14 Mayıs 2016 05:40

Fransa'da hükümetin darbesine süresiz grevle yanıt

Fransa’da işçi haklarını yüzyıl geriye götürecek tasarıyı meclisi baypas ederek geçiren hükümetin bu tutumuna karşı aylardır grevler sürüyor.

Paylaş

Deniz UZTOPAL
Paris

Mart ayının başından bu yana Fransa’da işten atmaları kolaylaştıran ve toplu iş sözleşmelerine ciddi bir saldırı olan iş yasası tasarısına karşı mücadeleler ana gündem olmaya devam ediyor. 7 sendikanın çağrısıyla 5 genel eylem ve grev gerçekleşti, yüz binlerce emekçi ve gencin katılımıyla dev gösteriler yaşandı.

Zayıflamış bir hükümeti yöneten ve bir nevi kendi açısından siyasi yaşamının devam etmesi koşulu haline gelmiş olan iş yasasını onaylatma konusunda Cumhurbaşkanı François Hollande’ın kararlı olduğu ilan edip duruyor. OHAL’in anayasallaşması projesini başaramayan cumhurbaşkanı açısından yeni bir “başarısızlık”, bir yıl sonra yapılacak seçimlerde kazanma şansını büyük oranda gerileteceğinden, Hollande bu güne kadar defalarca ilan ettiği ve savunduğu fikirleri tamamen çiğneyen yöntemlere başvurmaktan geri durmuyor.

HALKIN YÜZDE 70’İ YASAYA KARŞI

2012 yılında bir önceki dönem iktidarda olan sağcı ve emek düşmanı Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye karşı duyulan tepkiler üzerinden seçilen François Hollande “ilerici olma”, “solcu” olmanın kıstası olarak işçi ve emekçileri birçok açıdan yüzyıl geriletecek bir yasa tasarısını savundu durdu.

Tüm kamuoyu yoklamalarında toplumun en azından yüzde 70’inin bu tasarıya karşı olduğu görülmesine karşın, onca grev ve dev gösterilere rağmen, gençlerin lise ve üniversite girişlerini bloke etmelerine rağmen nihayetinde 3 Mayıs’ta yasa tasarısı meclise geldi.

Meclisin sosyal işler komisyonunda yasaya daha da geri maddeler eklendi ve genel kurula sunuldu.

Soldan ve sağdan milletvekilleri yasa tasarısında 5 bin civarında değişiklik yapılması için önerge sundular. Her değişiklik önergesi teker teker tartışılıp onaylanması gerekecekti, bu ise tartışmaların haftalarca sürmesi ve dolayısıyla da mücadele ve grevlerin daha da devam etmesi anlamına geliyordu. Ama sadece tartışmaların uzaması değil kuşkusuz, hükümet kendi grubunu, hatta hükümet partisinin çoğunluğunu bile ikna edememişti.

İKTİDAR PARTİSİNİN VEKİLLERİ BİLE HAYIR DİYECEKTİ

Emekçilerin mücadelesinden güç alan 50 ile 60 milletvekili, Sosyalist Parti grubunun üyesi olmalarına rağmen yasa tasarısına karşı oy kullanacağını açıktan ilan ettiler.

Yapılan hesaplamalarda sağdan destek almasına karşın mecliste yasa tasarısının oylanması için 40 civarında oy eksikti. Toplumun çoğunluğunu ikna edemeyen, mecliste çoğunluğu sağlayamayan hükümet, emekçilere temelli sırtını dönme, mecliste ise kulaklarını tıkama kararı verdi. Yarı başkanlık sisteminin sunduğu antidemokratik olanakları kullanarak hükümet geçtiğimiz günlerde meclisi devre dışı bıraktı.

Anayasa’nın 49. maddesinin 3. fıkrasını devreye sokarak yasa tasarısını oya sunmadan onaylatma olanağını kullandı. Ama bu durumda da hükümetin sorumluluğunu angaje etti.

1958’de yürürlüğe giren 5. Cumhuriyet Anayasası boyunca toplam 86 defa bu madde kullanılmış ve her seferinde meclisteki tartışmalar dondurulmuştu. Yalnız bu durumlarda 58 milletvekilinin imzasıyla Hükümete karşı gensoru önergesi verilebiliyor ve mutlak çoğunluk durumlarında ise hükümet devrilebiliyordu. Bu nedenle bu yönteme başvuran hükümetler işi garantiye almadan bu yolu seçmiyorlardı. Zira 1958’den bu yana 50 defa gensoru önergesinde bulundu ve hiçbir hükümet bu yolla devrilmedi.

MECLİSTEN BÖYLE GEÇİRDİLER

Bu sefer de aynı oldu. Yasaya karşı çıkan Sosyalist Parti milletvekilleri açısından Hükümete karşı oy kullanma, yeni seçimleri ve dolayısıyla tekrar seçilmemeyi göze alma anlamına geliyor.

Böylelikle eleştirilerinin gereğini yapmadılar. Sonuç kimse açısından sürpriz olmadı. Mutlak çoğunluk 288 iken gensoru önergesi 244 oy aldı.

Bu oy içerisinde merkez sağ milletvekillerinin yanı sıra, 2 Yeşiller Partisinden, 1 Radikal Partiden, 11 Sol Cepheden ve 13 bağımsız milletvekilinin oyu var. Böylelikle iş yasası tasarısı mecliste tartışmasız onaylanmış oldu.

SÜREÇ HENÜZ TAMAMLANMADI

Tasarı bir sonraki adım olarak senatoda tartışılacak ve eğer sunulan taslakta bir değişiklik olursa taslak tekrar meclisin önüne gelecek. Senatoda çoğunluğu elinde bulunduran merkez sağın, değişiklik talep edileceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Yani meclisten geçmiş olması yasanın onaylandığı ve tartışmaların bittiği anlamına gelmiyor. Hatta tam tersine, Başbakanın meclis konuşmasında belirttiği gibi saflar artık daha da netleşiyor.

MÜCADELE DAHA DA KESKİNLEŞECEK

François Hollande, Sosyalist Partinin genel başkanıyken Anayasanın 49. maddesinin 3 fıkrasını “antidemokratik bir girişim”, “Meclisi bekleme odasına çeviren bir darbe” olarak adlandırıyordu. Yine Başbakan Manuel Valls, hükümete girmeden önce aynı maddenin kaldırılması için imza kampanyası yürütüyordu.

Ama iktidara gelince, sermaye lehine ciddi saldırılara imza atmaya başlayınca her türlü antidemokratik yönteme başvurmaktan geri durmadılar. Keza, Sarkozy döneminde milyonlarca emekçi sokağa inerken, Hollande ve Valls sağcı hükümetleri “Kör olmakla”, “Topluma sırtını dönmekle” suçluyorlardı. Bugün içine düştükleri pozisyon tamamen aynıdır.  “Solculuk”, “ilericilik” onlar açısından söylemden öteye geçmedi, iş icraata gelince hangi sınıfın hizmetinde olduklarını açıkça göstermiş oldular. Ama onca ihanetten sonra bu sonuncu ihanet, geniş emekçi kesimler açısından bardağı aşıran son damla oldu.

HENÜZ EKONOMİYİ SARSACAK NOKTADA DEĞİL

Hükümetin sokağa kulak vermesini bekleyen yüz binlerce emekçi açısından büyük bir hayal kırıklığı yaşandığı da söylenebilir. Bu tepki sendika merkezlerini de daha ileriden bir mücadele vermeye zorladı.
Büyük gösteriler gerçekleşiyor ama grevlere katılım ve dolayısıyla da ülkenin ekonomisine etkisi, olması gerektiği noktadan hâlâ uzak. Sarkozy döneminde üst üste milyonluk gösteriler gerçekleşiyordu. Ancak birçok gerici yasanın onaylanmasının esas nedeni grevlerin çok sınırlı olmasıydı. Bu sefer de hareket aynı aşamaya geldi.
Artık ya böyle gidecek, Hollande ve hükümetine karşı tepkiler büyüyecek ama bu yasanın geçmesine engel olmayacak, ya da mücadele bir üst aşamaya geçerek ülke ekonomisini ciddi şekilde etkileyecek.

EMEKÇİLER 16 MAYIS’TAN İTİBAREN GREVE ÇIKIYOR

Uzun zamandır ilk defa işçi ve emekçi sendikaları, 12 Mayıs’taki on binlerce emekçinin katıldığı gösterilerden sonra 17 ve 19 Mayıs gibi iki yakın tarih için grev çağrısında bulundular. Hareketin merkezinde bulunan, ülkenin en köklü ve en büyük konfederasyonu olan Genel İş Konfederasyonu-CGT, haftalardır değişik iş yerlerinde sürekli grev örgütlemenin hazırlığını yürütüyor. Ve bundan dolayı da son haftalarda hükümet ve basın tarafından büyük bir karalama kampanyasıyla yüz yüzeydi. Tabanının ciddi baskısıyla konfederasyon merkezi, her şeye rağmen mücadeleyi daha da ilerleteceğini ilan etti.
16 Mayıs akşamından itibaren taşıma sektöründe, hava yollarında, demir yollarında, tersanelerde, ticaret, enerji ve kimya sektörlerinde devamlı greve gideceğini şimdiden açıkladı. Devlet demir yollarında ikinci en büyük sendika olan “Solidaires” sendikası da yine 16 Mayıs’tan itibaren süresiz bir grev kararı aldığını açıkladı. Ülkenin en büyük 3. konfederasyonu FO (İşçi Gücü) ise hükümetin bu antidemokratik tavrına sessiz kalmayacaklarını ve mücadeleyi hızlandıracaklarını ilan ettiler. Hükümeti geriletme ve burjuvaziye diz çöktürmenin tek yolunun ise ülke ekonomisini durdurma olduğu fikri uzun zamanlardan sonra tekrar Fransız işçi ve emekçileri içerisinde kök salmaya başladı.

ÖNCEKİ HABER

'Yasayı bilmiyoruz ama işçiler zaten kiralanıyor'

SONRAKİ HABER

Müzikal Koroları Festivali’nden Türkiye’ye ödül

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...