18 Eylül 2016 06:26

Büyülü gerçekçilik: Narcos

Begüm Zorlu, son dönemin en çok ilgi çeken dizilerinden Narcos’u yazdı.

Paylaş

Begüm ZORLU

‘Son derece detaylı ve gerçekçi bir dünyayı, inanması çok zor bir unsur ele geçirdiğinde buna büyülü gerçekçilik denir.’

2 sezon, 20 bölüm sonunda binlerce izleyicisi için vazgeçilmez olan Narcos, büyülü gerçekçiliğin neden Kolombiya’da başladığını anlatma vaadi ile başlıyor. Bu gerçeklikte ise kan, ölüm ve ardı kesilmeyen hukuksuzluk var. 

KAN, ÖLÜM, ADALETSİZLİK

Narcos, bir yandan nitelikli oyunculuk, bir yandan da gerçek haber klipleri ile Medellín Karteli’nin ortaya çıkışı ve uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar’ın yükselişini, gerçek ve mit arasında, olağanüstü bir gerçekçilik ile izleyiciye aktarıyor. Hikaye Miami’den Kolombiya’ya giden narkotik ajanı Steve Murphy tarafından anlatılıp, onun dünyası, önyargıları, öncelikleri ve anlatımı ile şekillense de, izleyicinin ana odağı Pablo (El Patrón) oluyor.
Çekimleri Kolombiya’da gerçekleşen dizinin birinci sezonu, Escobar’ın yükselişinden, Temmuz 1992’ye, Katedral (La Catedral) hapishanesinden kaçtığı güne uzanıyor. Kokain, Şili’de, ABD desteği ile Salvador Allende’yi deviren General Pinochet’in toplu katliamında sağ kurtulan bir uyuşturucu kimyageri Mateo Moreno’nun (Hamamböceği Moreno) Kolombiya’ya gitmesi ile Pablo Escobar’a ulaşıyor ve Kolombiya’da laboratuvarların kurulması hem ülkede, hem Pablo’nun hayatında, hem de ABD’nin Kolombiya ile ilişkilerinde bir dönüm noktası oluyor. 
Aşırı kârlı olan bu ticaret ile birlikte nereye saklayacağını bilemeyecek kadar para kazanan Pablo, gücünü arttırmak için Medellín şehrindeki tüm uyuşturucu kaçakçılarını birleştiriyor. Buna da satıcı ailelerden Ochoa’ların kızlarının M-19 gerillaları tarafından kaçırılması vesile oluyor. ‘Adam kaçıranlara ölüm’ grubu altında kurulan Medellín Karteli, uyuşturucu ticaretinin tekelini ellerine geçiriyor. Güç ile birlikte kan, kanı tetikliyor. Kokain satıcılarının ihtişamlı yaşamı, rüşvet, kaçırma, zarar verme ile ölümün kanıksandığı bir yaşam gözler önüne seriliyor. 
Kokainin yaygınlaşmasının ardından ABD Kolombiya’da ‘uyuşturucu ile savaş’ politikasını yürürlüğe koyuyor. Kolombiya’ya giden narkotik ajanı Steve Murphy ve partneri Javier Peña kartellerin ve öncelikli olarak Pablo’nun peşine düşüyor. Kolombiya ve ABD, uyuşturucu kaçakçıları yakalandığı gibi ABD’ye yollandığı ‘suçluların iadesi’ anlaşması ile uyuşturucu trafiğinin önünü kesmeye çalışıyor.

ÖLMEK AMERİKAN HAPİSHANESİNDEN DAHA İYİ

El Patrón için Kolombiya’da ölmek, bir Amerikan hapishanesinde tıkılmaktan daha kabul edilebilecek bir olgu. Bunu da sık sık dile getiriyor. Anlaşmaya karşı durmanın en etkin yolunun ise dokunulmazlık olduğunu düşünen Pablo,  önce medyayı sonra da partideki yerini satın alarak siyasete atılıyor, kokainden elde ettiği parayı mahallelerde dağıtarak oy topluyor. Yoksul binlerce Kolombiyalı için Pablo’nun yapıcı vaatleri onu bir kahraman yapmaya yetiyor. Fakat hikayeyi anlatan Ajan Murphy olduğu için onun Escobar’ın siyasette yükselişi, ya da neden ‘Robin Hood’ olarak nitelendirildiği, aşağıdan gelen desteği diziye yansımıyor, çok hızlı geçiliyor. 
Pablo’nun siyasi macerası gerçekte de kısa sürüyor. Ajanlar Pablo milletvekili seçildikten sonra sabıka  kaydını ele geçirip, Adalet Bakanı Rodrigo Lara Bonilla’ya veriyorlar. Escobar’ı istifaya zorlayan Lara, başlayacak şiddet sarmalının ilk kurbanlarından oluyor. El Patrón’u meclisten atarken ‘biz görmezden gelenlerin ülkesiyiz’ cümlesi ve Amerikan ajanlarına karşı duruşu ile dizinin ‘iyi adamlarından’ olan bakan, Escobar’a karşı durmanın bedelini ödüyor. 

BİR KOLOMBİYA GERÇEĞİ: KURBANLAR

Kolombiya’da yakın zamanda FARC ile imzalanan barış anlaşmasında en önemli ve mutabakatın zor sağlandığı konulardan biri kurbanlardı. Narcos da bu bağlamda ülkede adaletsizlik ve ölümün nasıl kanıksandığına ayna tutuyor. Kolombiya tarihinin en kanlı anlarından biri, 1985 yılında 

M-19’un gerçekleştirdiği Adalet Sarayı Baskını ise dizide Escobar’ın kendi belgelerini yok edilmesi için gerillalara para vermesi olarak yansıtılıyor. M-19 ise zamanın başkanı Betancur’u barış anlaşmasını bozduğundan ötürü yargılamak istediği için baskını gerçekleştirdiğini savunduğu, gerçekte hala şaibeli olan olayda yapımcılar gerillaları ‘uyuşturucu baronundan para alan solcular’ olarak lanse etmeyi tercih ediyor1 ve olayın Kolombiya tarihindeki önemini fazla ele almıyor. 
Parlamento baskınında 6000 doküman yakılırken, Andres Almaraeles ve dört M-19 yöneticisi hayatını kaybediyor. Dizide ise Pablo’nun onları öldürdüğü görüntüsü var. Baskının ardından M-19 gerillaları kendi rollerinden ötürü özür dileyip, barışçıl yollar ile çözüm bulma iradelerini açıklıyorlar ve bu da devlet ile barış anlaşmasının yolunu açıyor. Olayın bu kısmı ele alınmasa da2, Narcos ülkedeki şiddet sarmalını yansıtabiliyor. Kolombiya’nın devam eden ilk sağlam barış anlaşması 1990 yılında böyle bir korkunç olayın ardından geliyor fakat kartellerin milisleri ve hedefleri yeni bir ‘la violencia’ (şiddet dönemi) yaratıyor.  Gelecek bölümlerde ise ölüm hüküm sürüyor. İadeyi destekleyen başkan adayı Luis Carlos Galan öldürülüyor. Sonra da Kolombiya’da derin yara açan Avianca Flight 203 felaketi gerçekleşiyor. Uçağın bombalanması 107 kişinin ölümüne yol açıyor. 

İKİNCİ SEZON: PABLO’NUN İÇ DÜNYASI

Birinci sezon Pablo’nun yükselişine yer verirken, ikinci sezon daha çok iç dünyası ile tanıştırıyor. Pablo’nun babası ile diyalogları, önce annesi, sonra da eşi Tata’nın desteği ile doğan meşruiyeti, yoksulluk ve hırsla doğan bir canavar... Birinci sezondaki güçlü, zengin, yenilmez Pablo, ikinci sezonda sağlıksız, çaresiz ve kapana kıstırılmış bir hal alıyor. 
En çarpıcı sahnelerden biri ise babası ile ağırdaki anları. Orada barakası içinde kendi dünyası kendine yeten, üreten, çalışkan adam, dünyanın bir zamanlar en zengin, güçlü, yenilmez adamını yerle bir ediyor. Babası Pablo’nun yüzüne bakıp, ona ne olduğunu söylediği, bir katil olduğunu söylediği anlar dizinin en etkili dakikalardan biri olarak hafızalara kazanıyor. Aslında Pablo’ya tetik aslında o zaman çekilmiş oluyor. Artık ne evi, ne de bir geri dönüş imkanı kalıyor. Zaman zaman arzuladığı küçük, huzurlu hayatın aslında en büyük zenginlik ve sahip olamayacağı bir lüks olduğunu anlıyor. Fakat geç kalıyor.
Narcos’ta açılmamış hikayeler ve birçok alt metin var. Mesela son bölümde muhbirlik yapan Tata’nın koruması belki de Pablo’nun mağdurlarından biri ve adaletin Pablo’nun yakalanması, öldürülmesi ile geleceğini düşünüyor. Sezon sona ererken karşımıza çıkan bu karakter aslında Kolombiya halkının adalet arzusunu yansıtıyor.

SADECE ’KÖTÜ ADAMLAR’ VAR

Bazıları tarafından uyuşturucu liderini romantize etmekle suçlansa da, Narcos ‘kötü adamların hikayesini’ anlatıyor. Yüzlerce kişinin katili duygusal bir baba olduğunu, ya da müdahaleci bir Amerikan ajanı ise sadece iyilik güttüğünü iddia edebilir. Kolombiya’nın yapısal sorunları da Escobar’ı bir aziz yapabilir. Dizi onları tanımlamak, gerçek Pablo Escobar neydi ya da ABD müdahalelerinde haklı mıydı sorularına cevap vermek yerine seyircinin kendi muhakemesi ile şekilleniyor. 
Narcos’ta ajanlar da tipik ‘iyi polis’ karakterine sahip değiller. Dizi, ABD’nin Kolombiya politikasının ne kadar değişken ve kendi emellerine ulaşması için ‘her yolun mübah’ olduğunı gösteriyor. Hüküm sürmese de zaman zaman ajanlar kendilerini ve ülkelerinin politikalarını sorguluyorlar. ‘Amerika için önemli olan hayatlar değil, paraydı’ gibi bir iki cümle yer alıyor. Ya da Pablo’yu ele geçirmek için Los Pepes gibi bir suç örgütünü beslemek, tek bir ajan üzerinden anlatılsa da ABD’nin şiddet sarmalındaki yerini temsil ediyor.  Dizi dönemin Kolombiyası’nı, ‘biz’ ile başlayan cümlelerle Amerikan bakış açısı ile verse de İspanyolca çekimleri ile Kolombiyalı diyaloglar ve kahramanlar bu anlatımın üzerine geçebiliyor.

PABLİTO FENOMENİ

Üçüncü sezonu Pablosuz devam edecek dizi, Netflix’in diğer dizleri House of Cards ya da Breaking Bad’in yerini almaya aday. Bunun en büyük nedeni de Escobar’ın karizması. 2012 yılında Kolombiya’da çekilen ‘Kötülüğün Patronu: Escobar’ dizisi Kuzey Kore dahil 66 ülkeye satılmış. Escobar’ın oğlu, Santiago Marroquin ise babasının imgelerinin olduğu kıyafetler için bir giyim firması açmış. Medellin’de bu tişörtler hala giyiliyor. Şehirde turistler Escobar turlarına katılıyor. Dizi ile birlikte ‘El Patron gibi İspanyolca konuş’ uygulamaları yaratılıyor. 
Narcos’un klasik bir Amerikan yapımı olmadığı aşikar. Dizi, Kolombiya’daki adalet mücadelelerinden kesitler barındırabiliyor, şiddet çıkmazının en uç noktalarını gözler önüne seriyor ve izleyiciyi ekran başına kitliyor. Pablo Escobar ise sevenleri ve sevmeyenleri ile birlikte Kolombiya tarihinin ayrılmaz ve popüler figürü olarak yerini koruyor.

1 Pablo Escobar’ın oğlu babasının M-19 gerillalarına parlamentoyu ele geçirmesi için 1 milyon dolar ödediğini savunuyor. Zamanında M-19 üyesi olup sonra siyasete atılan ve 2011’de belediye başkanı seçilen Gustavo Petro ise suçlamaları reddediyor. 2008 yılında Escobar’ın sevgilisi Virginia Vallejo  ABD’den (Pablo’yu Sevmek Escobar’dan Nefret Etmek kitabının da yazarı) için tanıklık etmeye çağırıldığında. Escobar’ın Sandistalar ile iş birliği yaptığını ve M-19 komutanı ile buluşmasında Ivan Marino Ospina orada olduğunu söylemişti.

2 Ayrıca olayın bir yansımayan yanı ise Kolombiya ordusunun saraya müdahale şeklinin ölümleri arttırması. Baskından ötürü Binbaşı Alfonso Plazas Vega 30 yıl ceza alıyor.

ÖNCEKİ HABER

Banliyönün ‘Tuhaf Şeyleri’

SONRAKİ HABER

Suç ve toplum arasına ‘köprü’: İskandinav polisiyeleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...