01 Mayıs 2018 13:44

1 Mayıs'ın coşkusu ve özgüveniyle 24 Haziran'a yürüyelim

İskender Bayhan, erken seçim öncesi düzenlenen İstanbul 1 Mayısından izlenimlerini yazdı.

Fotoğraf: Serhat Çağdaş/AA

Paylaş

İskender BAYHAN
İstanbul

Bu yıl İstanbul 1 Mayısı son yılların en coşkulu ve kitlesel kutlaması oldu. Geçen yıllarla karşılaştırıldığında katılımın ikiye katlandığını söyleyebiliriz.

1 Mayıs alanından yükselen sesler esas olarak sömürü, savaş, OHAL-KHK politikalarını hedef alıyordu. Pankartlarda öne çıkan slogan da buydu. “Tek adam tek parti yönetimine hayır” diyen tek pankart ise EMEP kortejindeydi. Ekonomik, sosyal ve siyasal alana ilişkin çeşitli talepleri ve çağrıları içeren pankart ve dövizlerin olduğu iki kitlesel kortej EMEP ve mitinge bölgesel düzeyde katılan TKP’nin kortejiydi. Mitingin genelinde ise taleplerin olduğu pankart ve dövizlerden çok, bayrak ve flamalar öne çıkıyordu.

Alana ağırlıklı olarak yansıyan belli başlı somut talepler ise, taşeron ve güvencesiz çalışmaya, grev yasaklarına, performans ve sınav uygulamalarına karşı taleplerdi.

Katılımlarıyla öne çıkan iki işçi sendikası TÜMTİS ve Genel-İş’ti. Kamu emekçileri açısından ise Eğitim Sen kitleselliğiyle öne çıkıyordu. Deriteks, Yol-İş ve Liman-İş de az da olsa katılımlarıyla dikkat çekiyordu. BHH, CHP ve HDP de kitlesel katılan parti ve örgütler arasındaydı.
Kadınlar hemen her  kortejde yer alıyordu. Kendi özgün pankartlarıyla mitingde yar alan kadın örgütleri ise azdı. Gençler de hemen her kortejdeki özgün katılımlarıyla dikkat çektiler. FKF, Solcu Liseliler vb. politik gençlik örgütleri açısından ise Emek Gençliği öne çıkıyordu. Gençlerin attıkları sloganlarda antiemperyalizm öndeydi ve 6 Mayıs eylemleri için davet vardı.

İşçilerin ve emekçilerin en ileri bölükleri katılmıştı 1 Mayıs’a. Sendikalar geçen yıla göre daha fazla göz doldurdular ancak bu durum işçi ve sendika katılımı açısından zayıflığı ortadan kaldırmıyordu. Elbette bunun başta sendika yönetimlerindeki bürokratik egemenlik olmak üzere bir çok nedeni var. Bunları önümüzdeki dönem sürekli gündemde tutmak, sınıf sendikacılığı temelinde bir örgütlenme bilincini ve mücadeleyi yükseltmek, toplumsal muhalefetin ilerlemesinin temel ihtiyacı durumunda.

Zira bu 1 Mayıs bir kez daha çok açık bir şekilde gösterdi ki, ne tarihin sonu geldi ne de işçi sınıfı öldü. Aksine, emeğin hakkını almaya, eşitliğe, barışa ve özgürlüğe olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Bunları elde edilebilmek için ise hâlâ birleştirici ve değiştirici ana güç işçi sınıfı olmaya devam ediyor.

Kadın erkek, genç yaşlı, Türk, Kürt, Arap bütün milliyetlerden işçiler ve emekçiler İstanbul 1 Mayısı’ndan coşkulu ve özgüveni artmış olarak dönüyorlar. Bu coşku ve özgüven fabrikalarda, işyerlerinde, okullarda, emekçi semtlerinde 24 Haziran’a giderken “Tek adam tek parti yönetimine” karşı mücadeleyi yükseltmenin dayanağı olmalı.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan bozuk saat misali bir gerçeği dile getirmişti: “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” demişti. Evet, 1 Mayıs’ta işçiler ve emekçiler İstanbul’u kazanacak güçlerinin olduğunu bir kez daha gösterdi. Yılda sadece bir gün değil, 365 gün; İstanbul’u işçi sınıfının enternasyonal birlik, dayanışma ve mücadelesinin başkenti haline getirmek için ne kadar çalışırsak o kadar iyi.
1 Mayıs kutlu olsun.

ÖNCEKİ HABER

Filistinli işçiler: Hem sömürülüyoruz, hem aşağılanıyoruz

SONRAKİ HABER

Mülteci gençler Yunanistan Ulusal Tiyatrosu’nda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa