18 Ekim 2015 01:47

Yasım 40 gün olacak ama ölümlere alışmayacağım!

Bizler hiçbir zaman çağımızın, yaşımızın heyecanlarını yaşayamadık. Hep en zorlu dönemlerden geçti çocukluk anlarımız. Bu yüzden yaşımızdan birkaç yaş büyük olmak zorunda kaldık. Tüm bu talihsizliklerin psikolojimiz üzerinde derin etkileri olsa da olgunlaşmanın ve anlamanın farkındalığını da çok güzel yaşadık ve yaşıyoruz.

Paylaş

Lisa ÇALAN*

“Yaşamanın zor olduğu bir coğrafyada ölümler lüks gelir”

Bedenlerimizi parçaladıkları gibi ruhlarımızı da parçalamak istiyorlar.  Öldürmenin bu kadar basitleştiği zamanlarda, özgürlük yolunda çekilen sancılar, azalan umutlar, eksilen uzuvlar bize ölümü bile lüks gibi gösterebiliyor. Bir bakıyorsunuz ki barış sloganlarının yerini ağıtlar alıyor. Barış mitinglerini kana bulamak bir Ortadoğu geleneği haline geliyor adeta. Ölüm ve yaşam rol  değiştiriyor her an. Ancak bütün bunlar, hiçbir güç beni ölümlere alıştıramayacak. Özgürlük yolunda beslediğim ruhumu içimize işlemeye çalıştıkları savaştan hep koruyacağım. Bunlar adına yürütülen politikaları kabullenmeyeceğim; genç, yaşlı ve çocuk ölümlerine duyarsızlaşmayacağım. Alışmayacağım, ölümlere alışmayacağım!
Bize “siz ölüme layıksınız” cümlesini haykırıyorlar, durmadan kulaklarımızda yankılanıyor bu cümle. İşte böylece “değişen” bir savaş stratejisini de görüyoruz. Sebep göstermeden herhangi bir ahlaki ve daha önemlisi insani kriter gözetmeden üzerimize gelen bir vahşetle karşı karşıyayız. Her şeyin bu kadar şeffaflaştığı bir dönem olmamıştı bu nedenle üzerine çok düşünmeye gerek yok, Bu da bizim yıllarca direndiğimizden çok daha fazla direnmemiz gerektiği gerçeğini gösteriyor. Bu kadar kirli bir savaşa maruz kalmak bir halkı, halkları yormayacak, yeniden yaratacak… Belki öfkelendirecek ancak hiçbir zaman barış özleminden vazgeçiremeyecek. Ve Kürtler için tek dilediğim şey bu kaosun içinde kendilerini  yeniden doğurabilmeleridir.
Kulağınıza gelen her sesin bir patlama sesi olduğu korkusuyla yaşamak tam bir işkencedir, iyi bilirim. Ama tekrar tekrar söylüyorum herkes ölse de yarın bir başkası da ölecek korkusu benimle birlikte yaşamayacak. Üzülmenin yarattığı ruhsal tahribat bana ve benim gibi düşünenlere sadece direnme gücü verecek, vermeli.

BACAKLARIMA HER BAKTIĞIMDA KUVVETİMİZİ BİR DAHA GÖRÜYORUM

Bizler hiçbir zaman çağımızın, yaşımızın heyecanlarını yaşayamadık. Hep en zorlu dönemlerden geçti çocukluk anlarımız. Bu yüzden yaşımızdan birkaç yaş büyük olmak zorunda kaldık. Tüm bu talihsizliklerin psikolojimiz üzerinde derin etkileri olsa da olgunlaşmanın ve anlamanın farkındalığını da çok güzel yaşadık ve yaşıyoruz. En basit örneği hiçbir zaman faşizan duyguların kölesi olmadık. İnadına insan dedik ve sevdik. Hep demişimdir bir türlü faşist insanları anlamıyorum ve onlara çok acıyorum. Onlar yaşamanın anlamını öğrenemeden bu dünyadan gidecekler. Üstelik hep birilerinin önderliğine yönetimine muhtaç yaşamış olacaklar. Zaten bu yönetilme istekleri tüm duygu ve kötü emellerin varlığını meşrulaştırıyor. Ve gözleri kapalı yürüdükleri sokakların aynı atmosferi soluyan insanların ve hatta tüm doğanın onlar için söylemek istediklerine sağırlar. Tüm bunlar onlara acımam dışında herhangi bir duygu yaratmıyor.
Bir şekilde hep politikanın içinde olmak incitici olsa da politikayı diyalog aracı gördüğümüz için bunun kabulünü de seviyoruz. Ve yıllarca bunun çabasını verdik tam o süreci ve bu aracı tüm iyi niyetimizle kullanacak ortam bulmuşken yine engeller koydular. Engeller içinde bizleri yok etmeye en kabul edilmez muameleleri kabul ettirmeye zorluyorlar. Bu emellerine ise asla ulaşamayacaklar. Bunu dev silahları var gibi güç gerektiren şeyleri baz alarak söylemiyorum. Bunu Kürtlerin ekolojik uyanışını ve farkındalığını baz alarak söylüyorum. Ve en önemlisi yıllarca bu uğurda bedel ödemiş bir halkın bir mahallenin bir şehrin bir bölgenin bireyi olarak bunu söylüyorum. Bacaklarıma her baktığımda kuvvetimizi bir daha bir daha görüyorum.
Kayıplarımız bize yeni kimlikler kazandırdıkça asla pes etmeyiz. Sanırım böyle zamanlarda bu en büyük gücümüz. Asla kan kokusundan haz almayacağım asla ölümlere alışmayacağım yasım üç gün değil kırk gün olacak ve her bir birey için olacak…

*Sinemacı

ÖNCEKİ HABER

Ekmeği bölüşmek, zeytini çoğaltmak, BARIŞ’ı savunmak…

SONRAKİ HABER

Bir çınar ağacının altında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...