27 Eylül 2018 00:16

Demir çelik fabrikalarında ölümlere ne zaman dur denecek?

İzmir'de kurulu HABAŞ, İDÇ ve Ege Çelik'teki iş kazaları durmak bilmiyor, yetersiz sayıda işçi ile üretim zorlaması iş cinayetlerinin önünü açıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Turan KARA
İzmir

Demir çeliklerde üretim baskısı ve yetersiz sayıda işçi ile üretim zorlaması iş kazalarının ve iş cinayetlerinin de önünü açıyor. Türk Metal sendikasının açıkladığı rakama göre yılda 664 işçi HABAŞ, İDÇ, EGE ÇELİK gibi fabrikalarda yaşanan iş kazalarında yaralanıyor.

Son olarak İzmir Demir Çelik fabrikasında kontuni altında biriken cürufun kesimi sırasında alev püskürmesi ile 3 işçi yaralandı. İşçiler Bozyaka Devlet Hastanesine sevk edildi. Çok ağır yaralar almadığı belirtilen işçiler tedavilerinin ardından taburcu edilerek istirahat aldılar. Bu kaza akıllara birkaç sene önce kontunide oksijenle kesim yapılırken su ile patlama yaşanmasıyla yaralanan İsmail adlı işçiyi getirdi. İDÇ de vinç bakımcı Tevfik Türkoğlu’nun ölümünden sonra Şubat ayında da 2 işçi yaralamıştı.

Öte yandan sendika incelemenin bitmediğini, daha sonra açıklama yapacağını söylerken, patron ve temsilcileri kamuoyuna ve işçilerin ailelerine karşı bir açıklama yapma gereği bile duymadı.

KAÇ İŞÇİ DAHA?

Türk Metal İzmir Şubesi geçtiğimiz hafta Menemen’de “Aliağa’da yanık ünitesi olan devlet hastanesi gerekli değil, şart” diyerek basın açıklaması yaptıktan 3 gün sonra yaşanan kaza şöyle bir soruyu gündeme getirdi: “İşçi ölümlerini veya yaralanmalarını durdurmak için ilk adım hastane mi, işyerlerinde etkin mücadele mi?​”

Menemen meydanda henüz Türk Metal Aliağa Temsilcisi açıklama yapmaya başlamadan önce alana gelen bir kaç işçi şunu söylüyordu: “Hastane gerekli ama isterse en iyi hastane yapılsın, sen oraya günde 5-10 işçi gönderdikten sonra hastane ne yapsın, doktor ne yapsın? Ben 25 yıl çalıştım, iş kazası da geçirmedim ama ben bile iyi durumda değilim. Sağlık problemlerim çıktı, hepsi de aşırı çalışmadan, düzensiz plansız çalışmadan. İşyerlerinde iş kazalarını durdurmak lazım öncelikle, baskıyı durdurmak lazım.” Alana gelen işçiler sendikanın ilk defa bu konuda bir adım atmasını olumlu karşılıyordu, eylemin “işe yarayıp yaramayacağını” soruyordu birbirine. Sendika işyerinde yaşanan kazaları “önlemler alınsa bile yaşanan kazalar” olarak tarif etti ve işyerlerinde yaşanan sorunlara dair tek söz etmedi ancak fabrikalarda artık dışarıdan bile görünebilecek kadar basit ihlaller yaşanıyor.

AMİRLERİN ÜRETİM REKORU HEVESİ BİTMİYOR

Fabrikalar uzun bir süredir bakım duruşları yapmıyor. Hiç durmadan çalışan işletmeler her sene ayrı bir üretim seviyesi yakalıyor ve rekor kırıyor. Bakım ve onarım işlerini ya bayramlarda 3-4 günlük tatilde aradan çıkarmaya çalışıyor ya da arıza oluştuğunda fabrika hatta çoğu zaman makine çalışır haldeyken yaptırmaya çabalıyor. Pek çok işçi arıza anında makineyi ya da üretimi durdurmadan bakım yapmaya hayır diyemiyor. “Üretimi durdurma yetkisi bir tek genel müdürde, başka kimse de makineyi durduramaz. Bir makine durduğunda üretimi etkiler. Böyle olunca arızayı, makine çalışır haldeyken çözmeye çalışıyoruz ya da arızalı halde kullanılabiliyorsa, gittiği yere kadar, diyoruz. Bakım ya da tamiratlar üretim sürerken yapıldığı için düşmeler, yanmalar ve diğer kazalar oluyor, ya da gittiği yere kadar diyerek çalışıldığında bu tür patlamalar oluyor” diyor bir işçi.

Genelde birbirinin tekrarı olan kazaları hiç kimse üstlenmiyor, ne fabrika yönetimi ne de sendika bir açıklama yapıyor. Hatta kazaları duyurmamaya çalışıyorlar. İşyerinde bu konuda baskı o kadar büyük ki, işçiler birbiri ile konuşamaz, yaralanan arkadaşlarının kim olduğunu soramaz hale gelmiş durumda.

Türk Metal gazetemiz Evrensel’i neredeyse düşman ilan edecek konuma gelerek “Yalan yazdığını iddia ederek” iş cinayetine sebep olan koşulları değil gazeteyi hedef alıyor.

HABAŞ işçileri gibi İDÇ işçileri de kazadan sonra bir açıklama yapılmadığını, işyerlerinde işçilerin işe itiraz hakkının olmadığını söylüyor. “Amirin ters bir talimat verdiğinde yapamam dediğinde bunu yapmayacak adamın burada ne işi var diyorlar” diyor bir işçi. “İşyerinde arkadaşının yararlanmasını kazayı konuşamaz hale gelmişiz, herkes birbirinden korkuyor, sendikacılar ortada görünmüyor, eleştiren yukarıya ihbar edileceğini düşünüyor. Krizden dolayı da işten çıkarma tehdidi de arttı üzerimizde, bu da etkiliyor” diyorlar.

AZ SAYIDA İŞÇİYLE ÇALIŞMA DAYATMASI

Yeterli sayıda işçi olmaması da bir başka iş kazası sebebi. Fabrikalarda usta işçiler ücret düşüklüğünden dolayı yurtdışı işlerini tercih ederek işten ayrılırken iş yükü daha az sayıda ve daha tecrübesiz işçiye kalıyor. Daha az tecrübeli işçiler üzerinde amirlerin baskı kurması da daha kolay oluyor ve itiraz edemiyor. Amirler ve müdürler çoğu zaman iş güvenliği ihlali sayılacak işleri yapmaya zorluyor. Yeni işçiler de fabrika koşullarına dayanamadıkları için işten ayrılıyor. Fabrikaların düşük ücret baskısı yine en çok işçiyi etkiliyor.

Birkaç işe yetişmesi gereken bakımcılar, vardiya devam ettiren vinççiler, 2-3 işçilik işi yapan haddeciler ve yaklaşık 30-40 yıllık metal yorgunu fabrikalar. Bütün bunlar devam ettiği sürece iş cinayetlerinin devam ereceği gün gibi ortada.

ÖNCEKİ HABER

Defter kuyruğu

SONRAKİ HABER

Banklarda mı yatayım?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...