05 Kasım 2016 14:07

Bir ana okulu öğretmeninin umudunu koruma çabası

Fatma Angın, "Bir ana okulu öğretmeninin umudunu koruma çabası"nı yazdı..

Paylaş

 

Fatma ANGIN

27 yaşında, okul öncesi öğretmeniyim. Şu an bir anaokulunda çalışıyorum. Kendi isteğim doğrultusunda binbir hevesle tercih ettiğim bu mesleği, 4 yıldır çeşitli il ve okullarda devam ettirmeye çalışıyorum. Bu süreç içerisinde karşılaştığım manzaralar benim mesleğe olan inancımı olumsuz etkiledi. Sistemsizliğin getirdiği işleyiş bozuklukları; yandaş olmadığınızı anladığında mobbing uygulayan, ciddi iletişim sorunları olan idareciler; sistemin içinde bocalayan, mantık arayan, bulamayınca da meslek inancı düşen, umudunu her geçen yıl değişeceğini duyduğu eğitim sistemiyle biraz daha yitiren öğretmenler; eğitimci olduğuna inanmak istemediğim sadece yandaşlıkla eğitim sistemine sızmış parazitler (ve onlarla aynı kefeye konmak); en önemlisi tüm bunlardan olumsuz etkilendiği halde her şeyden habersiz okulun onlar için en iyi yer olduğuna inanan küçük masum çocuklar ve bunun gibi sayabileceğim daha bir çok sorun…

Her şeye rağmen sabahları öğrencilerimin yüzlerine baktığımda bütün sorunları görmezden gelirim ve onlara umutla sarılırım. Çünkü geleceğin bir çocuğun rengârenk ruhunda saklı olduğunu ve oradan filizleneceğine inanırım. Onları asla tek bir renk olarak görmem. Hepsinin farklılıklarını görür, onları sınıfın bir değeri olarak görürüm ve çocukların da bu bilinçle etraflarındaki insanlara bakmaları için onları yönlendiririm. Fakat bu çocukların kaç tanesinin ailesi bu bilinçte yetiştirildi de çocuklarına bunu aktarma çabasında? Kaç çocuğun bu düşüncede bir öğretmenle yolu kesişmiş olabilir? Bu sistemle çocuklarımın resimlerinde en çok kullandığı rengârenk bir gökkuşağı olmak mümkün müdür?

ÇOCUK, İNSANLARIN MİMARIDIR

Şu anki okul öncesi eğitim sisteminde sözde Montessori yaklaşımı benimseniyor. Bu yaklaşım çocuk merkezli bir yaklaşım. Her çocuğun kendi içinde özel olduğunu, kendine has öğrenme yöntemleri olduğunu, yetişkinlerin onlara müdahalede bulunmamasını söyler. Montessori yaklaşımında “Çocuk, insanların mimarıdır.” Bu mimarlar farkında olmadan içlerindeki inşa planına uyarak kendi ritimleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeye çalışırlar. Bu gelişime yetişkinler etki edemezler, çünkü onlar inşa planını bilmemektedirler. Ancak, bir yetişkinin zamansız müdahalesi ya bu inşa planını tahrip edebilir ya da yanlış bir yöne yönlendirebilir. Peki, günümüzdeki eğitimi, siyaseti düşündüğünüzde çocukların ve hatta sizin de içinizdeki inşa planına müdahale edildiğini düşünmüyor musunuz? Bu yaklaşımla eğitilip yine de sonunda sistemin bazı şeyleri diretmesi ve kendi çıkarları doğrultusunda yönetmesi bir çelişki değil midir?

Montessori eğitiminin temel taşlarından birisi hazırlanmış çevredir. Çocuklar hazırlanmış çevredeki Montessori materyallerinden, bireysel ilgi ve eğilimine göre bağımsız olarak seçim yaparlar. Temel taş diye adlandırılan çevresel koşullar şu an okullarda sağlanmış durumda mı? Alt yapının, yaklaşım uygulanmaya başlamadan önce hazırlanması gerekmez miydi? Hala öğretmenlerin kendi çabası ile koşullarını oluşturduğu hizmet gitmeyen köy okullarının olduğunu düşünürsek bu duruma şaşırmamak gerekir sanırım.

ASIL AHLAK NEREDE?

Gelelim öğretmenlere, bu yaklaşımın eğitimini bir iki saatlik seminerlerle alan öğretmenler, zaten kendi içlerinde özümseyip benimseyemedikleri için bu yaklaşımı hayata geçirme konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Ezberci eğitimin getirdiği düzenle karışık bir eğitim veriyorlar. Ortaya çıkan tabloda yine çocuklar mağdur oluyor.

Ayrıca soyut kavramları algılayamadığı yaşta çocuklara tanrı, din, şehitlik, ölüm gibi kavramlar, velilerin talepleri doğrultusunda gösterilerek okullarda çeşitli şekillerde verilmeye çalışılıyor. Ve çoğu eğitimci de maalesef bunu doğru buluyor ve destekliyor. 3-5 yaşında, kullandığı dilden çok farklı olan başka bir dilde ezber yapan çocuğun dil gelişiminde ve çocuk psikolojisini düşünmeden yapılan derin dini sohbetlerin çocuk psikolojisinde nasıl olumsuzluklar yaratacağını bir düşünün. Asıl ahlakın din zorlaması ile değil insanın içinde doğruyu bularak edinebileceğini çocuklara öğretmek gerekiyor. Maalesef birçok veli şimdiden eğitimini alsın, ahlaklı olsun diyerek çocuklarını küçük yaşta yanlış bir uygulamanın içine sokuyor.

ÇOCUKLARA SUSMAYI ÖĞRETMEYİN

Değinmeden geçemeyeceğim bir başka konu da son zamanlarda artan çocuk istismarları, bununla ilgili okullarda verilen mahremiyet eğitimleri ve bu eğitimlerdeki velilerin tepkileri daha doğrusu tepkisizlikleri. Gördüğüm şu ki toplum istismara uğrayan bir çocuğu gördüğünde uzaktan sadece durumu ayıplamakla yetiniyor. Kendi başına ya da çocuğunun başına geldiğinde de muhtemelen susuyor, ört bas etmeye çalışıyor. Nerde kaldı ahlak, çocuğuna ahlaklı olsun diye vermeye çalıştığın dini eğitim sende niye işe yaramadı? Çünkü toplumumuzda cinsel içerikli tüm konular “ayıp” ya da “günah” denilerek üstü kapatılıyor ve genelde toplum içerisinde üzerinde konuşulmuyor. Bunu hisseden çocuk da böyle bir şeye maruz kaldıysa kendini kapatıyor, ailesinden öğrendiği gibi o da bunu saklıyor ve belki de sessiz kaldığı için defalarca bu zulme maruz kalarak ilerde kendisi de bir istismarcı adayı olabiliyor. Bu yüzden bizim korumamıza ihtiyaç duyan çocuklara susmayı öğretmeyin, onlarla olumlu ilişkiler kurun ve size her koşulda güvenmelerini sağlayın.

Bu kara düzen içerisinde eğitim veriyor olmaktan, mesleğimi gerçek anlamda yapabileceğim koşullara özlemle bakmaktan mutsuzum. Ama her şeye rağmen geleceğe ve çocuklara dört elle sarılacağımı, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağımı biliyorum.

Her şey gelecek ve umut için… Her şey çocuklar için…

ÖNCEKİ HABER

ADI TATLI KENDİ ACI BİR HASTALIK : Çikolata Kisti

SONRAKİ HABER

Çay molası deyip geçmeyin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa