02 Nisan 2016 10:21

Çalışarak açlık çekeceğimize grevde açlık çekelim!

Tekstil sanayisinin patlama yaptığı yıllardı. Pazarlar seri üretim mallarıyla dolup taşıyordu. Özellikle, emekçi kadınların da bütçesinin kaldırabileceği kadar ucuz olan “Shirtwaists” denilen gömlekler revaçtaydı.

Paylaş

Olcay GERİDÖNMEZ

Tekstil sanayisinin patlama yaptığı yıllardı. Pazarlar seri üretim mallarıyla dolup taşıyordu. Özellikle, emekçi kadınların da bütçesinin kaldırabileceği kadar ucuz olan “Shirtwaists” denilen gömlekler revaçtaydı.
Mallarıyla büyük ilgi gören firmalar aralarında kıyasıya rekabete düşmüş, kârlarını yüksek tutmanın en kestirmeden yolu olarak, kadın işçilerin ücretlerini en asgaride tutmayı seçmişti. 19. yüzyılın sonlarında Kuzey Amerika’da diğer birçok sektörde olduğu gibi tekstil fabrikalarındaki çalışma koşulları insanlık dışıydı. Haftada 65, hatta sezonlarda 75 saat çalışılıyordu. Kadınların ücretleri erkeklerinkinin çok altındaydı. Birçok fabrikada çalışabilmek için işçilerin dikiş makinalarını ve oturacakları sandalyeleri kendileri getirmek durumundaydı. Yine kullandıkları iğne, iplik ve makasları kendileri satın almak ya da iş aletleri için kira ödemek ve bir giysiye ezkaza hasar verdiklerinde ceza ödemek zorundaydılar. Kapıların işçiler üzerine kilitlenmesi yaygın bir uygulamaydı. Tuvalet ihtiyacını giderebilmek kapıyı açacak ustabaşının iznine bağlıydı.
Tekstil fabrikalarında çalışanlar ağırlıkla, Amerika’ya daha iyi bir yaşam umuduyla gelmiş Avrupalı göçmenlerdi. Birçoğu, evlilik yoluyla fabrika hayatından kurtulmayı uman genç kızlardı. 
 

ŞAPKA İSYANI! 
Ailesiyle Ukrayna’dan göçüp gelmiş Clara Lemlich de New York tekstil sanayisinin o korkunç koşullarında çalışmaya başlayan genç kızlardan biriydi. Ne var ki Clara’nın baş eğmez doğası ve örgütçü yeteneğinin harekete geçmesi uzun sürmedi. Günün birinde işe geldiğinde belki de biriktirdiği kuruşlarla edindiği güzel şapkasını bırakacak bir yer bulamadı yine. Belli ki tepesi attı. Bir sandalye kaptı, üzerine çıktı ve diğer işçi kızlara seslendi: “Fabrikalarda kadınlar için soyunma odaları yok, bir şapkayı akşama hasarsız çıkacağı şekilde asacak yer bile yok! Biz insanız! Kadınız ve hepimiz genciz. Biz de tıpkı diğer genç kadınlar gibi yeni şapkalarımızı seviyoruz! Neden onları doğru dürüst asacak bir yerimiz olmasın!”
Bu ilk isyanı olmalı Clara’nın. Diğer işçi kızlarla birlikte uzun çalışma saatlerine, düşük ücretlere ve ustabaşıların aşağılayıcı muamelelerine başkaldırmaya devam etti. International Ladies’ Garment Workers’ Union’a (Uluslararası Kadın Giyim İşçileri Sendikası) üye oldu, sendikal görevler üstlendi. Kısa sürede birçok grev örgütlemesiyle, cesaretiyle, etkileyici hitap yeteneğiyle öne çıktı.
 

DAVAYA İHANET EDERSEM... 
Onu ülke çapında üne kavuşturan, WTUL’nin (Kadın Sendikaları Birliği) 1909’un Kasım ayında New York’ta Cooper Union Hall’da grevdeki bazı tekstil fabrikalarının işçileriyle dayanışma etkinliğinde yaptığı konuşma oldu. Kimi tanınmış sendika yöneticileri birbiri ardı sıra konuşmalar yapıyor, kadınları sendikaya çağırıyordu. Clara Lemlich aniden ayağı kalkıp konuşmacılara şöyle seslendi: “Sayın başkan! Tüm konuşmaları dinledim ama artık sabrım kalmadı. Konuşmacıların basmakalıp sözlerini dinlemekten sıkıldım. Biz, genel greve girip girmeyeceğimize karar vermek için buradayız! Genel grev ilan edilmesini öneriyorum!”
Diğer kadın işçiler coşkuyla Clara’nın önerisine katıldılar: “Çalışırken açlık çekeceğimize grevde açlık çekelim!” Bu çağrı hızla salona sığmayıp dışarıda bekleyenlere de ulaştı. İşçiler kökenini Yahudi kültüründen alan geleneksel antlarını içip  “Burada ant içtiğim davaya ihanet edersem, burada havaya kaldırdığım elim kopsun!” genel grevi ilan ettiler.
 

20 BİNLERİN GREVİ 
New York’taki 32 bin gömlek manşeti işçisinin yaklaşık yirmi bini sonraki günlerde sokaklara döküldü. Bu, 10 Şubat 1910’a kadar sürecek ve tarihe “20 binlerin ayaklanması” adıyla da geçecek “Büyük Ayaklanma”ydı.
22 Kasım 1909’da 20 binden fazla tekstil işçisi kadın grev çağrısına karşılık verdi. Grevin sürdüğü haftalar boyunca açlık çektiler, kimisi evinden barkından oldu ama birliklerini, disiplinlerini bozmayıp sonuna kadar dayanışma içinde kaldılar.
Patronlar ellerindeki tüm yöntemleri ve araçları devreye soktu; buna sopalı timler de, polis de dahil. 723 kadın işçi gözaltına alındı, 19’u hapse atıldı. Hakim, “Tanrıya karşı grev yapıyorsunuz! İnsanın ekmeğini teriyle kazanması gerektiği Tanrının emridir” diye bağırıyordu kadınlara. Ancak yurttaşların birçoğu, polise ve sopalı timlere böylesine kahramanca direnen göçmen kızlara sempati duyuyordu. Hıristiyan ve Yahudi din adamları vaazlarında grevi konu ediyordu. Tanınmış süfrajetler (kadınlara oy hakkı aktivistleri) grevcilerle dayanışma etkinlikleri düzenliyor, varlıklı kadınlar tutuklu grevci kızların kefaletini ödemek için para topluyordu.
1910 yılının başında fabrikatörlerin kamuoyunun kendilerine karşı olduğundan şüpheleri kalmamıştı. Anlaşılan grevciler tüm moda sezonu boyunca mücadelelerini sürdürmekte kararlıydı. İki hafta süren yoğun görüşmelerden sonra uzlaşmaya varıldı. Çalışma süresi haftada 52 saate indirildi, kadınlara 4 gün ücretli izin hakkı tanındı ve bundan böyle iş aletlerini işverenin kendisi sağlayacaktı. 
Birçok kimsenin başarısızlığa uğrayacaklarını düşündüğü New York’un bu genç, deneyimsiz kadın işçileri, cesaret ve kararlılıklarıyla yalnızca Amerika işçi sınıfına değil, dünyadaki tüm kadınlara da örnek oldular.
Ama bu grev yalnızca başlangıçtı. İşçi hareketine ilk yansıması 1 Mayıs yürüyüşlerinde görüldü. Times gazetesi, “Dünkü 1 Mayıs yürüyüşü” diye yazıyordu, “60 bin sosyalist sendikalı işçinin üçte birinden fazla olan kadın işçilerin çokluğuyla anımsanacak. Bunun en büyük nedeni 20 bin kadın işçinin yürüyüşe katılmış olmasıydı.  Onlar 1909’da ’20 bin kişilik Büyük Ayaklanma’yı gerçekleştirmişlerdi.” 
 
 

 

ÖNCEKİ HABER

Konuşmadıkça birbirimizden öğrenemeyiz

SONRAKİ HABER

Sendikalı olduk, artık taleplerimiz TİS taslağında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...