15 Eylül 2016 00:55

OHAL KHK'leriyle kalıcı sonuçlara varılamaz

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eski Aksaray Şube Başkanı Av. Songül Beydilli OHAL kararnamelerinin hukuksal yönünü inceledi.

Paylaş

Dosya: OHAL kararnameleri

Hazırlayan:  Av. Songül BEYDİLLİ (SES Eski Aksaray Şube Başkanı)

Süresi içinde (30 gün) Mecliste onaylanmayan KHK’lere dayanılarak yapılan göreve son verme işlemleri, bu KHK’ler bağlayıcılığını yitirdiğinden, tümüyle yok hükmünde olduğu gibi; KHK ile göreve son verme işlemi hukuka aykırıdır. Göreve  son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyeceği hükmü de hukuken geçersizdir.
Nitekim, E. 1988/6, K. 1989/4, T. 7.12.1989 Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararı ile, Sıkıyönetim Komutanlığının istemi üzerine görevine son verilen davacının daha sonra sıkıyönetim kalkması dolayısıyla görevine iade edilmesi isteminin reddi kararının iptali istemiyle açılan davada;
“Kendilerine savunma olanağı verilmemiş ve haklarında suçluluklarına ilişkin herhangi bir yargı kararı bulunmadığı,
-Sıkıyönetim ilanını gerektiren nedenlerin ortadan kalkmış ve normal yönetim sürecine girilmiş olmasına karşın, yasaklama hükmünün sürdürülmesinin, ilgililer hakkında toplumda olumsuz değer yargılarına neden olacağı, onların manevi kişiliklerini zedeleyeceği,
-Bu tür bir uygulamanın Türkiye’nin de taraf olduğu ve onayladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5’inci, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin 3. maddesinde açıklanan “Hiç kimse haysiyet kırıcı ceza ve muameleye tabi tutulamaz” kuralı ile bağdaşmayacağı,
-OHAL yasasının, kabul ve yürürlük tarihi itibariyle Anayasa’nın geçici 15. maddesi kapsamında olduğu için, Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyecek olmasının, onun mümkün olduğu ölçüde Anayasa’ya uygun olarak yorumlanmasına engel olmadığı,
-Anayasa Mahkemesinin 28.9.1984 günlü, 1 sayılı kararında da belirtildiği gibi, Anayasa’nın 15. maddesi kapsamına giren yasalardaki kuralların, “Anayasa’nın temel ilkelerine ve bu ilkelere egemen olan hukukun ana kurallarına olabildiğince uygun düşecek biçimde yorumlanmalarının” hukuk devleti ilkesinin gereği olduğu;
-Yürürlüğe konulan sıkıyönetimin geçici bir nitelik taşıması, dolayısıyla sıkıyönetim komutanlığınca alınan önlemlerin de sıkıyönetim süresi ile sınırlı bulunması;
-Anayasa’nın 15. ve 122. maddelerinde sıkıyönetim halinde temel hak ve özgürlüklerin durumun gerektirdiği ölçüde kısıtlanabileceğinin veya durdurulabileceğinin, 13. maddesinde de bu sınırlamaların Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun olması gerektiğinin, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacaklarının ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacaklarının açıklanmış olması nedenleri ile, Sıkıyönetim Kanunu’nda yer alan “...Bir daha kamu hizmetlerinde çalıştırılamazlar” ibaresini, sıkıyönetim süresiyle sınırlı bir hüküm olarak değerlendirmek ve bunun sadece sıkıyönetim süresince hukuki sonuç doğurabileceğini kabul etmek gerektiği, işlerine son verilen memurların, diğer kamu görevlilerinin ve kamu hizmetlerinde görevli işçilerin, ilk kez kamu görevine girdikleri tarihte bu görev için yasa ve yönetmeliklerde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla, işlerine son verildiği bölgede sıkıyönetim kalktıktan sonra,kurumlarınca eski görevlerine iade edilmeleri gerekeceği “ gerekçeleri ile hüküm kurulmuştur.

İŞLEM İPTAL EDİLECEK VE TAZMİNATA HÜKMEDİLECEK

Bu  durumda, OHAL sona erdiğinde, kesinleşmiş bir yargı kararı ile, kişinin memuriyete engel bir suç ve ceza ile cezalandırılmasına karar verilmediği halde; OHAL KHK’sinin geçerliliği kalmadığından, dayanağı olmayan işlem iptal edilecek, tazminata hükmedilecektir.
Ayrıca, OHAL KHK’leri ile yapılan meslekten veya kamu görevinden çıkarma işlemi; TCK’de tanımlanan suç gerekçe gösterilirken, kişilerle ilgili kesinleşmiş mahkeme kararına dayanmadığı gibi; “Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırma amacı” iddiası ile ve “olağanüstü tedbir” olarak düzenlenmekle birlikte; tedbir niteliğini aşan, geçici olmayan ve kalıcı  sonuç doğuran bir işlemdir.

İDARİ MAKAMLAR YARGININ YERİNE GEÇEREK SUÇ İŞLEMEKTEDİR

İşten atılan kişiler hakkında yapılan “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirmesi” subjektiftir, yargı kararına dayanmamaktadır. İddia edilen suç ve unsurları Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmıştır. Anayasa’nın 38. maddesinin“ Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Ceza sorumluluğu şahsidir” hükümlerine göre; ceza kanunu kapsamında olan suçlama ile ilgili kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı dikkate alındığında; kimse, Ceza Kanunu’nda  suç sayılmayan fiilleri gerekçe gösterilerek, ya da yakınlarının fiilleri, ya da amirlerinin kanaati gerekçe gösterilerek  “Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunmakla” suçlanamaz.
Başta 17-25 Aralık tarihinin milat olarak kabul edilmesi olmak üzere, belirlenen  kriterler tümüyle objektif dayanaktan yoksun olduğu gibi, sendika üyeliği ve sendika eylemlerine katılma, düşünce ve kanaat açıklamalarının suç olarak gösterilmesi, açıkça hukuka Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Bu durum, aynı zamanda, Türk Ceza Kanunu’nun “madde 2- (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz” hükmüne de açıkça aykırıdır. İdarenin görevi,  bahse konu suçun işlendiğine ilişkin somut bilgi/belge ve delil bulunduğunu iddia ettiği kamu görevlileri hakkında, suç duyurusunda bulunmaktan ibarettir. Kaldı ki, söz konusu suç nedeniyle  yapılacak ceza yargılaması sonunda, cezalandırılmasına kesin olarak karar verilenler hakkında, zaten TCK 53. madde gereğince, kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabii bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakma kararı verilecektir. İdare, bu arada, söz konusu kişi hakkında disiplin soruşturması başlatabilir. Ancak bilinmelidir ki, soruşturma sonucunda göreve son verme kararı verilirse; ceza  yargılaması  sonucunda, kişinin  devlet memurluğuna engel bir suç nedeni ile ve memurluğa engel olacak nitelikte, kesinleşmiş bir ceza almadığı takdirde; açılacak iptal davasında, görevden çıkarma kararı iptal edilecektir.  
Memurluğa  son vermek, meslekten çıkarmak esasen bir disiplin cezası niteliğindedir. OHAL ilanı ile, Anayasa’nın tümü askıya alınmadığı gibi,  Hakimler ve Savcılar Kanunu, YÖK Kanunu, Askeri Personel Kanunu, 657 sayılı Kanun ve  İş Kanunu hükümleri de yürürlüktedir.  

KHK’LERLE GÖREVDEN ÇIKARMA CEZASI VERİLEMEZ

Emredici  nitelikte olan bu  özel kanunlarla düzenlenen usul ve esaslara uyulmadan, haklarında bir soruşturma yürütülmeden, suçlama konusu delil ve belgeleri inceleme hakkı tanınmadan, savunmaları alınmadan, kesinleşmiş bir yargı kararı ile, kişinin memuriyete engel bir suç ve ceza ile cezalandırılmasına karar verilmediği halde; düzenleyici işlem olan KHK’lerle meslekten ve kamu görevinden-devlet memurluğundan çıkarma cezası verilemez.
Zira, Anayasa’nın 128. maddesi ile, “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği” görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturmasında güvence başlıklı 129. madde ile; “Memurlar ve diğer kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği. Disiplin kararlarının yargı denetimi dışında bırakılamayacağı” 130. maddesi “Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanlarının; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamayacağı….Yükseköğretim kurumlarının …öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme…, disiplin ve ceza işleri, mali işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversiteler arası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesinin, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere devletin sağladığı mali kaynakların kullanılmasının kanunla düzenleneceği”, hakimlik ve savcılık teminatı başlıklı 139. madde ile “Hakimler ve savcıların azlolunamayacağı”, madde 140 ile “Hakim ve savcıların, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve diğer özlük işlerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği” hükümlerinden anlaşılacağı üzere, bahsi geçen kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği gibi, disiplin cezası vermenin usul ve esasları ilgili kanunlarında açıklanmıştır. (657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve YÖK, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Askeri Personel Kanunu, İş Kanunu)

Yarın: KHK’lerle görevden  çıkarma açıkça hukuka aykırıdır

ÖNCEKİ HABER

Tatilin 5. gününde kaza bilançosu: 42 ölü 226 yaralı

SONRAKİ HABER

Zarrab'ın reddi hakim talebinin geri çevrilmesi istendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...