulaşamadıkları veya ulaşmak istemedikleri amaçlarına ulaşmak için kendilerine engel olduklarını düşündükleri topluluklara şiddet yoluyla canlarını, mallarını, topraklarını ele geçirmeye yönelik kurumlaşmış bir tutumdur.  

Bu şekilde tanımlamaya göre ne bitkilerde ne de hayvanlarda savaştan söz edebiliriz. Bundan dolayı da yaşamın bir savaş olduğundan söz edilemez. Serengeti belgesellerinde aslan-ceylan ilişkisinde gösterilmeye çalışılan gibi “amansız bir savaş” bilimsel bir gerçeği yansıtmamaktadır. 

Etobur olan hayvanlara baktığımızda tamamında gaga, pençe, boynuz gibi yapılar gelişmiştir. Yüzeysel bir gözlemlemeyle bu organların avlanmalarını ve beslenmelerini sağlamak amacıyla geliştiği düşünülebilir. Dinlerde de tanrının onlara beslenmelerini sağlamak amacıyla bu organları bağışladığı inancı hakimdir. Sorun ‘’amaç’’ kavramında karışmaktadır. Evrimin belirli bir yönü, amacı yoktur. Organik evrim, giderek daha yetkin canlı formlarına ulaşma ve en sonunda da insanın evrimleştiği bir gelişme değildir. Az önce bahsettiğimiz yapılar genlerdeki ‘’mutasyon’’ denilen değişikliklerin ürünüdür. Nedensel mutasyon önce gelir ve canlı da o mutasyonun kazandırdığı yapı veya organı sınama yoluyla amaçlı kullanmayı sonradan öğrenir. Hayvanlar dünyasında da av ve avcı olma sıfatlarını sağlayan tanrının yasası değil yapıların oluşumunu ve farklılıklarını sağlayan mutasyonlardır. 

Etobur hayvanlar gibi avlanmaya yarayan yapı veya organlara sahip olmayan insanların etobur olmalarını da alet yapımıyla açıklayabiliriz. İnsanlar keskin pençelere veya parçalayıcı yapılara sahip olmasalar da yapay silahlar geliştirmişlerdir. Bundan dolayı da insanın etoburluğu organik evrime değil, insanın kültürel evrimine dayanmaktadır. Başta hayvanlara av silahı olarak geliştirdikleri aletlerin daha sonraları kendi toplulukları arasında savaş silahı olarak kullanılacak araçlara dönüşmesidir.  

Sonuç olarak da yaşam bir savaş değildir ve de insanın av geleneğinin kendi türüne yönelmesi de bir doğa yasasının ürünü değildir. Bu yüzdendir ki doğal ayıklanmayla beraber doğayı bir savaş alanı olarak görmek ve cinsel seçilimi de üreme için bir savaş olarak görmek; emperyalizmi ‘’canlılık belirtisi’’ olarak gören kişi ve düşüncelerin ekmeğine yağ sürmek olacaktır.  

KAYNAKLAR 

Adam Şenel. İnsan ve Evrim Gerçeği, 2003, Özgür Üniversite Kitaplığı 

Ted Grant, Alan Woods. Aklın İsyanı, 2018, Yordam Kitap 

 

ÖNCEKİ HABER

Almanya’da matbaa işçilerinin “cumartesi” mücadelesi

SONRAKİ HABER

Yurttaş Brych kitabı üzerine 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa