11 Haziran 2017 03:13

İşçilikten, öğretmenliğe ve sanatçılığa: Rolly Brings

Rolly Brings... Çok yönlü bir sanatçı. Denizcilikten işçiliğe, oradan öğretmenliğe uzanan 74 yıllık ömre çok şey sığdırdı.

Paylaş

Semra ÇELİK
Yücel ÖZDEMİR

Hava güzel. Bahçede oturuyoruz. Yeşillikler içinde küçük ama bol çiçekli bir bahçe. Güller, mine çiçekleri, meyve ağaçları önümüzde, tepemizde asma dalları yükseliyor. Rolly, önce 24 Haziran’daki festival hakkında bilgi vermemizi istiyor. Ne zaman çıkacak, kaç dakikalık program yapması isteniyor, seyircilerin bileşimi nasıl olabilir, kaç kişi bekleniyor vb...  Cevap verirken “siz” diye hitap etmemiz onu rahatsız ediyor ve “Bırakalım sizli bizli olmayı. Arkadaşlar arasında böyle şey olmaz. Sen diyelim.” diyor.  Sanki yeni gelmişiz gibi “Merhaba  ben Rolly.” diyerek  elini uzatıyor. Bizim canımıza minnet, isimlerimizi söylüyoruz ve sohbet başlıyor. 

Kendisini tanıtmasını istiyoruz. 20 Temmuz’da 74 yaşına girecek.  Köln’de doğmuş ve büyümüş. Anne ve babası yüksek Almanca bilmediği için Köln şivesiyle büyümüş. 14 yaşındayken ailesinden ayrılarak denize açılmış. Çok şey öğrendiğinden, özellikle zorluklara dayanmayı, yabancılarla beraber yaşayıp insanın din, dil, etnik fark olmadan sadece  iyi ve  kötüsünün olduğunu öğrendiğinden söz ediyor. Sonra tekrar Köln’e gelmiş ve Ford fabrikasına yardımcı işçi olarak çalışmaya başlamış.  Ford’daki işi makine tesviyecisi eğitimi ile devam etmiş. Tam o sıralarda Türkiye’den işçiler gelmeye başlamış. “İtalyanları tanıyorduk ama bu gelenler farklıydı” diyor. Dil problemlerinden, kaldıkları işçi haymlarından söz ediyor. “Türklerle ilk karşılaşmam böyle oldu.” diyor. Fabrikalarda makineler bozulduğunda bazen el kol hareketleriyle, bazen tercümanlar aracılığıyla çağırırlarmış onu. “Makine düzeldiğinde o kadar sevinirlerdi ki iş molalarında masalarına çağırırlar, ne varsa beraber yerdik.” diye anlatıyor. Çok yetenekli olduğu için teşviklerden yararlanarak üniversitede sosyal pedagoji okumaya başlamış ve uzun yıllar Wellerwirst’teki okulda İngilizce, Almanca ve toplum bilimi öğretmenliği yapmış.  

Şarkı söylemek ise bir aile geleneği. Küçükken işçi şarkıları, marşları dinleyerek büyümüş. Babası sık sık işçi marşları söylermiş. Bu nedenle şarkı söylemek hayatının parçası olmuş. Kendisi gibi çocukları da şarkı söylüyor . Kölnce şarkılarla tüm Kölnlülerin kalbini kazanmış. Kölnce’yi o kadar çok seviyor ki  başlangıçta İngilizce şarkılar söyleyen oğulları Peter ve Stephan’ı bile Kölnce’ye ikna etmiş. 

80’Lİ YILLARDA DAYANIŞMA ÇOK GÜÇLÜYDÜ

Hayatı haksızlıklara karşı çıkmakla geçen bir sanatçı Rolly Brings. Bu nedenle hala ırkçılığa, işçiler üzerindeki baskı ve işten atmalara; dünyanın neresinde olursa olsun adaletsizliklere, işkenceye, diktatörlüğe karşı mücadelenin içinde yer alıyor. 80’li yıllarda öğretmen arkadaşı Şakir Bilgin Türkiye’de tutuklanınca, kurtarmak için örgütlenen dayanışmayı uzun uzun anlatıyor. Dönemin Çalışma Bakanı Norbert Blüm’un  Bilgin’i kurtarmak için Ankara’ya gidişini anlatırken şimdiyle paralellikler kuruyor ve “Deniz Yücel için giden herhangi bir politikacı yok şimdi. 80’li yıllarda dayanışma çok güçlüydü” diyor.

Almanya’da faşizm döneminde yapılanların bir daha tekrarlanmaması gerektiğine inanıyor. Bunun da unutturulmamakla olacağı düşüncesinde. Her yıl  10 Kasım, Pogrom Gecesi yürüyüş ve anmalarının değişmez ismi. Kölnlü Edelweisspiraten ise faşizmin baskısına rağmen kendi yöntemleriyle direnen, kaçamayanları yaşlarının küçüklüğüne bakılmadan idam edilen kahramanlar onun için. Edelweisspiraten’lardan ne yazık ki sadece birinin yaşadığına hayıflanıyor, onların geleneğinin sürdürülmesi için yapılabilecek şeyleri sıralıyor. 

IRKÇILIĞA KARŞI KARARLI MÜCADELE

Irkçılığa karşı mücadelesi durmak bilmeden devam ediyor. Bu arada kötü anıları da var tabi ki; örneğin Ehrenfeld’de hala yapımı bitemeyen camiyi Pro Köln’e karşı korumak için defalarca caminin önündeki eylemlere katılmış ve şarkılarını söylemiş. Bundan birkaç sene önce, yine böyle bir eylemde antifaşistler bir yanda, faşistler bir yanda, Selefilerden oluşan bir grup bir yanda, DİTİB camiinden çıkan insanlar ise antifaşistlerle Selefilerin ortasındaymış. “DİTİBlilere çağrı yaptım. Neden ortada duruyorsunuz, tarafınızı belirleyin. Yoksa bir gün Selefilerin yanında mı yer alacaksınız? diye sordum. Ses çıkarmadılar. Bir daha sordum, hiç kımıldamadılar. Ben de orada bir daha caminin önünde hiçbir eyleme katılmayacağımı açıkladım.” diyor. 

Başka bir seferinde ver.di tarafından organize edilen bir grev toplantısına sanatçı olarak davet edilmiş. “O sırada IŞİD ve cihatçılarla ilgili bir şarkı yapmıştım. Şarkının sözlerini Lale Akgün Türkçe’ye çevirdi. Grev toplantısında  başı örtülü  grev sözcüsü kadınlardan birinin yanına gittim, kendisinden Türkçe sözleri mikrofondan okumasını istedim, reddetti. Bu dine aykırı dedi. Halbuki ben din adına insan öldürülmesine karşı bir şarkı yapmıştım.” diye üzüntüsünü belirtiyor.  

Bu tür anıların arasına ABD’nin çıkarları gereği Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmesi, milyonlarca insanın yerlerinden yurtlarından edilmesi ve geldikleri yerlerde ırkçılıkla karşı karşıya kalmasına dair görüşler ekleniyor. ABD’deki gelişmelerden, Trump’ın politikasından, bir zamanların liberal ülkesi Hollanda’daki ırkçılıktan konuşuyoruz. “ Erdoğan Türkiye’yi ne hale getirdi bakın. En küçük bir bahaneyle insanlar tutuklanıyor, işkence görüyor. Demokrasi diye birşey kalmadı. Ama en kötüsü burada yaşayan Türkiye kökenlilerin ona destek vermesi. Açık söyleyeyim bu beni hayal kırıklığına uğrattı” diyor.

NÂZIM HİKMET’İN DİZELERİNE UYGUN BİR PROGRAM

İşte bu nedenle 24 Haziran’da DİDF’in yaptığı  “Birlik ve Dayanışma-Açık Hava Festivali” çok önemli onun için. “Nâzım Hikmet’in dizelerine uygun bir program hazırladım: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine! Başlangıçta oğlum Benjamin’le ikimiz sahneye çıkacaktık. Sonra Köln’ün en sevilen grubu olan Brings’deki oğlum Stephan’a sen de gel dedim, gelecek. Türkçe ve Kölnce dostluk, kardeşlik şarkıları söyleyeceğiz. Ben yaşadığım şehrin ve dünyanın yaralarına parmağını basan, sorunlarını gösteren ama bununla yetinmeyip çözüm arayanların da arasında olan biriyim. Bu festivalde yer almamın nedeni baskıya, ırkçılığa, bölünmüşlüğe karşı sesini çıkaranlarla birlikte olmak. Festivale daha fazla Alman’ın katılması için elimizden geleni yapmalıyız.” sözleriyle bizi uğurluyor.  

Ardımızdan göz kırparak; “Sizler de oradasınız  değil mi?” diye bağırıyor.

ÖNCEKİ HABER

Bir uğursuz küre ya da işte hendek işte Katar!

SONRAKİ HABER

‘This is for Allah!’ Bıçak ya da dayak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...