27 Aralık 2015 05:23

Bülent FALAKAOĞLU

Dünya ekonomik krizi 2008 yılında patlak verince... Kapitalist sistemin, yaşadığı krizi aşabilmek için başımıza üç bela getireceğini öngörmüştük.  
Bir; çalışanları işten çıkacak, emeği ucuzlatacak krizin faturasını emekçilere yıkacak.
İki; doğaya yönelecek, doğayı bir an önce paraya çevirmenin yollarını arayacak, doğa tahribatını artıracak.
Üç; aşılmasının 10 yıl mı, 20 yıl mı süreceğini kestiremediği krize çare olarak savaşları gündeme getirecek.
O günden bugüne tümünü fazlasıyla yaşadık. Üçüncü bela olarak sıraladığımız savaş giderek daha geniş coğrafyaya, daha şiddetli bir biçimde yayılıyor. Bugünlerde, “Üçüncü dünya savaşı yolda mı?” sorusu daha fazla sorulur oldu.
Bugün yaşananları “dünya savaşı olarak adlandırmak mümkün mü?” sorusuna katı bir yanıt vermek çok iddialı olabilir! Fakat bol atışma ve çatışma ortamında savaş saflarının keskinleşmeye başladığını söylemek mümkün.

ARKASINDA DEV DEVLETLER VAR

Bugün yeryüzünün pek çok bölgesinde işgal, iç savaş, etnik çatışma, gerilla savaşı biçimlerinde çatışmalar sürüyor. Ve bu çatışmalarda, dünya savaşlarında ölen insan sayısından daha fazla insan ölüyor. Dünyanın neredeyse her bölgesinde, “Radikal İslam” başta olmak üzere çeşitli adlarla süren savaşların arkasında dev devletler bulunuyor. Yani emperyalist devletler.
“Bu devletler niçin savaşta ya da süren savaşların arkasında?” sorusunun cevabı net: Kaynak, pazar ve enerji!
Örneğin dünyanın en yoksul ülkelerinden birisi olan Mali’ye ABD, Fransa neden silahlı güçleriyle müdahale ediyor? Mali’ye müdahalenin görünür gerekçesi, el Kaide uzantısı politik yapıların ülkenin bir kısmını kontrol etmesi ve bazı bölgelerde şeriat devleti ilan etmeleri.
Asıl amaç ise iki noktada buluşuyor: 1)Afrika’daki zengin uranyum, petrol ve doğalgaz kaynaklarına hâkim olabilmek, 2) Afrika’da ekonomik etkinliğini hızla artıran Çin’in önünü kesmek!
Zira, yoksul ülke Mali çok zengin uranyum, petrol, altın, boksit, demir, manganez, kalay ve bakır rezervlerine sahip ve Afrika’nın stratejik bir noktasında bulunuyor.

ORTADOĞU’DA ENERJİ VE HEGEMONYA SAVAŞI

Füzelerini Akdeniz’e indiren Rusya’nın... Paris’teki terör saldırısı ve Rus uçağının düşürülmesinin ardından Akdeniz’e iniveren Avrupalıların... Havadan bomba yağdıran ABD’nin... ve bölgede eli olan başkaca ülkelerin dertlerinin Suriye halkı olduğunu kimse düşünmüyordur herhalde!
Dünyanın ispatlanmış petrol rezervlerinin yüzde 49’u...
Dünyanın ispatlanmış doğalgaz rezervlerinin yüzde 40.3’ü...
Ortadoğu’da...
Irak ve Suriye’de yeniden sınırları çizilmesinin arkasında güçlü bir paylaşım savaşı olduğu, enerji kavgası olduğu çok açık.
Türkiye’nin de Irak Kürdistan bölgesiyle içli dışlı olmasının ardında sadece siyasi (PKK’yi köşeye sıkıştırmak vb.) gerekçeler yok. Türkiye ekonomisinin enerji bağımlığı da söz konusu ilişkide bir etken. Irak Kürdistan bölgesinden Türkiye’ye ucuz petrol ve doğalgaz akmasını sağlayacak yatırımlar ve anlaşmalar yapılıyor.
Türkiye, Suriye sınırına PYD’nin dayanmasına hem müttefiki Irak Kürdistanı’nın Akdeniz’e açılmasına engel gördüğü... Hem de Türkiye’nin enerji ve bölge planlarını suya düşürme potansiyeli taşıdığı için şiddetle karşı çıkıyor.
Bu yüzyıla enerji sahaları ve onların üzerindeki hâkimiyet savaşları damgasını vuracak.
Enerji sahalarını kontrol etmenin tek başına enerji ihtiyacıyla bir ilgisi yok. Hegemonya için de sahaları kontrol etmek önemli.
ABD’nin Ortadoğu’dan elini niye çekmeyeceğine ilişkin verdiği cevap durumu özetliyor:
* Dünyanın diğer bölgelerinde enerji fiyatlarının yükselmemesi, ABD’nin ticareti, ihracatın aksamaması...
* ABD, bölgedeki güvenlik rolünden vazgeçemez (siz onu hegemonyamızdan vazgeçmeyiz diye okuyun) olması...

İŞLER KIZIŞIYOR

Ekonomiler yavaşlamaya başlayıp ekmek aslanın midesine inince... Birçok ülke ticaret savaşını başlattı.
AB’den Çin’e yapılan ihracatta aslan payını Almanya’nın almasına karşı örneğin İngiltere Çin’in kurmuş olduğu Asya Altyapı ve Yatırım Bankasına Batı’dan ilk katılan ülke oldu. Çin’in yakın komşularından oluşan 11 ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzalayan ABD, İngiltere’nin “Çin aşkı”nı diş gıcırdatarak izliyor. Öte yandan ABD ve AB, dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesini (TPA) kurma hazırlığında. Ortadoğu, Orta Asya gibi pazarlarda büyük oyuncular cirit atmaya başladı.
Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.
Ayrıca enerji için savaşlar kadar, enerji de savaşların bir silahı oldu. Rusya’nın sürekli enerjide kendisine bağımlı ülkeleri vanaları kesmekle tehdit etmesi gibi... Petrol ve doğal gaz fiyatları düşük tutularak Rusya ekonomisinin zora sokulmak istenmesi gibi...
AB, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Sırbistan’dan sonra AB içinde Rusya’nın Truva Atı olarak görülen Karadağ, NATO’ya davet edildi. IMF, Ukrayna’ya dair Rusya’nın aleyhine karar aldı.
İşler iyice kızışıyor. Savaşlarla desteklenmiş ticaret savaşları da giderek yaygınlaşıyor.

SONUÇ YERİNE...

Emperyalist kapitalist devletlerin “krizden çıkış için savaşları yaygınlaştıracağı” tespiti birilerine Marksist hezeyanlar gibi geliyordu. Kimin haklı çıktığı ortada.
Kâr için, krizden çıkabilmek için toplumsal ve siyasal açıdan savaş, kapitalizm için bir nimettir! Onun nimeti olan savaş belasından kurtuluşun yolu da savaş tespitinde haklı çıkan Marksistlerin önerisinde yatıyor: Emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadele!

Evrensel'i Takip Et