02 Eylül 2017 15:42

Ekim Devrimi ve eğitim -2

Sovyetler'de ilk yapılan reformlar arasında sınavların, not ve karne sisteminin ortadan kaldırılması vardı.

Paylaş

 

Yazının dergimizin bir önceki sayısında yayımladığımız kısmında, Sovyetler Birliği kurulmadan once, başta Rusya olmak üzere, o coğrafyada nasıl bir eğitim verildiği, bu eğitimin Sovyet iktidarının ilk yıllarında nasıl bir hal aldığı konu ediliyordu. Bu sayıda yayımlanan kısımda ise, eğitimdeki yapısal reformlar, çok ulusluluğun eğitime yansımaları, politeknik eğitimin olanakları ele alınıyor.
“SAVAŞ KOMÜNİZMİ” DÖNEMİNDE YAPISAL REFORMLAR
İlk yapılan reformlar arasında sınavların, not ve karne sisteminin ortadan kaldırılması vardı. Bunu, karma eğitime geçiş takip etti. 30 Eylül 1918 tarihinde yayımlanan programa gore eğitim 8-17 yaş arasında “parasız, eşit, zorunlu ve herkes için” olmalıydı. Öğretim standartlaştırılıp, çeşitli okullar yerine tek bir sistemde birleşilecekti. Bütün çocuklar aynı türden okullara girip eğitimlerine başlamalı, hepsinin merdiveni en üst basamaklara çıkarmaya hakkı olmalıydı.
Kasım 1917’de yayınlanan okulöncesi eğitime ilişkin bildiri, tüm çocukların doğduktan birkaç ay sonra kamusal eğitime başlaması gerektiğini belirtiyordu. Okul öncesi eğitim, yalnızca ilköğretime çocuk hazırlamak için değil, aynı zamanda kadınları ev işlerinden kurtaracak ve çocuk bakımını toplumsallaştıracak bir araç olarak önemli görülüyordu.
Sovyet yönetimi ilk yıllarda bir “pozitif ayrımcılık” politikası uyguluyordu. Komünistlerin, işçilerin, köylülerin vb... çocukları, ortaöğretim okullarına başvurularda önceliğe sahipti.
Yeni eğitim politikasının “emek” bileşeni çok tartışılmış ve işleyiş anlayışından üçlü bir anlam verilmiştir: etkinlik temelli olacak, sadece bilimsel ya da kitaba dayalı olmayacak; ikincisi, öğretim, üretken emekle birlikte gerçekleştirilecek, üçüncüsü üretken emek bir meslek veya endüstri ile sınırlı kalmayıp, öğrencilere geniş bir yelpazede modern üretim süreçleri ve teknolojisini (politeknik eğitim) tanıtacaktı. Eğitim etkinlik temelinde ve en az düzeyde ders kitabı kullanımıyla, hiç ödev verilmeden, sınav ya da ceza olmadan yapılacaktı.
Fakat bu tartışmalar, devrimin koşulları, iç savaş gibi nedenlerden dolayı gerçeğe pek yansıyamadı. Krupskaya 1919 yılında bölgeleri gezdiğinde, her yerde yeni hükümlere muhalefetle ve önerilenlerin yanlış bir şekilde uygulanmasıyla karşılaştı. Emek Okulları gibi fikirler, çocukların elbise yıkama, tuvalet temizleme, odun yarma, su taşıma gibi işlere koşturulması gerektiği şeklinde yorumlanıyordu.
İLERİCİ VE POLİTEKNİK EĞİTİM FİKİRLERİ VE DENEY
İç savaşın sona yaklaşması ve Sovyet iktidarının Yeni Ekonomi Politikasını yürürlüğe sokmasıyla ekonomi yavaş yavaş toparlanmaya başladı, böylece Komiserlik programlarını devam ettirme imkanına ulaştı.
NEP döneminde, bazı önemli noktalarda bir araya gelmesine rağmen bir dizi kilit konu üzerinde farklılaşan birkaç müfredat reformu akımı mevcuttu. Bir yandan, John Dewey’in okul ve “hayatı” birbirine yakınlaştırmaya çalışan ve gerçek yaşamda üretken çalışmalar yapmayı eğitimin vazgeçilmez bir unsuru sayan fikirleri yaygındı. Bu görüşte, ilköğretim düzeyinde disiplinlere dayalı “uzmanlık bilgisi” öğretmek dışlanıyordu.
Bir başka eğilim, işçi sınıfı radikalizminin aristokrat eğitimi reddetmesi ve klasik öğrenmeye olan vurgusuydu. Akademik öğrenime prim veren tüm eğitimin “burjuva” olduğunu düşünüyorlardı. Gençleri fabrikalarda çalıştırmak için hazırlayan, asgari düzeyde siyasal eğitim içeren bir öğretim istiyorlardı. Benzer ama farklılıkları da bulunan başka bir düşünceye göre eğitim doğrudan ekonominin kısa vadeli ihtiyaçlarına göre şekillenmeli, üretim alanlarının bir ya da ötekinde gerekli olan sayıda işçi eğitilmeliydi.
Lenin gibi pek çok Bolşevik, işçi sınıfının geçmişte üretilen bilgiyi almaksızın yönetim hakkını elde edemeyeceğini düşünüyordu. İşçi sınıfı “burjvua” bilgilerini öğrenip, onu yeniden işlemeliydi. Dolayısıyla akademik eğitimin bir sınıf baskısı mirası olarak görülmesi kabul edilebilir bir politika değlidi.
1920’nin başında, yeni ders progragramları açıklandı. Önceki eğitimin yerine Rusça, matematik, sosyal bilimler, doğa bilimleri, beden eğitimi ve sanat eğitimi alanlarına yoğunlaşan beri ilköğretim programı ortaya kondu. Fizik, kimya, coğrafya ve yabancı dil eğitimleri 6. sınıftan itibaren başlıyordu. Açık bir şekilde Çarlık gymnasium’unun erken klasik ve dinci eğitimi yerine bilim konulmuştu.
Fakat bu planlar “bağlayıcılığı olmayan, yerel koşullara göre ciddi değişiklikler yapılabilecek” türden planlardı.
1923 yılında yeni bir dört yıllık ilköğretim eğitimi müfredatı duyruldu. Bu yeni müfredatın köşe taşı, “karmaşık metod”du, bu metodda konuların (okuma ve yazma dahil) öğretilmesi yerine birbiri içine geçmiş temalar işleniyordu.
Tema örnekleri insan, buharlı gemi, koyun, tarım, emekçi kadınlar günü, bir mayıs gibiydi. Bütün bu temalar doğaya, emek sürecine, topluma yapılan göndermelerle işlenecekti. Okuma yazma ve işlem yapma izole edilmiş bir şekilde değil, bu temaların bağlamları içinde anlamlı bir şekilde edinilecekti.  Dil, matematik, sanat ve iş, yalnızca öğretimin bir aracı olmalı, amacı olmamalıydı. Gözlem, bağımsız çalışma, geziler, laboratuvar deneyleri gibi öğretim ve öğrenim metodları kullanılacaktı.
Sürekli tartışmalara ve değişikliklere rağmen, 1932’ye kadar müfredat ve pedagoji konularında tam bir devamlılık sağlandı. Bu devamlılığı sağlayan, disiplin sınırlarını reddetmek, güya “karmaşık” olan tematik proje metodunu takip etmek ve hem okul içinde hem okul dışında üretken faaliyeti eğitimle birleştirmekti.  
İlk Beş Yıllık Planın hazırlanması ve tarımın kolektifleştirilmesiyle birlikte, hem şehirlerde hem de köylerde büyük dalgalanmalar yaşandı. Bu noktada, Parti “kültür devrimi”ni başlattı. Öğrenciler ve genel olarak gençlik bu devrime büyük bir heyecanla katıldılar. Böylece eğitimin ana hatları dönüştürülecek, Ekim Devrimi ile yürürlüğe giren yeni müfredat ve pedagoji radikal bir şekilde yeniden yorumlanacaktı.
OKULLARIN ‘SÖNÜMLENMESİ’
1929 yılında istifa eden Lunaçarski yerine getirilen A.S. Bubnov, daha radikal aydınları akademik liderliğe getirdi. Bu aydınlar, Sovyet vatandaşı yetişkinler devrimi deneyimlerken, çocukların bu deneyimden uzak kaldığını, çünkü devrim öncesi dönemle aynı hiyerarşik yapıyla işleyen okullarda öğrenim gördüklerini söylüyordu. Shulgin’e göre çocuklar dersliklerde değil, gerçek hayat içinde öğrenim görmeliydi. Sosyalizm koşulları altında okulların “sönümlenmesi” gerekiyordu, çocukların burjuva okullarında hissettiği yabancılaşma sonlanmalıydı. Çocukların sosyalizm inşasının ve mücadelesinin bir parçası olması gerektiği anlamına geliyordu bu.
Bu dönemde yeni fikirlerin heyecanlı bir şekilde kabul edilmesinden, seçilerek yerleştirilmesinden ve daha da radikal deneylerden ders kitabı ve konu bazlı eğitim gibi eski metodların muhafazakarca devamına kadar pek çok radikal deneyler yapılıyordu. Söylenen, yapılan her şeyle, sanayileşme ve kolektifleşme üzerine tartışmaların, deneylerin ve kitlesel katılımların yoğun olduğu bu dönemde öğrenciler dışarıda süren devrimci mücadeleyi deneyimliyordu.
DÜZEN ARAYIŞI
Fakat bu durum daha fazla böyle devam edemezdi. 1931-32’de Parti Merkez Komite’si ve bizzat Stalin okullardaki eğitimin sorunlarına işaret ederek, okullara bir an önce düzenin ve olağan halin dönmesi için çözümler aradı.
25 Ağustos 1931 Kararı, ilköğretimin ciddi durumuna dikkat çekti: “Teknik ve yüksek okullara giriş için yeterli miktarda genel bilgi ve temel bilim (fizik, kimya, matematik, ulusal dil, coğrafya vb.) eğitimi verilmiyor, bu bilimlere hakim olan eğitimli insanlar yetiştirilmesi sorununu tam olarak çözemiyor.”
“Karmaşık metod”un ve öğrencileri okul dışına göndererek “okulun sönümlenmesi”nden vazgeçilmesine karar verildi. Bu durumda, temel derslerin öğretilmesine ve sabit okul saatlerinin konulmasına ihtiyaç vardı. Merkez komite, Politeknik eğitim prensibine hala bağlıydı. Fakat aynı zamanda ders bazlı eğitimin önceliğini de garanti altına almak istiyordu.
Yapılan yeni değişiklikler, Krupskaya’nın umudunu kıran bir şekilde, derslerdeki politeknik kısmın da giderek zayıflamasına neden oldu. Okullar yetersiz bir şekilde donatılmıştı, öğretmenler politeknik eğitimin gerekliliklerini karşılamaya hazır değildi, fabrikalar ise yetiştirmeleri gereken iş planlarının yanında öğrencileri eğlendirmekle uğraşmak istemiyordu. Politeknik eğitim, resmi olarak 1937’de bırakıldı.
Merkez Komite bu konuyu oylamadan birkaç gün önce Krupskaya A.A. Zhadanov’a sert bir mektup yazdı:
“Okullardaki emek eğitimi her ne kadar yetersiz olsa da, çocuklarda heves oluşturdu, onları disipline soktu, ... Şimdi, tam da yeni anayasa kabul edilmişken, sosyalizm Sovyet Topraklarında muzaffer olmuşken, Marx, Engels ve Lenin’in politik eğitim konusundaki bütün ısrarlı isteklerini yerine getirecek ön koşullar ortaya çıkmışken, böyle bir karar (okullardaki emek eğitiminin kaldırılması) alınmamalıdır.Neden bu gelişmenin karşısında olanların okulların iş değil eğitim yeri olduğunu ve Merkez Komitenin okullardaki emek eğitimini kaldırdığını söylemesinin önünü açalım?“
SOSYALİZMİN İLKELERİNE İHANET Mİ?
Böylece, Sovyet okullarında, üretken emeği, politeknik olarak genel ilkokul eğitimine dahil etme ilkesi giderek terk edildi. Bunlar, çağlar boyunca Marksistler ve sosyalistler için temel ilkelerdendi, o yüzden mesleki ve genel eğitimin birleştirilmesi için bunların terk edilmesi bu ilkelere ihanet gibi geldi.
Burada bazı teorik ve pratik meselelere doğrudan değinmek gerekmektedir. Komünist eğitim fikri, kol emeği ve fiziksel emek arasındaki ayrımın kalktığı, işbölümü fikrinin kendisinin ortadan kalktığı, tümüyle çalışan bir komünist toplum düşünülerek oluşmuştu. Bu eğitim, feodal bir tarım topluluğundan sanayi sosyalizmine geçiş aşamasındaki bir toplumda ne derece uygulanabilirdi? Gerçekte bu topluma acilen hem alanlarında ihtisas yapmış teknik uzmanlar, hem de yetenekli işçiler gerekiyordu. Politeknik yaklaşım ikisini de sağlamıyor gibi görünüyordu. Nitekim tam teorik yaklaşımın ne olacağı, dar bir çerçevede olmaması, çok çeşitli modern endüstriyel üretim teorisini ve uygulamasını bir araya getirmesi gerekliliği dışında açıklığa kavuşturulmadı. Genellikle bu tarlada, atölyede, mutfakta, bahçede ya da odun işlerinde birkaç saatlik iş anlamına geliyordu. Nasıl işleyeceği ise neredeyse tamamen okullara bırakılmıştı. Uygulanan çözümler, geleneksel teknikleri öğretmeye odaklandığı için, sonuçlar tatmin edici olmamıştı. Disiplin bilgisi, yıllarca yoğun bir çalışmayla kazanılan son derece uzmanlık gerektirir, aynı şekilde sanayi işleri de uzun yıllar alanda eğitim görmeyi şart koşar. İkisinin de okullarda işlenecek hafiftelilmiş bir birleşimi olabilir miydi? Bunun bir anlamı olur muydu?
Yeni bir emek ve üretim çağına girdiğimiz, kapitalizme karşı mücadele ettiğimiz şu günlerde, bu sorular yeniden değerlendirilmeli ve büyük SSCB deneyimi yeniden gözden geçirilmelidir.

 



ULUSLAR
SSCB, Ukrayna ve Gürcistan gibi Rus olmayan, şehir proletaryası ve aydın kesimi bulunan bazı gelişmiş ulusları içinde barındırıyordu. Bunlar eğitim meselelerini ele almakta geç kalmadılar. Fakat hala az gelişmiş çok sayıda Orta Asya ve Kuzey ülkesi vardı. Orta Asya cumhuriyetlerinin çoğu göçebelikten, ataerkil, İslami din kontrolünün bulunduğu beyliklerden dönüşüyordu. Uzak kuzeyin büyük çoğunluğuysa göçebe avcılık, oldukça sınırlı hayvancılık faaliyetleri yürüten, kendi şamanları etrafında toplanmış topluluklardı. Çarcı çok uluslu aristokrasi son döneminde sert bir Ruslaştırma politikası izlemişti bu uluslar üzerinde.
Fakat SSCB’ye “sosyalist” milletler olarak dahil olmak demek, eski yapılardan kurtulma gereksinimi anlamına geliyordu.
Sovyet hükümeti Çarlık politikalarını tersine çevirip, yerel dillerde eğitim için girişimlere başladı. Fakat karşılaşılan pek çok olanaksızlığa ek olarak, bu dillerin pek çoğu yazı sisteminden de yoksundu. Sovyet hükümetinin ilk yıllarında, dilbilimcilerin yardımıyla, Kiril ve Roman alfabeleri baz alınarak bu diller için yazı sistemleri oluşturuldu.

 

 

ÖNCEKİ HABER

Sanayiden genç işçi manzaraları

SONRAKİ HABER

Sosyal ve kültürel iktidar, muhafazakârlık ve cemaatler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...